Koç Üniversitesi işçilerinin sürgünlere karşı direnişi tüm coşkusuyla devam ediyor. Koç Üniversitesi’nde taşeron firmaya bağlı çalışan temizlik işçileri gıda desteği, bayram ikramiyesi gibi taleplerle imza topladılar. İşyeri sürgünlerine karşı Üniversite önünde eylem yapan işçilere jandarma saldırarak gözaltına aldı.
İşçilerle direnişe giden süreci, bu süreçte nelerle karşılaştıkları, talepleri ve kamuoyundan beklentileri üzerine röportaj gerçekleştirdik. İşçilerin kampüs önündeki direnişi devam ederken röportaj yaptığımız günün (direnişin 4. günü) akabinde işçiler işten çıkarıldı.
– Eylemleriniz devam ediyor. Gözaltına da alındınız. Sizi direnişe götüren süreci, işyerinde ne tür sıkıntılar yaşadığınızı ve direnişe başladığınız dönemi anlatabilir misiniz?
Fatma Çakır: 8 yıla yakındır Koç Üniversitesi’nde çalışıyorum. İlk üç yıl rahattı, iyiydi. Daha sonrasında yeni müdürümüz Selda Karbal geldiği ilk zamanlardan sonra bizi kafaya taktı.
Çok kez şeflerle birlik olup beni göndermeye çalıştı. Bu müdür geleli 4 yıl oldu, 4 yılda beş defa mobbing uyguladı. Fakültelerden öğrenci merkezine attı, Batı’ya göndermeye çalıştı, olmadı. Sonradan benim belim ağrımaya başladı, doktora gittim emar çekildim ve belimde 3 tane fıtık olduğunu söylediler. Doktordan aldığım belgeleri iş yeri doktorumuza verdim. İş yeri doktorum bana “ağır kaldıramaz, taşıyamaz, çok fazla ayakta duramaz” raporu verdi. Müdür gidip doktorla tartıştı, doktorun verdiği raporu değiştirmeye çalıştı vb.
En son olarak “eşimden ayrı, 3 çocuğumla birlikte yaşıyorum geçinemiyorum” diyerek mesai istediğimi belirttim. Doktor raporum olduğunu söyleyerek mesaiye bırakmayacağını söyledi.
Mesela şef olmak istediğimi, kendime güvendiğimi söyledim, bunun üzerine “Ben buradayken hiçbir şey olamazsın” diyerek beni arkadaşlarımın yanında rencide etti, açık açık tehdit etti. Bunları bizim arkadaşlarımız sessiz kaldığı için yaptı. Ben Refika Yurtlarından arkadaşlara imza attırdığım için, diğer arkadaşlar da diğer bölümleri organize ettiği için bizi öyle görmüşler.
Yani bizi yok ettikleri zaman onlar biliyorlar ki arkadan gelenler susacak. Ya sessizce bu maaşla çalışıp devam edecekler ya da birer birer itiraz edeni bulup çıkaracaklar. Biz öncü olduğumuz için, hakkımızı daha fazla aradığımız için şu an bizi yok etmeye çalışıyorlar. Ama biz sadece hakkımızı aramak için 103 kişi imza attık.
Bu imzaları 40-50 kişi toplanarak genel sekreterliğe vermeye gittik. İmza verenlerin içinden 6 kişiyi uygun gördüler. Büyük bir suç işlemişiz gibi, büyük bir zanlı, katil gibi kötü bir şekilde gözaltına alındık. Şu anda 4. Günümüz, devam edeceğiz. Bizde yılmak yok. Ben her şeyimi bu yola feda etmişim. İşim yok, işim olmadıktan sonra evime gitsem ne olacak, gitmesem ne olacak!
O yüzden biz sonuna kadar buradayız, direneceğiz. Hakkımızı arıyoruz.
Açlık, yoksulluk, hakaret var!
Zöhre Şahin: Ben ISS firmasındaydım. Bir direnişten sonra EUREST geçtim. ISS taşeron firmasındayken 2013 yılında bir gecede 250 işçi işten çıkarılmıştık ve direnişe başladık. Bu süreçte çeşitli kazanımlarla girdik işe. O direnişte öncü olduğumuz için bir şeyler öğrenerek çıktık, şu an ISS sürecinden kalan bilgimiz, birikimimiz var. O deneyimi tabi ki arkadaşlara verdiğim için, ben öncü olduğum için beni yok etmeye, yıldırmaya çalıştılar.
Her türlü üzerime geliyorlardı ama ben deneyim ve örgütlülüğümle bu tutumları geri itiyordum.
Bizler pandemi döneminden döndükten sonra gerçekten çok büyük sıkıntılar yaşadık. İki tarafta kalmışız. Bir tarafta taşeron, diğer tarafta Koç Üniversitesi üst işveren; ikisinin arasındayız. O yapacaksın diyor, taşeron zaten o ne derse aynısının fazlasını yapıyor. Yapmazsak zulüm var içerde. Biraz rahatlamak için gıda yardımı, ikramiye, bir çift ayakkabı talep ettik. Firma zaten bu sorunları çözmüyor, bir sürü sorunlarımız bugüne kadar çözmedi, biliyoruz. Taşeron firma için, Koç ne derse o! Koç, taşeron adı altında bir kölelik sistemi kurmuş. Ben bunu gördüm orada. Açlık, yoksulluk, hakaret var. Temizlik işçilerine çok kötü, aşağılayıcı gözle bakılıyor. Mücadelemiz 10 yıldır böyle devam etti. “TİK’e (Taşeron İzleme Kurulu)’e gitmeyin, TİK giderseniz böyle böyle olur” diyerek, bize hep parmak salladılar.
Mecburen 10 yıl bu zulme dayandım. Yoksa biz bu hayatı biz kendimiz seçmedik.
Akşam vakti çıkışta Temmuz’un 1’nde elimize kâğıdı verdi. Ertesi gün ne iş günü, bir de hafta sonuna denk getiriyorlar. Beni, Şişli’ye göndermişler. Evim burada, buraya 10 dakikada geliyorum servisle. Ama bu bilinçli bir mobbing, çünkü ben hak ararken gözlerine batıyorum. Bilinçlenirsen, sorgularsan sen kötüsün muamelesi yapıyorlar. O yüzden biz bu sürgünü kabul etmiyoruz. Bu bir mobbing, bir aşağılama.
Akşam çıkış saatinde nakil kâğıtlarımızı elimize vererek bizi resmen sürgün ettiler. Bu sürgüne karşı direniyoruz.
Her hak arama bir kıvılcımdır!
Levent İşler: Bize uygulanan mobbing, yer değişimi rotasyon adı altında amaçları bizi sömürmek ve başka yerlere göndererek aslında bizleri oradan da uzaklaştırmaktı. Zaten sürecin başlangıcında biz 6 kişiyi kafalarında belirlemişler. Sonuçta bir hak arama tabi ki bir kıvılcımdır. Biri kıvılcım yakar, işçiler örgütlenir. Bu da örgütlenmeden geçer.
Mücadele ederek kazanacağımıza inandığımız için bizleri de bir yerlere sürdüler. Biz bunu kabul etmiyoruz. İlk etaptaki zaten vermiş olduğumuz dilekçelerde, şu an içerdeki diğer personel arkadaşlarımızın topladığı ikinci dilekçede işçi arkadaşlarımızın tekrar yerlerine dönüşü ve önceden talep ettiğimiz haklarımızın üzerinde kararlı duruyoruz.
Süreçte şöyle işliyor; biz gün geçtikçe büyüyoruz, daha da kitleselleştireceğiz. Bütün sivil toplum örgütleri, yoldaşlar, öğrenciler içerdeki hocalarımız, TİK bizlere çok destek veriyorlar. Onlara buradan teşekkür ediyorum. Bizim için süreç güzel geçiyor, onlar ne kadar yok deseler de bizim direncimizi kıramayacaklar.
Yani bu süreç bir sonuca varacak, biz buna inanıyoruz. İçerdeki işçi arkadaşlarımız maalesef işten çıkarılma kaygısı yaşıyorlar. Evet, saygı duyuyoruz. Herkesin ekonomik geçim sıkıntıları, borcu-harcı var. Bundan yola çıkarak, buralardan biraraya gelerek örgütlenseler, aralarında bunu konuşsalar… Bize, Türkiye işçi sınıfına verilen bir değer var, kaybedeceğimiz sadece asgari ücret. Bir saat sonra ben buradan çıksam bir saat sonra illaki elim ayağım tutuyorsa ben o parayı başka yerde de kazanacağım. Maalesef işçi arkadaşlarımız bunun bilincinde değil.
Hak arayarak güçlü olalım!
– Son olarak kamuoyuna, işçilere, hak mücadelesi verenlere neler söylemek istersiniz?
Zöhre Şahin: Örgütlü olsunlar, korkmasınlar. Biz zaten bu koşullarda köleyiz, bunu bilsinler. Hak arasak da aramasak da köleyiz onların gözünde. En azından hak arayarak güçlü olalım, bir duruşumuz olsun. Karşı taraf zaten bizi köle olarak görüyor ama bizler örgütlülüğümüzle, mücadelemizle birbirimizin yanında olalım. Birbirimizin gücünden beslenelim, örgütlenelim.
Levent İşler: İçerdeki işçi arkadaşlarımıza buradan şunu söylüyorum: Gelin örgütlenin, bize destek verin. Kazanırken kaybetmeyelim. Sadece biz sizler gelirseniz yürüyüşlerinizle, alkışlarınızla, atacağınız sloganlarla destek olursanız inanın bizler bugün kazanacağız. Bizler onları o korku tüneline soktuk arkadaşlar. Ne olur bizim sesimizi duyun. Sizin desteklerinizi bekliyoruz.
*Koç Üniversitesi işçileri direnişin 9.gününde kazanım elde etti ve direnişi sonlandırma kararı aldı. Haber linki için tıklayınız