Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları devam ediyor. 26 Aralık 2023’te Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi, saldırılara ilişkin açıkladığı raporda 8 yurttaşın katledildiğini, sivil alanların hedef alındığını ve 2 bin 200 köy ve kasabanın karanlıkta kaldığına yer verdi. Raporda, Türkiye’nin 7 savaş uçağı ve 33 insansız hava aracıyla en az 40 saldırı gerçekleştirildiği bilgisi paylaşıldı. Partizan Temsilcisi Toğay Okay, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını değerlendirdi.
İktidarın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarının Kürt sorununa yaklaşımı üzerinden değerlendirmek gerektiğini ifade eden Okay, ülkedeki mevcut sistemin Kürtleri yok sayıp inkar etme üzerine inşa edildiğini vurguladı. AKP-MHP iktidarının Kuzey ve Doğu Suriye’deki sistemi tehlike olarak gördüğünü dile getiren Okay, devletin Kürdü yok sayan kuruluş kodlarına atıfta bulunarak, “Cumhuriyet ilk kurulurken Kürtlerin yanına gidildi, ‘Gelin işgale karşı beraber savaşalım’ denildi. Kürtler savaşın içindeydi, ağır bedeller ödediler, hayatlarını ortaya koydular. Ama Cumhuriyet kurulduktan sonra Kürtler yok sayıldı. Bu devlet aslında Kürtlerin olmadığı, yok sayıldığı bir devlet üzerinden ortaya çıktı” diye belirtti.
ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEMOKRATİK TOPLUM MODELİ
Kuzey ve Doğu Suriye’de sivillerin hedef alınmasının AKP-MHP iktidarın Kürt sorununa yaklaşımının bir sonucu olduğunu vurgulayan Okay, iktidarın Kürt sorununda çözüm istemediğinin altını çizdi. Okay, “Onların çözümden anladığı Kürtlerin sesini çıkarmaması ve ne yapılarsa yapılsın kaderine razı olmalarıdır. Onlar bunu istiyorlar. Ama Kürt halkı bunun böyle olmadığını 50 yıldır yürüttüğü mücadele ile ortaya koydu. Bu anlamda saldırıların bir taraftan da nafile olduğunu söylemek gerekiyor. Rojava Devrimi o bölgenin insanlarını, o bölgedeki kadınları, gençleri, Kürtleri, Arapları, Ermenileri, Süryanileri o koyu gericilik karanlık içerisinden başka bir yere taşıdı. Daha özgürlükçü ve demokratik bir toplumun yaratılabileceğini gösterdi. Oradaki model aynı zamanda bu coğrafyada bulunan bütün toplum açısından, bütün halkımız açısından da örnek bir model” şeklinde konuştu.
Kürtlerin uzun süredir statüleri için mücadele ettiğini belirten Okay, Kürtlerin statüye kavuşmasının mevcut sistem ve iktidar açısından bir “kabus” olarak görüldüğünü belirtti. Okay, “Rojava Devrimi aslında bu kabuslarının gerçekleşmesi açısından onlar için bir felaket oldu. Kürtlerin mücadelesi Rojava Devrimi ile artık bir somutluk kazandı. Ortadoğu’nun bağrında eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik temelde yeni bir yaşamın oluşacağına dair bir örnek yaratıldı. Rojava, Ortadoğu halkları açısından ne kadar anlamlı bir çıkış, ne kadar anlamlı bir hamle ise, Türk egemen sınıfları açısından korkutucu ve hezeyana dönüşen gerçekliği var” dedi.
‘SAVAŞ YOKSULLAŞTIRIYOR’
İktidarın Kürt düşmanlığı üzerinden toplumu milliyetçilik ve gericilik üzerinden konsolide etmeye çalıştığını belirten Okay, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıların aynı zamanda işçi sınıfına da bir saldırı olduğunu vurguladı. Okay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örnek vermek gerekirse 2024 bütçe hazırlandığı sırada AKP-MHP iktidarı bütçenin konuşulmasını engellemek için Kürtlere saldırdı. Orta vadeli program gündeme geldi, asgari ücret belirlenecekti. Bu tartışılırken biz milliyetçiliğin ve gericiliğin pompalandığı bir tabloyu karşımızda gördük. Özet olarak şunu söylemek gerekiyor: Kürtlere karşı AKP-MHP iktidarının hayata geçirdiği savaş politikaları en çok da bu coğrafyanın işçilerini, emekçilerini ve ezilenlerini yoksullaştırıyor.”
‘BİRLEŞİK MÜCADELE’ VURGUSU
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarda devletlerin tutumuna dikkati çeken Okay, “Devrimci, demokrat güçlerin sadece Filistin sorununda İsrail’in yaptıklarını değil, Rojava devrimine ve Kürtlere yönelik yaklaşım anlamında da iktidarın yaptıklarını eleştirmeleri gerekiyor” dedi.
Okay, saldırılara tepki göstererek, şöyle devam etti: “Kürtlerin yaşadığını görmezden gelerek, Kürt halkına dönük saldırıları görmezden gelerek devrimcilik ve sosyalistlik yapılamaz. Dünya çapında yaşanan gelişmeler karşısında enternasyonal bir duruşu nasıl göstermemiz gerekiyorsa, bu coğrafyada yanı başımızda bize ve Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen saldırılara karşı da aynı sırada sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Bu anlamda birleşik mücadelenin, bir mücadele birlikteliğinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
(Kaynak: Mezopotamya Haber Ajansı-MA)