EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “İşçiye Yasak, Patrona Yasa Düzenine Karşı Mücadele Ediyoruz!”

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak yaşanan direnişi Bağımsız Maden-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Av. Mert Batur ile konuştuk.

Manisa’nın Soma ilçesinde Fernas Madencilik tarafından işletilen madende sendikal hakları, işçi sağlığı ve güvenliği için mücadele ederken işten çıkarılan 7 işçinin ve onlara destek veren maden işçilerinin, maden önündeki eylemi devam ediyor.

İşten atmalara tepki göstermek ve işten atılan arkadaşlarına destek olmak için iş durduran 70 işçi, jandarma saldırısına maruz kalarak gözaltına alındı. 30 Ağustos günü de maden önünde eylem yapan işçilere destek amacıyla alana gelmek isteyen işçi ailelerinin önünü kesen jandarma, ailelerin alana geçişine izin vermedi.

Burada aile ve işçilere saldıran kolluk güçleri, aralarında Bağımsız Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır ve Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu’nun da bulunduğu 5 kişiyi gözaltına aldı. Söyleşi yayına hazırlandığı esnada gözaltılar hala bırakılmamıştı.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak yaşanan direnişi Bağımsız Maden-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Av. Mert Batur ile konuştuk.

– Maden işçileri ve sendika yöneticileri söyleşi yaptığımız dakikalarda hala gözaltında tutuluyor. Burada neler yaşandı, bize anlatır mısınız?

– Dün burada Fernas işçileri ve aileleri bir büyük buluşma organize ediyordu. Şirket önünde nöbet tuttuğumuz alana ulaşmaya çalışırken ailelerin yolu kesildi. Ve yolun kapatıldığı, yasaklandığı söylendi. Ama herhangi bir yasak kararı da olmaksızın sözlü olarak yolun, geçişin yasaklandığı söylendi kendilerine. Aileler tabii ki alandan ayrılmak istemedi çünkü zaten 5 gündür direnişteyiz.

Hem çalışma koşulları zor hem iş sağlığı güvenliği önlemlerinde eksiklikler var hem de alınan ücretlerin çok çok geri bir noktada olduğu bir yer Fernas. O yüzden aileler alandan ayrılmak istemediler ve akabinde jandarmanın saldırısıyla karşılaştılar.

Genel başkanımız Gökay Çakır, örgütlenme uzmanımız Başaran Aksu ve sendikaya üye olduğu için işten atılan arkadaşlarımızdan iki kişi hala gözaltındalar. Bugün hem avukat görüşü yapamadık -savcı talimatıyla engellendi- hem de adliye güvenliğinden öğrendiğimiz kadarıyla “Adliye’ye bile girmesine müsaade etmeyin” şeklinde bilgi verilmiş.

Bağımsız Maden-İş avukatlarının bize aktardığı böyle, bu savcının talimatıymış. Tabii biz girdik, adliyeye de girdik, emniyete de girdik ama sonuçta böyle bir talimat vardı. Bugün saat 16’da 24 saatleri doluyor gözaltında. Şimdi bunu bekliyoruz. Eğer herhangi bir olumlu adım atılmazsa biz de ona göre hareket edeceğiz.

 

Patron, yasalara uymama hakkına sahip!

– Özellikle son günlerde çok fazla işçi direnişi söz konusu. Bu direnişlere sert saldırılar da oluyor. Geçtiğimiz günlerde CarrefourSa işçilerinin yaşadığı böyleydi. Polisin saldırması ve işkenceyle gözaltına alınması ya da ailelerin buluşmasına engel çıkarılması neye işaret sizce?

– Bu direniş özelinden başlayayım. Ferhat Asuroğlu, Fernas şirketlerinin sahibi. Bu kişi Batmanlı, AKP’li bir milletvekili, Batman milletvekili. Doğal olarak zaten 1-0 önde başlıyor. Çünkü hem yasa yapma kudreti var hem de yapılmış yasalara uymama ayrıcalığına sahip. Hem patron hem de milletvekili olduğu için.

İşçi, yasayı hem de Anayasayı, Türk Ceza Kanunu’nu, Sendikalar Kanunu’nu, Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu sadece yasak olarak deneyimliyor. Orada yazılı olan hakları kullanamıyor. Bu yasalardan sadece yasak olan kısımları yaşayabiliyor. Patronlarsa tam tersi. Patronlar, onlara sınırlar koyan kısımları hiçe sayıyorlar. Tanımıyorlar, onlara hak olarak ifade edilmiş kısımları ise çok rahatlıkla kullanıyorlar. Biz bu düzene karşıyız yani bu işçiye yasak, patrona yasa düzenine karşı mücadele ediyoruz.

Toplamda bakarsak, Türkiye’de orta vadeli program etrafında geliştirilen, son yıllarda giderek derinleşen bir güçsüzleştirme, yoksullaştırma, işçileştirme projesi altındayız. Mesela Soma, 120 bin nüfuslu bir ilçe. Dışarıdan gelenler de var. Yani başka illerden gelenler de var. Burada bir madende çalışmaktan başka bir seçeneği kalmayana kadar insanları madenlere, maden patronlarına mahkûm ettiler. Bugün buraya ilk biz girdik, ilk gün eylemde Fernas’ın içine girdik. Adam diyor ki “burası benim özel mülküm”.

Özel mülk olduğu gerekçesiyle de polis, fiili bir gözaltı yaptı. Orada da gözaltılar yoktu. Fiili bir gözaltı yaptı. Aslında “özel mülk” dediği yer orman. Ormanlık bölge. Ormanlık bölgeyi egemenler arası ilişkileriyle peşkeş çekmişler. Orada madencilik faaliyeti yürütüyorlar. Sen hakkını aradığında ise orayı “özel mülk” olarak ifade ediyorlar. Denklem bu.

Bu yoksullaştırmanın, işçileştirmenin de açığa çıkan sonuçları var. Özellikle orta vadeli program etrafında. Maaşlarda düşüş, vergi meselesinde adaletsizlikler vb. Ya da sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma gibi.

Bütün bunları hep beraber yaşıyor Somalı maden işçisi. Buna karşı Bağımsız Maden-İş gibi mücadeleci bir sendika ile ilişki kuruyor, onun etrafında kenetleniyor. Bu sefer de işten çıkartılıyor. Yani burada aslında, sendikal talepler ve çalışma koşulları etrafındaki talepler iç içe durumda.

Bizim şu üç talebimiz var; sendikalı olduğu için işten atan arkadaşlar işe geri dönecekler, iş sağlığı güvenliği önlemleri tam ve eksiksiz olarak alınacak ve haklarımızda iyileştirmeye gidilecek.

 

“Arkadaşlarımız rehin alınmış durumda!”

– Bahsettiğiniz bu tablo içerisinde diğer yandan da Türkiye’nin dört bir yanında tepki var. Belki birbirinden uzaklar, belki irili ufaklı ama onlarca direniş söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– İşçileştirme, proleterleştirme, mülksüzleştirme dalgasıyla karşılaşan insanlar, işçiler buna karşı tabii ki tepki üretiyorlar. Mesela biz buraya gelmeden önce İliç, Elbistan, Malatya, çevre illerde madencilerle toplantılar yaptık. Tablo, her yerde aynı.

Buralarda işçilerin, haklarını kaybetmeme, yeni haklar kazanma, durumunu koruma ve geliştirmeye yönelik direniş eğilimleri var.

Bunun üzerinde sanki işçinin yanındaymış gibi görünen, “biz de işçi örgütüyüz”, “biz de işçi sendikasıyız”, “biz de işçi derneğiyiz” gibi söylemler kullanan ama bu direniş eğilimini doğrudan ya da dolaylı olarak bastırmak, teskin etmek, sakinleştirmek, tersi durumda tehdit etmek amacıyla bir sürü araç geliştirilmiş.  Bunlar en yakında bu direnişleri bastırmaya çalışıyorlar.

Bunun bir üstünde zaten düşman olduğu açık olan çeteler, mafyalar, sarı sendikalar gibi bir ağ daha var. Onun da bir üstünde iktidar, egemenlerin bütün araçları var. Ve bunların tümü bu direnişlerin karşısına konumlanıyor.

Doğal olarak bununla mücadele etmeye girişen işçi, eğer yanında mücadeleci bir odak bulamazsa, etrafında kendisi gibi mücadele edecek, onu asla yalnız bırakmayacak, onunla gözaltına alınacak, onunla sevinecek-üzülecek birilerini bulamazsa buna kafa tutma, kazanma imkânı çok sınırlı. Bugün gördüğümüz direnişlerin tamamı bu sınamalardan geçerek kazanıma doğru gidebiliyor.

Mesela dün gece geldiler dayanışmak için sağ olsunlar. CarrefourSA işçilerinin sendikası DGD-Sen’in başkanı, örgütlenme uzmanı, buradalar.

Taşeron PTT işçilerinin sendikası PTT-Sen başkanı burada. Agrobay işçilerinin sendikası Tarım-Sen başkanı burada. Mücadele eden odaklar birbirleriyle bu türde çeşitli ilişkiler geliştiriyorlar. En nihayetinde bu en yakın olanlardan başlayarak sanki yanındaymış gibi yalan söyleyip, taklit yapıp onu bastırmaya çalışanlardan başlayarak hepsiyle hesaplaşmaya hazırlanıyor işçiler.

– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

– Burada şu an çok akut bir durum var. Arkadaşlarımız gerçekten rehin alınmış durumdalar. Fernas işçileri kazanana kadar kendisini işçiden yana, emekten yana gören tüm kamuoyunun gözünün, kulağının burada olmasını talep ediyoruz. Kolaylıklar diliyoruz.

– Teşekkür ederiz. Biz de kolaylıklar diliyoruz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu