Öncelikle Kuran ve İncil’ in en büyük referansı olan Tevrat’ a Mezopotamya inançlarının nasıl girdiği konusunda en önemli teori; M.Ö 10. YY İsrail kralı Süleyman’ın ölümü ile birlikte İsrail Krallığı iki parçaya bölünüyor. Asur Kralı 3. Tiglathpileser, M.Ö. 743 yılında Yahudiye’nin kuzeyindeki Galile ile Ürdün’ü ele geçirir, Zevulun ve Naftali kabilelerine ait toprakları alır. Bu iki kabileyi sürgüne gönderir. Onun ardılı Kral 5. Shalmanaser de M.Ö. 722-721 yıllarında Reuven, Gad ve Menase kabilelerini sürgüne gönderir. Sonunda, M.Ö. 722 yılında Kral 2. Sargon ülkenin kuzeyini tümüyle işgal eder ve sona kalan beş kabileyi de sürer; yerlerini Asurlular ile doldurur. Kuzeydeki İsrail Krallığı’nın yıkılmasından sonra, Yahudiye Krallığı da Asur İmparatorluğu’na bağlı, ancak kendi bölgesinde özerk bir krallık haline gelir. Bu krallık, Babilliler tarafından yıkılıncaya kadar Mısır ve Babil devletleri arasında bir çekişme öğesi olur. İkisi de Yahudiye’yi etkisi altına almaya, bu arada Yahudiler de ikili oynayarak birine karşı diğeriyle anlaşma kurma yoluyla varlığını sürdürmeye çalışır. Ancak o da M.Ö. 586’da Babil Kralı Nabukadnezar (Nabukadnosor) tarafından işgal edilir. Süleyman tapınağı yerle bir edilir. Yaklaşık 70.000 Yahudi’yi Babil’ e sürgün eder. Yahudilerin burada Mezopotamya mitlerinden etkilendikleri ve kendi inançlarına entegre etmeye başladıkları bilinir. Sonrasında Babil’ i alan Pers kralı Keyhüsrev ( Kiros) sürgün edilen Yahudileri kendi topraklarına dönmelerine izin verir. İsrail’ e dönen Yahudiler kendi tapınaklarını inşa etmişlerdir. Sümer inançları Babillere oradan da Tevrat’a dolayısıyla İncil ve Kuran’ a geçmiştir.
Sümerlerin panteonun genel çerçevesini anlatmıştık bu yazımızda ise benzer olaylar alıntılar ya da uyarlanmış mitolojik öğelerin üzerinde duracağız. Kur’an, İncil ve Tevrat’ ta geçen olaylar ile örneklemeler yapacağız.
Kitabı mukaddes ve Kuran’ daki cennet ‘ Dilmun’: Dilmun ‘saf’ ‘Temiz’ anlamında ne hastalığın ne de ölümün bilinmediği bir yaşayanlar diyarıdır. Gelgelim Dilmun’da hayvansal ve bitkisel yaşam için elzem olan tatlı su yoktur. Bilgelik tanrısı Enki, güneş tanrısı Utu’ya burasını tatlı su ile doldurmasını emreder. Böylece Dilmun meyve yüklü bahçeler, tarlalar ve yemyeşil çayırlar ile doldurur ve burası tanrısal bir bahçe haline gelir. Bu cennet bahçesinde Başta ana tanrıça ‘Ninhursag’ 8 bitki eker. Bu filizlenen bitkileri Enki’nin canı bu bitkilerin tadına bakmak isteyecektir ki, iki suratlı ulağı olan İssumud bu bitkileri kopararak efendisi Enki’ye getirir ve enki bunları yer. Bu duruma sinirlenen Tanrıça Ninhursag Enki’ye ölüm laneti okuyarak ortadan kaybolur yediği 8 bitki vücudunun sekiz bölgesinde korkunç ağrılara sebep olur. Hasta yatağında olan Enki’ ye yardımcı olmak isteyen Baş tanrı Enlil bile ona yardımcı olamaz. Bir tilki çıkagelir, iyi bir şekilde ödüllendirilirse Ninhursag’ı bulacağını söyle ve Ninhursag’ bulup getirir. Ninhursah Enki’ ye ağrıyan bölgelerini sorar ve sonra 8 şifa tanrısı yaratarak Enki’ yi iyi ederek yaşama dönderir. Burada ki cennet her ne kadar tanrıların cenneti olsa da Dilmun Sümer’in doğusunda bulunur. Sümerler’i yenen Samiler daha sonra yaşayanların cennetini de işte bu Dilmun’ a yerleştirmişlerdir. Ayrıca tilkinin kurnaz olduğu inancının belki de 5000 yıl önceki bu tanrısal mit ile başlamış olabilir. Yine bu mit’ teki pasajlarda anlatılan bütün yaşayanların anası ‘ Havva’ nın dünyada yaşayanların tümünün anası olduğu anlatılır’ fakat neden kaburga kemiği? Tevrat, incil, kura’an da neden Havva kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiği ne alaka başka organ bulunamamış mı? Ki bu konuda pasajın devamında ki anlatımda Enki’ nin hasta organlarında bir tanesi de kaburgasıdır. Sümerce’ de kaburga kemiğine ‘ Tİ’ denir. Enki’ nin kaburga kemiğini iyileştirmek için yaratılan tanrıçaya ‘Nin- ti’ denilirdi yani kaburga kemiği hanımı denilmiştir. Ti sözcüğü aynı zamanda yaşatmak anlamına gelmektedir. Kutsal kitaplara kaburga kemiği mitinin nereden girdiğini kısaca özetlemiş olduk.
İnsanın deniz dibindeki kilden yaratılması: Daha önce insanın yaratılışı ile ilgili bir mit açıklanmıştı fakat kutsal kitaplarda çokça adı geçen insanın kilden yaratılması olayının kökeni nereden geliyor bir de ona bakalım. Tanrıların ekmeklerini getiren dişi ilahlar yakınmaya başlaması ile başlar. Tanrılar bu durumdan hoşnut olmazlar ve aç kalırlar bilgelik tanrısı ‘Enki’ derin bir uykuda olduğu için bu yakarışları ve şikâyetleri duyamaz. Bu durum annesi olan ilksel deniz ‘ Bütün tanrıları doğuran ana’ gözyaşları içinde oğluna yakarır. Bu işlere bakacak bir canlı şekillendirmesini ister. İlk insan yaratıldıktan sonra kutlama yaparlar ve içkiyi çok kaçıran Ninmah ve Enki biraz aşırıya kaçarlar. Ninmah deniz dibindeki kil ile 6 şekil yapar ve Enki’ de bu şekillerin yazgılarını yazar. Fakat bu insanlar tam bir fiyaskodur, bunlar kısır ve hadımdır. Hiç bir işlevi yerine getiremezler. Bu durumu gören Ninmah Enki’ye lanet okur. Sümerlerden sonra gelen Babilliler ise kilden yaratılan insanın kötü bir tanrının kanından can bulduğunu söylemişlerdir. Kısacası insanın tanrılara hizmet etmek, tapmak ve onlar tarafından kil ve çamurdan yaratılmasının kökeni de Sümerlerden gelmiş olduğu kanıtlanıyor bu sayede.
Nuh – Ziusudra- tufanı : Geçen yazımızda Tufan mitini anlatmıştık kısaca tekrar değinmek gerekirse. Sümer kentlerinden olan Şuruppak kentinin Kralı Ziusudra’ ya Enki tarafından kendilerini cezalandırmak isteyen tanrıların gazabından nasıl kurtulacağı yönünde akıl alır ve büyük bir gemi yapar ve bu gemiye tüm canlıları alır, kendi yakın ailesi ile birlikte gemiye biner ve tufan başlar. Tufan bitince gemi yüksek bir daha karaya oturur. Böylece insanlık ikinci kez soyunu devam ettirir. Bu olaydan sonra tanrılar Ziusudra’ ya 900 yıl hayatı bahşederler. Tevrat ve diğer kitaplardaki Nuh Tufanının kökeni Sümerlere dayanmaktadır böylelikle.
Kur’an daki Harrut ve Marrut Melekleri : Kur’an’da Bakara suresinin 102. ayetinde Babil’de Harrut ve Marrut meleklerinin yeryüzüne Allah tarafından imtihan için gönderildikleri anlatılmaktadır. Harrut ve Marrut melekleri ile ilgili İslam kaynaklarında dört öykü anlatılmaktadır. Bunların birlik noktası meleklerin Allah’a insanları yaratmamalarını onların fenalık yapacaklarını, kan dökeceklerini söylüyor. Allah da onlara ‘siz de onların yerinde olsanız aynısını yapardınız’ der. Melekler sözlerinde ısrar edince Allah da iki melek seçip dünyaya gönderir. Allah bu iki meleğin karşısına Zühre adlı güzel bir kız çıkarır. Melekler Zühre ile birlikte olmak isterler fakat Zühre onlara Allah dışında başka tanrıların olduğunu kabul etmelerini ister, fakat melekler kabul etmez. Sonra Zühre tekrar gelir ancak yanında bir çocuk vardır, ‘Bu çocuğu öldürmeleri karşılığında kendileri ile birlikte olacağını söyler ancak melekler bunu reddeder. Üçüncü kez Zühre yine gelir ve şarap getirir yanında, şarabı içen melekler hem çocuğu öldürür, hem de Zühre ile birlikte olurlar. Allah bu meleklere cezalarını dünyada mı yoksa Tanrı katında mı çekmelerini sorar. Melekler cezalarını dünyada çekmek istediklerini söyler. Diosiz bir kuyuya baş aşağı asılan melekler burada insanlara sihri ve büyüyü öğretmişler. Zühre ise Allah tarafında gökyüzüne çıkarılarak yıldız olur. Türkülerimizde ki Zühre yıldızı hikayesinin İslam kökenli hikayesi bu şekildedir.
Harrut ve Marrut isimleri Farsça kökenlidir. Yunanlılarda ki Venüs yıldızının ismi ise Zühredir. Daha öncesinde bahsettiğimiz tanrı Dumuzi ve Enkimdu tanrıça İnnanna ile evlenmek istedikleri hikâyeden gelmektedir. Sümer mitindeki bu hikâyede ikinci derecedeki tanrılar, kutsal kitaplara az bir değişiklikle melek olarak girmişlerdir. Farsçada Harrut büyücü ve sihirbaz, Marrut ise kuyu demektedir.
İsrail ve Yahudi efsanelerindeki isimleri Azel ve Şemhezai’ dir. Zühre’ nin ismi ise Astarte’ dir.
Bu hikâye Hint’lilerde de vardır. Harut ve Marrut’ un yerini Sunda ve Upusunda almaktadır. Bu kardeşler çok iyi geçinirlermiş. Bunları kıskanan Tanrı Brahma onları kıskanmış ve onlara güzel bir kız göndermiş. Bu kız yüzünden kardeşler birbirlerini öldürmüşler ve tanrı Brahma’ da kıza güneş gibi parlak olacaksın ve ışığın herkesi sana hayran bırakacak deyip yıldız yapmıştır.
İnanna, Bahçıvan Şukallituda ve suların kan olması ( Musa peygamberin Nil’i kana çevirmesi) : Sümer’de Şakullituda isminde bir bahçıvan, bahçesine ektiği bitkilerin güneşten yanmamaları için çare düşünür ve sonunda bahçesine bol yapraklı, bol gölgesi olan bir ağaç dikmekte bulur. İnanna bir gün yeryüzünü gezerken bu ağacı görür ve bol gölgeli ve serin ağacın altında biraz kestirmek ister ve uykuya dalar. Bunu gören Şakullituda dayanamaz ve İnanna’ ya tecavüz eder. Uyandığında buna çok sinirlenen İnnanna Sümer’ deki tüm su kuyularını kan ile doldurur. Suların kana dönmesi hikayesi Tevrat, çıkış, Bap 7: 14-25, ve Kur’an, A’raf Suresi, ayet 132-133′ te buluyoruz. Görüldüğü gibi suların kana dönmesi, her iki kitapta değişik şekilde karşımıza çıkıyor.
Tevrat’ta ki Akki’ li Ruben ve Sümerlerdeki Gılgameş’ in babası : Yahudi mitlerinden birisi de şöyledir. Kral Süleyman yıldızları okuyarak yazgıları bilmektedir. Bir gün yıldızlara bakarken kızının fakir bir erkek ile evleneceğini görür. Bunu önlemek için denizin ortasında 70 hadım ile birlikte bir kuleye kapatır kızını. Akko kentinde kendisini iş aramak için bir genç yollara düşer. Aç ve perişan yollarda sürünen gencin ayağına bir ölmüş öküz ayağı takılır, genç üşüdüğünden bu öküzün içine girip biraz uyumak ister fakat bu sırada bir kartal gelip bu öküz leşini alıp götürür ve kızın bulunduğu kaleye bırakır. Kız bu gence âşık olur ve evlenme kararı alırlar. Durumdan haberdar olan Süleyman hatasında döner ve yazgıların kesinlikle değişmeyeceğini anlar ve evlenmelerine müsaade eder.
Sümer kentlerinden Ur Kralı namlı Gılgameş’ in babası Enmerkar imiş. Bir gün kâhinler kendisine kızının bir oğlu olacağına ve kızın oğlunun kendisini devireceğini söylemişler. Kızını bir kuleye kapatan kral, kızının kimse ile görüşmesine izin vermez. Ne yapsa da kızı hamile kalır ve 9 ay sonra doğum yapar. Doğurduğu çocuğu bekçi Akki’ ye verir ve Akki kralın kendisini göreceğinden korkar ve çocuğu kaleden aşağı atar. Bebeği havada yakalayan kartal onu bir hurma bahçesine bırakır. Akko ve Akki ne kadar benzer değil mi ? Ufak değişikliğe de şaşırmamak gerekir çünkü arada 1500 yıl oynamaktadır.
Anzu kuşu Zümrüdü Anka – Hüma – Simurg – Anka şeklinde , İran, Hint, Türk, Arap ve batı söylencelerinde sıkça yer almıştır. Batı söylencelerinde adı Phonix’ tir.
İslamiyet’ te ki Abdest alınması durumu: Bu gelenek aslında Sümerler ile başlamıştır. Her Sümer vatandaşı ibadethaneye girmeden önce kısmi temizlik yapması gerekirdi. Zira tanrının evine pis girilmemeliydi.
Cami minarelerinde yer alan yarım ay: Cami’ler de bulunan yarım ay ( hilal) sembolü Sümerlerdeki ay tanrıçası Nanna’nın sembolüdür. Ortadoğu’ya ay ritüelini sokan ve kutsiyet kazandıranlar yine Sümerler olmuştur.
Berat Kandili : Lagaş kentinin tanrıçası Nanşe sosyal düzenden sorumlu idi. Bu tanrıça her yeni yılda yanında yazı tanrıçası Nidaba ve kocası Haya ile birlikte bir toplantı yapıyor ve suçlu ile suçsuzu, aç gözlüleri, aile içinde fena davrananları arıyor. Suçlu bulunanlar Nanşe’ nin veziri Hendursag tarafından cezalandırılıyor. Bu olay Müslümanlığa Şaban ayının 15′ indeki Beraat kandili olarak geçmiş olması muhtemel. Çünkü Allah insanları yargılıyor, iyileri ve kötüleri buluyor.
Ölülerin canına su verilmesi ( İnanna & Bilulu): Daha öncesinde Tanrıça İnanna yeraltına indiğinde kocası Dumuzi hiç üzülmemiş ve buna sinirlenen karısı İnanna sinirlenerek kocası Dumuzi’ yi cezalandırmış ve onu yeraltına göndermişti. Bu durumdan pişmanlık duyan İnanna, Çoban Tanrı Dumuzi’ nin sürülerinin, ağıllarının ve koyunlarının başıboş kaldığını öğrenir ve onun ağıllarının yanında 3 tanrı görür. Bunlardan birincisi başarılı bir iş kadını olan Bilulu’ dur. Bunlardan ikincisi onun oğlu, kapitalist ve üç kağıtçı Girgire’ dir. Üçüncüsü ise Girgire’ nin oğlu işe yaramaz Sirru-edintilla’ dır. İnanna Bilulu’ yu öldürüyor ve cesedinden bir su tulumu yapıyor. Oğlu Girgire’ yi rüzgara veriyor. Onun oğlu Sirru-Edintilla’ yı da eşdam denilen yere sokarak cezalandırır. Bilulu’ nun cesedinden su tulumu yaparak Dumuzi’ nin mezarının başına asarak gelen geçen yolcuların tatlı su içmesini diler. Gelen geçen yolcuların ‘ Dumuzi’ nin canına değsin diyecekler ve Dumuzi sevinecektir’
Yahudilikte ağlama duvarı ve Sümelerde ki benzeşi : Bir Sümer şiirinde Ur kentinin yıkılışı için yakılan ağıtta ‘ Ur kentinin etrafını çeviren surların etrafında insanlar ağıt yakarak ağladılar’ cümlesi Yahudilerin Süleyman mabedi duvarında ağlamaları, 4000 yıl önceki bu geleneğin sürdüğünün bir göstergesi kuvvet ve muhtemeldir.
Sümerlerde burçlar ve günümüzdeki Burç isimleri : Burçların Sümerler ile insanlık tarihine girmiştir. Üç Baş tanrı göğü bölüşmüşlerdi. Gök tanrısı An ekvator bölgesini, Hava tanrısı Enlil, Yengeç dönencesini, Su tanrısı Enki ise Oğlak Dönencesini almışlardı. Her birisinin yıldız kümeleri vardı. Bu yıldız kümlerinin isimlerini öğrencilerine öğretmek için kil tabletlere Sümerce ve Akad’ca iki dilde yazmışlardır. Kullanılan burç isimleri Sümerceden çevrilmiştir. Hun.lu(koç), mul (boğa), maş.maş ( ikizler ), a ( aslan ), absin.absin ( başak), Rin ( terazi ), Gu.tab.gir ( akrep ), Pa ( yay ), Maş ( oğlak ), Gu ( kova ), zip ( balık ), kuşu ( yengeç ) şeklindedir.
Ay isimleri ve Sümerler: Cumhuriyet sonrası verilen ay isimlerinden Ekim, Kasım, Aralık, Ocak Türkçe olup diğer geri kalan 8 ay diğer kültürlerden gelmedir. 2′ si Sümerlerden gelir.
– Şubat ( AKAD) – Mart (Latin) – Nisan ( Nisag – Sümer )
– Mayıs ( may; Hermesin annesi May’ dan gelir) – Haziran ( Arami ) – Temmuz ( Dumuzi – Sümer)
– Ağustos ( roma imparatoru ağustos; Latin) – Eylül ( Akad )
Kur’an ve Tevrat’ta Mezopotamya hikayeleri : Yahudilere tek tanrı düşüncesi Musa ile girmektedir. Zira yakın akrabaları olan Kuzey Afrika’ da egemenlik kuran Kartaca’lılar ve Filistin’de hâkimiyet kuran Fenikeliler çok tanrılı dinlere tapmaktadır. 18. yy’ dan itibaren İncil araştırmacıları birçok araştırma sonuçları ortaya çıkarmıştır. Barnabas İsa’nın çarmıha gerilmediğini, çarmıha gerilenin Judas olduğunu, Hristiyan öğretmen Simon of Sirene olduğunu yazar, Basilides ise aslında İsa’nın aslında hiç olmadığını bir hayal ve efsane ürünü olduğunu söylüyor. Samuel Noah Kramer İsa’nın dirilmesi ve işkence ile öldürülmesi tanrı Dumuzi’nin dövülerek öldürülmesi ve cinler tarafında götürülmesi, bu dünyaya geri gelmesi için beklenmesinin bir versiyonu olduğu direkt olmasa bile alıntılama yapılan öğenin ana malzemesinin Sümer mitine dayandığını savunur.
Örneğin 18. yy’ da Tevrat araştırmacılar, tanrının cezalandırıcı öfkeli, bozucu olduğu ayrıca cinsel ilişki ile ilgili kızgınlıkları ile ilgili bölümlerin çıkarılmış. Bu şekilde tanrı daha cici ve sevimli hale getirilmiştir. Tevrat büyük bölümü İbranice, küçük bölümü de MS. 600 yy’ da tüm Ortadoğu’da kullandılar İbranice’nin bir kolu olan Aramice yazılmıştır. Helenistik çağda Tevrat Yunanca’ ya çevrilmiştir. Bunun sebebi ise Mısırda bulunan Yahudilerin İbranice bilmemeleri idi. Mısırda Ptoleme krallığı döneminde Mısır’ ın dili Yunanca idi. Fakat Yahudilerin bir kısmı kitabımız başka dile çevrilemez diye ülkemizdeki ve tüm dünyadaki İslamcı gericiler gibi ayaklanmışlar fakat ne hikmettir ki elde sadece Yunanca Tevrat kalmış ve Tevrat bu dilden tekrar çevrilmiştir.
Musevilere tek tanrı düşüncesi Musa ile giriyor. İbrahim aslında tek tanrılı inanca sahip birisi değildi. O dönemde Babil’de her ailenin bir aile tanrısı vardı. İbrahim’ in tanrısında bir aile tanrısı idi. Sümerler’ deki gibi her ailenin bir şahsi tanrısı vardı. Bu Müslümanlık’ ta Koruyucu Melek olmuştur. İbrahim’ in tanrısı zamanla tüm Yahudilerin tanrısı oluyor. Sigmund Freud’ a göre Musa Musevi değildi. O, Mısır’ da sadece güneş tanrısı vardır başka tanrı yoktur diyen AKHENATON’ un sadık bir veziri ya da yüksek bir memuru idi. Firavun ölünce diğer tanrıların rahipleri ayaklanıyor ve bu dine ait kimseleri öldürüyorlardı. Musa öldürüleceğinden korkarak Yahudilerin arasına kaçmıştır ve onlarla birlikte Sina çölünde 40 yıl sürüklenmiştir. Aslında her zaman ki gidilen yollardan Filistin’e gidebilirlerdi. Musa hikâyesinin büyük oranda başka kültürlerden alındığı anlaşılıyor. Freud’ a göre, ‘ Firavun, kendi yerini alacaklar diye firavunun tüm erkek çocukları öldürmesi Kral Nemrut’ un hikayesinden araklanmıştır. Musa’nın adının ‘sudan çıkan’ anlamındadır. O, Mısırlılar İbranice bilmeyeceklerine göre ve onun bir İbrani çocuğu olduğunu bilmediklerine göre ona Musa ismini vermeleri olanaksızdır ‘ diyor. Firavun kendi çocuklarını öldürürken bile başkasının çocuğunu kızının kabul etmesi ne kadar doğru olabilir. Tevrat’ ın yazdığına göre Musa İbranice bilmiyordu. Harun kendisine çevirmenlik yapıyordu. Dil bilmeyen nasıl Torah’ ı yazabilir. Musa’ nın bir sepete konularak Nil’ e bırakılması Akad kraı I. Sargon’ un hikayesine uymaktadır. Musa ve etrafındakiler firavundan kaçarken denizin yarılması olayı da, Pers kralı Kiros’ un Fırat’ ı geçerken nehrin yarılmasına benzer.( Ülkelerine dönmelerine izin veren Pers Kralı Kiros, Babil kralı Nabukadnezar’ ın sandık içindeki hazinesini ödül diye nehri yararak tanrı tarafından ödüllendirildiğini yazar)
Melekler Cinler Cennet ve Cehennem : Persler yoluyla cennet ve cehennem, cinler ve meleklerle ilgili efsaneleri alan Yahudiler, bu efsaneleri tek tanrı anlayışlarına göre uyguluyorlar. Sümer efsanelerinde kadın tanrıçalar tanrılar ile birlikte rol oynarken Yahudilik’te kadınlar çıkarılıp yerine erkek melekler geçmiştir. Onlara göre melekler erkek, yalnız cinler dişidir. Melekler tanrısal güçlere sahiptir. Bu meleklere isim verilmesi ve mevkilere ayrılması da aynı biçimde Zerdüştlük’ ten gelmektedir. İsrail’ de 7 prens melek vardır. Bunlar; Mikael ( tanrı gibidir), Gabriel ( tanrının gücü), Uriel (tanrının parlaklığı), Rafael ( tanrının şifa vereni), Radiao, Samdal, Meraton’ dur. Örneğin Persler’ in Tobit adlı meleği Rafael olmuştur. Örneğin Musa öldüğünde başına Mikael, Gabriel, Sagsagel ( Azrail) geliyor. Yatağını hazırlayıp üstüne keten örtü örtüyorlar. Bu da tamamen Mısır’ dan alınmıştır. Mısır mitlerinde de dört ölüm yaratığı ölünün başına gelir.
Lut peygamber ve helak: İsrail’lilerin komşuları Ugaritlerden aldıkları en büyük efsanelerden birisi de Lut peygamberin helak olan kavmi ile ilgili anlatılan hikayedir. Hatırlamak gerekirse Lut, İbrahim peygamberin yeğeni veya akrabasıdır. Tevrat ve İncil’ de Lut Peygamber olarak kabul edilmez fakat İslamiyette Lut peygamber’ dir. Sodom ve Gomorra kentlerindeki eşcinsellik çok yaygın olduğundan Tanrı tarafından cezalandırılan bu kentlerde herkes ölür ve kentte kaçıp kurtulan Lut ve iki kızı kaçıp bir mağaraya sığınırlar. Soylarının devam etmesini isteyen kızları babalarına şarap içirmiş ve onunla yatmışlardır. Babalarından çocukları olmuştur.
Sünnet: Sünnet geleneği Mısırlılardan gelmektedir. Mısırda erkek cinsel organı kutsal ve bereketi temsil ettiğinden ucu kesilen cinsel organın tanrılara adak olarak sunulması Yahudilik yolu ile Müslümanlığa geçmiştir.
Son söz :
Aslında yüzlerce örnekler ile Sümerler’ in bizim ile ortak inanç ve kültür sistemleri olduğunu söyleyebiliriz. Fakat en başında beri belirttiğimiz gibi yazının canlılığını öldürmeden bilindik ve anlaşılabilir örnekleri vererek yazıyı devam ettirmenin çabası içinde olduk.
Sümerler ile başlayan yazılı tarih bize her türlü entelektüel mirası bırakmış olmalarının yanında köle sistemine dayalı acımasız bir üretim biçimi, askeri yapı, din gibi ezen sınıfların çıkarı için oluşturulmuş bir yapı bırakmışlardır. Bu inançsal sistemin günümüzdeki kitlesel inançları doğrudan ya da dolaylı etkilediği su götürmez bir gerçektir. Marx’ ın sınıflı toplumların tarihini açıkladığı o ünlü teorisi bize sosyalist topluma giderken insanlığın sınıflı toplum aşamalarından geçerek ( avcı toplayıcı – köleci toplum – feodal toplum – kapitalist toplum – sosyalist toplum) kurtuluşa ereceğini söylemiştir. Sümerler sevabıyla günahıyla bizlere iyi ya da kötü birçok miras bırakmışlardır. Bunu bilinçli mi yapmışlardı? Bence hayır! Bunu yaparken sadece günün koşullarında hayatta var olmak için oyunun kuralına göre oynamışlardı.
Kaynaklar;
1- sümerler ( samuel noah kramer) 2 – Sümer Mitolojisi ( Samuel Naoh Kramer) 3 – Sümerlerin Kurnaz tanrısı Enki( Samuel Naoh Kramer) 4 -Tarih Sümerler ile başlar ( Samuel Noah Kramer) 5 – Mezopotamya( Barthel Hırouda) 6 -Ortadoğu Uygarlık Mirası 1 ( Muazzez İlmiye Çığ) 7- Ortadoğu Uygarlık Mirası 2 ( Muazzez İlmiye Çığ) 8- Bereket kültü ve tapınak fahişeliği 9- Eski çağda yakındoğu(Amelie Kurth) 10- Dinler tarihi ansiklopedisi (Bahriye Üçok)
–