GüncelMakaleler

SÖYLEŞİ | “Devrim Hedefi Olanların Halk Saflarındaki Dinamiklerle Sıkı Bir Şekilde Birleşmesi Zorunluluktur!”(1/3)

Komünistlerin birleşik mücadeleye, ittifaklara ve eylem birliklerine bakışına ilişkin konuşan Özgür Aren, "halk demokrasisi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinde ve dahası demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesinde samimi olan herkes aynı yöne doğru yürüyen güçlerle daha kuvvetli ve düzenli bir yürüyüş kolu oluşturmak zorundadır." dedi.

İttifaklar, eylem birlikleri, halkın birleşik cephesi, HBDH ve pekçok konuda soruları yanıtlayan TKP-ML MK SB Üyesi Özgür Aren, tkpml.com‘da “Devrim Hedefi Olanların Halk Saflarındaki Dinamiklerle Sıkı Bir Şekilde Birleşmesi; Düşman Saflarındaki Gelişmeleri Doğru Ele Alması Zorunluluktur!” başlıklı söyleşide sürece dair konuştu.

Söyleşiyi güncelliğinden dolayı yayımlıyoruz.

 – Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Merkez Komitesi, Siyasi Büro üyesiyim.

– Konuşmak istediğimiz konu son süreçte başta devrimci kamuoyunun gündemi olmak üzere halkımızın ilgisine mazhar olan Birleşik Devrimci Mücadele… Bu noktada hareketle eylem birlikleri ve ittifaklar konusunda partinizin neler düşündüğü ve bu bağlamda da HBDH… Öncelikle soralım, eylem birlikleri ve ittifakların sizin açınızdan önemi nedir?

– Süreç her bakımdan sınıf savaşımının daha çetin ve zorlu geçeceğini göstermektedir. Emperyalistler, işbirlikçileri ve uşaklarının saldırılarına karşı, çerçevesi doğru çizilmiş eylem ve güç birlikleri, ittifaklar vb. dayanışma örnekleri üzerinde durmak ve bu yönlü pratikler geliştirmek zorundayız. Bu birlikler legal, illegal tüm mücadele alanlarını kapsayabileceği gibi sınırlı da olabilir.

Burada önemli olan eylem birliği içinde yer alan her partinin-örgütün birlik ruhuna uygun olarak özgün bir biçim yaratma becerisini gösterebilmesidir. Çünkü asıl olan halkın, devrimin genel çıkarlarını işin merkezine oturtmaktır.

Komünistler soruna bu tarihsel bilinç çerçevesinde yaklaşmaktadırlar. Eylem birlikleri ve ittifaklar, içinden geçilen sürecin zorlukları, eksiklerimiz, yetmezliklerimiz vb. üzerinden bakarak ümitsiz, geleceksiz bir şekilde ele alınmamalıdır. Keza tüm ezilenlerin, emekçilerin haklı ve meşru mücadelelerinin aktif bir örgütleyicisi ve bileşeni olmak için aynı siperlerde ve mevzilerde dövüşme pratiklerini her dönem önemsemeliyiz.

Faşist diktatörlüğün azgın saldırılarına karşı her alanda ortak pratikler örgütleme olgunluğu ve cüretini gösteremeyenler, büyük yığınları birleştirme siyasetinde asla başarılı olamazlar. Sorun, revizyonistlerin, reformistlerin geniş emekçi yığınları bölme, devrimci enerjisini tüketme siyasetlerine dair teorik tartışmalar yürütmekten öteye bir sorundur.

Çünkü geniş emekçi yığınları halk demokrasisi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinde birleştirme, harekete geçirme görevi bizlerindir ve asıl olan bizim bu tarihsel görevi nasıl yerine getirdiğimiz ya da getireceğimizdir.

Yaparak öğrenmek, değiştirerek değişmek eylemi, sınıf savaşımı mantığı içinde tamamen nesnel bir olgudur.

– Eylem Birliklerine bakışınız genel olarak nedir?

– Halk saflarında yer alan parti ve örgütlerle eylem birliği ve ittifaklar sorununu ele alışımız partimizin kuruluşuna kadar dayanır. Partimiz bu konudaki yaklaşımını 1. Konferansı’ndan hemen sonra ortaya koymuştur.

1978 tarihli Komünist’in 2. sayısında partimizin eylem birliğine yaklaşımı komünistler ve halk güçleri açısından değerlendirilmektedir. İlgili değerlendirmede eylem birlikleri, işçi sınıfı ve ezilen halkın birliği ve ortak mücadelesini sağlamada geçici, görece kısa süreli ve taktik bir mesele olarak tanımlanmaktadır.

Aynı belgede eylem birliklerinin içerik ve ilkeleri Lenin yoldaşın “Anlaşmaktan, partili olmayanlar ‘bir taktik karar’ ya da çizgi ‘saptama’yı anlarlar. Partililer için anlaşma parti çizgisini sürdürme işine başkalarını katan girişimdir” tezinden hareketle açılımlanmış ve eylem birliklerinin içeriğinin Marksist-Leninist çizginin asgari programına uyan güncel hedef ve taktikleri kapsadığı, siyasi hedef ve stratejilerini yansıttığı ifade edilmiştir. Sonuç olarak partimiz, eylem birliklerine yaklaşımını şu ilkeler temelinde somutlamış durumdadır; “Birincisi, eylem birliği taktiğini kesinlikle komünistlerin birliğini sağlayacak bir temel olarak görmüyoruz.

İkincisi, halkın birleşik cephesinin inşası meselesi ile eylem birliği taktiklerini birbirinden kalın çizgilerle ayırıyoruz. … Sınıfsal ittifak, kalıcı, programa bağlı bir işbirliğidir. Eylem birlikleri ise somut siyasi kampanyaların yürütülmesinde izleyeceğimiz bir taktiktir.

Üçüncüsü, bugünkü şartlarda, çeşitli somut siyasi hedeflerde, Demokratik Halk Devrimi’nin gerçekleştirilmesine hizmet edici ortak mücadele platformları tespit edilip uygulanması şeklinde eylem birlikleri gerçekleştirilebilir ve gerçekleştirilmelidir.”

Görüleceği üzere burada altı çizilen eylem birlikleri kısaca “somut siyasi kampanyaların yürütülmesinde izleyeceğimiz, somut hedefler içeren halk saflarındaki siyasetlerin birlikteliği” olarak tanımlanmaktadır. Önemli bir diğer nokta olarak da çalışma tarzına vurgu yapılmaktadır;

“…Dördüncüsü bu temelde bir eylem birliğinin gerçekleşebilmesi için, halk saflarındaki siyasetlerin kendi aralarında halk demokrasisini uygulamaları, ‘propaganda ve ajitasyonda serbestlik, eylemde birlik’ ilkesini kayıtsız şartsız kabul etmeleri gereklidir. Eylem birliğinde en başta gelen temel ilke budur. Bu ilkenin iki yönünden anlaşılması gereken nedir?

Her şeyden önce eylem birliğinin oluştuğu platforma sadık kalmak, bu platformda belirlenen ve verilmek istenen mesajların yığınlara ulaşıp, malolmasını sağlamak ve kitleleri bu hedefler için harekete geçirmek. Bu, eylemin birlik yönünü oluşturur. Eylemin serbestlik yönünü ise eylemin hazırlanması çalışmalarında yürütülecek ajitasyon, propaganda, siyasetler arası ideolojik mücadele, her siyasetin kendi çizgisini kitlelere kavratmaya yönelik çalışması, eleştiri-özeleştiri, kısacası eylem öncesi, esnası ve sonrası yapılacak bu tür faaliyetler oluşturur.

…..

Ajitasyon ve propagandada serbestlik ilkesi, her türlü ajitasyon ve propagandanın yapılması, bunun sınırsız olarak uygulanabilmesi anlamına gelmez. Bütün siyasetler bu ilkenin kabulü temelinde hareket etmeli ama somut durumda eylem birliğinin oluşmasına sebep olan meselelerde birlik yönüne ağırlık vermeli; ajitasyon propaganda yapıyorum gerekçesiyle eylemin muhtevasını karartacak, saptıracak tarzda davranış ve anlayışlara karşı olmalıdırlar. Yapılan eylem birliği belli siyasetlerin sınırlı sayıdaki unsurunu değil kitleleri kucaklamaya yönelmelidir. Açıktır ki, serbestlik ilkesinden pratikte herkes istediğini yapar sonucunun çıkararak kitleleri kucaklamaya yönelinemez.

Biz bu bakımdan ajitasyon-propagandada serbestlik ilkesinin çeşitli eylemlerde pratik olarak kitle gösterilerinde o eylemin muhtevası çerçevesine sınırlanabileceği, bunun gerekli ve aynı zamanda mümkün olduğu görüşündeyiz. Şimdiye kadar edinilen pratik tecrübeler bu tür tutumların; eylemin muhtevası çerçevesinde ortak şiarlar tespit edip ona ağırlık vermenin olumlu ve halkın yararına olduğunun göstermiştir.

Sonuç olarak, eylem esnasında platform öncelik taşır; eylem esnasında serbestlik yönünü ilkenin birlik yönünün sınırları çevreler.

Bu konuda bir diğer mesele, eylem birliği içindeki siyasetler arası eşitliktir. Siyasetler eylem birliği içinde propaganda imkanlarının kullanılmasında, söz almada eşit haklara sahip olmalıdır. Eşitliğin öbür yönünü de elbette yapılacak çalışmalara ortak olmak ve sorumluluk almak oluşturur… (age)

Devrimci ve komünist hareketin tarihine baktığımızda devrimci eylem birlikleri ve de ittifaklar noktasında olumsuz pratiklerin yanısıra olumlu pratikler de görürüz. Bugün bu olumlu pratiklerde derinleşme göreviyle karşı karşıyayız. Nitekim HBDH örgütlenmesi, bu somut ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkmış durumdadır.

 – HBDH’a hemen geçmeyelim. “Devrimci ve komünist hareketin tarihine baktığımızda eylem birlikleri ve de ittifaklar noktasında olumsuz pratiklerin yanısıra olumlu pratikler de görürüz” dediniz. Bu olumsuz pratiklerin nedenleri neler olabilir?

– Şu gerçeği vurgulamamız gerekir ki; yukarıda ifade edilen biçimde teorik olarak eylem birlikleri sorununun doğru temelde ele alınması, pratik başarının garantisi olamaz. Pratik başarı için her meselede olduğu gibi bu konuda da uygulayıcıların sorunu derinlemesine kavramaları gerekir.

Mücadele tarihimizin birçok cephesinde yaşanan pratik başarısızlıkların varlığı tartışılmazdır. Şüphesiz bu başarısızlığa yol açan ideolojik, siyasal ve örgütsel bir anlayış vardır. Bu anlayışın şu veya bu şekilde eylem birlikleri pratiğimize de yansımaması düşünülemez.

Yetersizliklerimizi açığa çıkarma ve bu sorun özgülünde tarihi sürecimize daha sorgulayıcı bir tarzda yaklaşmamız için bu bilimsel yöntem ışığında hareket etmemiz gerekir.

MLM kaynağından beslenen, kendi içinde tüm eksikliklere rağmen eleştiri-özeleştiri silahını ve demokratik merkeziyetçilik ilkesini uygulamaya çalışan bir parti olmamız; ortak bir kültür yaratma, farklı anlayışlarla birlikte yürüme noktasında her zaman bize bir avantaj sağlamıştır. Ama derinlemesine kavrama noktasındaki sıkıntılarımız, dezavantajlı bir durumun oluşmasına neden olmuştur.

Dolayısıyla eylem birlikleri ya da ittifaklar sorunundaki başarı ve başarısızlığımızın oranı kavrayış düzeyimizde gizlidir. Eylem birlikleri-ittifaklar konusunda ısrarcılık, bu ve benzeri pratiklerin sınıf mücadelesine kattığı olumlulukları kavrama ile ilgili bir sorundur.

Emperyalizme, feodalizme, faşizme, ataerkiye ve her türden gericiliğe karşı kolektif aklın önderliğinde ortak bir iradenin oluşmasına inanmak, bu konuda ortaya çıkan engelleri aşmada kararlı bir duruşun sergilenmesine vesile olur.

Her şeyden önce her faaliyetin büyük bir emek gerektirdiği gerçeğini kavramamız gerekir. Her olumlu faaliyetin yoğun bir emeğin eseri olduğunu bilince çıkarmak, zorluklarla mücadele etmenin en büyük güvencesidir.

– Eylem birliği-birlikleri ve de ittifak dediğinizde tam olarak nasıl bir yapıyı anlamalıyız? Ya da farklılıkları var mıdır, nelerdir bunlar?

– Eylem birlikleri ve ittifaklar birbirinden çok kalın çizgilerle ayrılmamakla birlikte hedef ve içerikleri bir ve aynı değildir. Bu durum hem bu güçlerin niteliğiyle hem de ulaşmak istedikleri hedeflerle doğrudan ilintilidir. Devleti yıkmak için biraraya gelecek güçlerle; çeşitli reformlar ya da işçi hakları, politik tutsakların özgürlüğü, kadın kurtuluş mücadelesi vb. için biraraya gelecek güçler arasındaki fark önemlidir.

Örneğin eylem birlikleri nispeten daha kısa zaman dilimlerini kapsayan oluşumlardır. Bu durum, eylem birliklerinin daha çok, tek gündemli ve bir hedefe kilitlenmesiyle alakalıdır. Hedef somuttur, kısa vadelidir ve de değişkendir. Neye kilitlenmişse onu kapsamakta ve belirlenen hedefe ulaşıldıktan sonra da sona ermektedir.

Görece kısa vadeli eylem birlikleri, tek tek eylemlere göredir, istikrar kazanmamıştır, eylem sonuna kadar devam eder. Denilebilir ki, eylem birliği son kertede, komünist partisinin siyasi iktidar mücadelesinde, başta devrimci ve demokrat güçlerin birlikteliğini sağlamak amacıyla devrimin düşmanlarına karşı mücadele yürüten ve yürütmek isteyen, devrimde menfaati olan, bu devrimci sınıf ve tabakaların meslek ve siyasi örgütleriyle, siyasal mücadelenin ekonomik, demokratik vb. somut talepleri üzerinde yaptığı birlikteliklerdir.

Bu aynı zamanda komünist partisinin devrimci çevreleri etkileme, kazanma, bir biçimde politikalarına, taktiklerine, tavırlarına bu çevreleri katma çabasıdır.  Partimizin de içinde yer aldığı onlarca eylem birliği pratiği bunu somut olarak göstermiştir.

Eylem birlikleri ile ittifak pratiğini birbirine karıştırmamak gerekir. Eylem birliğinde de birlik yapılan güçlerle bir ittifak yapılıyor demektir. Yani her eylem birliği aynı zamanda bir ittifaktır. Ama devrimden menfaati olan güçlerle ittifak daha geniş kapsamlı, daha uzun vadelidir ve daha merkezidir.

KP’nin –ya da direkt denetimindeki kurumlarının– dahil olduğu ittifaklar nispeten daha uzun vadeli birlikteliklerdir. Muhtevası, kapsamı ve hedefi onu oluşturan güçlere bağlıdır; merkeziyetçiliği daha fazla ve istikrarı olan oluşumlardır. Bunun nedeni, uzun vadeli ve içeriğinin kapsadığı hedeflerin fazlalığıyla ilintilidir. İttifaklarda, uyulması gereken kurallar, ajitasyon ve propaganda onu meydana getiren güçlerce belirlenir ve hayata geçirilir.

Ancak ister eylem birlikleri, ister ittifak olsun vb. –ki bazı dönemler düşmanın saldırısı ve ezilenlerin konumlanışı nedeniyle bunların arasında büyük farklar da olmaz– tüm bunlar kısa, orta ve uzun süreli anlaşmalardır. Bir neden ve hedef için masaya oturan taraflar, karşılıklı anlaşarak-ortaklaşarak, tavizler vererek belli bir hedef için birleşerek harekete geçerler.

Bunların tümü esas olarak güçlerin birleştirilmesidir. Sorun sadece bir tek parti ya da örgütün tek başına başarı imkanının olmadığı durumların dışında, devrimci, yurtsever ve ilerici güçlerle bir araya gelme eylemidir. Katılımcı parti ya da örgütlerin gücü ne olursa olsun, aynı mevziye yürüyen güçlerle ortaklaşma meselesidir.

Soruna bu bilinçle yaklaşmak, faaliyetlerin önemi açısından belli farklılıklar içerse de, bunun da diğer tüm çalışmalarımızın bir parçası olduğu gerçeğinin peşinen kabul edilmesi gerekir. Böylesi bir kavrayış, beraberinde soruna daha ciddi bir yaklaşımı gerektirir. Yani politikanın somutlanması için mücadelede ısrarcı ve taktiklerin uygulanmasında yaratıcı olunmasını sağlar.

Eylem birlikleri ve ittifaklar, birden fazla güçle gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla bir tarafın ortaya doğru bir tutum koyması tek başına sorunun çözümünü sağlamaz. Sorunun pratikte hayat hakkı bulması için tüm tarafların ortaklaşma konusunda daha esnek ve birleştirici bir çizgi izlemeleri gerekir.

Kolektif akıl; farklı fikirleri tartıştırarak, doğru ve yanlışları ayrıştırarak, ortak paydalar üzerinde pratiğe yönelmek demektir. Bu tartışmaları seviyeli ve devrimin genel çıkarlarını ön planda tutarak yürütmek her türlü önyargıyı kırar. Önyargıların törpülendiği veya kırıldığı bir ortamda sunulan öneriler soğukkanlı ve sorumlu bir yaklaşımla dinlenir. Önerinin kimden geldiğinden çok eylemi güçlendirici bir rol oynayıp oynamadığı noktasına bakılır.

Devrimci ve komünist hareket bu bakış açısına uygun olarak asgari düzeyde bir derinlik yakalarsa, yürütülen birçok gereksiz tartışmadan da uzak durulur. Tartışmalarda ayrıntılar üzerinde zaman öldürme yerine, ana noktalar üzerinde ortak bir düşünce yaratma ve hareket tarzı oluşturma çabası içine girilir.

Çünkü ortak örgütlenerek başarılan her eylemde, kazanacak olan halk güçleri ve halkın davasıdır. Kaçınılmaz olarak bu sonuç, her hareketin eylem içindeki pozisyonuna uygun biçimde genel ve bölgesel çalışmalarına da yansır. Diğer bir anlatımla, doğru bir tarzda örgütlenen ve başarılan her eylem, ittifak içinde yer alan her hareketin çalışmalarına olumlu temelde katkı sunar.

Merkezi ya da bölgesel düzeyde, kısa ya da uzun vadeli eylem birlikleri ve ittifaklarda pratik faaliyet öncesinde kolektif bir tartışma sürecinin yaratılması oldukça önemlidir.

Bugün bu yönlü pratikleri bütünlüklü bir tarzda uygulamanın koşulları sınırlı olabilir. Ama anlayış düzeyinde bunun savunulması, bu yönlü pratik adımların atılması, daha ciddi ortak yürüyüşlere zemin hazırlar.

Bu aynı zamanda doğru ve yanlış fikirlerin tartışılması sürecine hizmet eder. Eğer her anlayış, her pratik bir ideolojiden besleniyorsa, yapılan ve yapılmaya çalışılanın bir ideolojik mücadele olduğu gerçeğinin de görülmesi gerekir.

– Sadece saldırı dönemlerinde ya da saldırılara karşı ortaklaşmaktan bahsetmiyorsunuz anladığımız kadarıyla…

– Evet, elbette düşmana karşı mücadelede halk güçleri arasında ortak sorunlar üzerinde pratik bir davranış birliği yaratmak halkın davasına sunulan büyük bir hizmettir. Dolayısıyla halk demokrasisi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinde ve dahası demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesinde samimi olan herkes aynı yöne doğru yürüyen güçlerle daha kuvvetli ve düzenli bir yürüyüş kolu oluşturmak zorundadır.

Böylesi bir yürüyüş düşmanı ürküttüğü gibi başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçiler ve ezilen halklar üzerinde de olumlu bir etki yaratır. Büyük kuvvetlerin etki gücü, ezilenlere cesaret verir, moral kaynağı olur. Sürece dâhil olmalarını tetikler. İleri kitlelerin sürekli devrimcilerin birliğinden, birlikte hareket etmelerinden söz etmeleri bu güce duydukları ihtiyacın ürünüdür.

Büyük güçlerin hareketliliği her zaman yığınları sarıp sarmalayan korku mikrobunun da panzehiridir. Özellikle devrimci ve komünist güçlerin kitleler üzerindeki otoritesinin sarsıldığı, kitle bağlarının zayıfladığı dönemlerde ilerici, devrimci ve komünist güçlerin ortak sorunlar üzerinde ortak pratikler geliştirmeleri daha bir önem kazanır.

Korku ve güvensizlik mikrobunun emekçi yığınlar içinde hayat hakkı bulması her türlü devrimci faaliyeti sakatlar, ağırlaştırır. Buna en iyi örnek faşist darbeler dönemidir. Böylesi dönemlerde omuz omuza yürüme pratiklerinde daha bir yoğunlaşmak kendi içinde anlaşılır bir durumdur. Ama eylem birliği, ittifak politikasını hep bu dönemlerde gündemleştirmek, hatırlamak kabul edilemezdir.

Sorunu saldırılar ve güç derekesine indirmek, basitleştirmektir.

Bu yüzeysel yaklaşımdan dolayıdır ki; belli bir güce ulaşan parti veya örgütler, düşmana karşı mücadelede ortak yürümesi gereken güçlerle, ortak yürüyüşler örgütleme çabası içine girmezler.

Bu gibi güçlerin ortak yürüyüşten anladıkları şey, “arkamdan yürüyün”dür. Şu bir gerçek ki; ortak sorunlar üzerinde birlikte yürüme konusunda hiçbir çaba içine girmeyenlerin “birlik” ve “dayanışma”ya dair yapacakları tüm çağrıların, açıklamaların pratik değeri yoktur.

Üzerinde yaşadığımız topraklarda eylem birliği ve ittifaklar politikasında inişli-çıkışlı bir rota izlense de bu sorun, devrimci ve komünist güçler arasında hep tartışılmış kimi zaman da hayat bulmuştur. Tüm yetersizliklere ve olumsuzluklara rağmen bundan sonra da gündemdeki yerini koruyacaktır. Çünkü bu politikanın nesnel bir zemini vardır.

Eylem birlikleri ve de ittifakların daha etkili sonuçlara ulaşması için tüm katılımcıların örgütlü güçlerini eğitmesi gerekir. Pratikte ortak paydaların ön plana çıkarılması konusunda yürütülecek çalışmalar ve yaratılacak şekilleniş, ortak yürüyüşü kolaylaştırır. Aynı mevzide ve aynı siperde olmanın beraberinde getirdiği bazı ortak sorumluluklar vardır.

Bu sorumlulukların layıkıyla yerine getirilmesinin ön koşulunu, çalışma alanlarında halk güçleri arasındaki ilişkilerin devrimci hukuk ilkelerine uygun bir tarzda sürdürülmesi oluşturur. Bu tarz bir ilişki karşılıklı olarak bilgi alışverişini sağlar.

İlişkilerde düzenlilik, eylem birliği ve ittifaklar politikasına daima güç katar. Bu ortak çaba, güven ortamı yaratır, önyargıları kırar, eleştiri ve özeleştiri silahının daha sağlıklı bir tarzda işlemesini sağlar.

– Bir de Halkın Birleşik Cephesi tartışması var…

– Evet, yukarıda kısaca özetlediğimiz eylem birlikleri ve de ittifakları ele alışta hatalı anlayışlardan birisi, eylem birliği ve ittifak politikasının direkt Halkın Birleşik Cephesi şeklinde kavranmasıdır.

Örneğin HBDH, kendisini bir eylem birliği/ittifak olarak deklare etmesine karşın, içerik tartışmasından kaynaklı bir cephe olduğunu ileri sürülerek devrimci hareket saflarında da bizim saflarımızda da tartışmalar yapılmıştır.

Yukarıda da değindiğimiz gibi eylem birlikleri (EB), ittifaklar ile Halkın Birleşik Cephesi (HBC) kalın çizgilerle birbirinden ayrılarak ele alınmamalıdır. Halkın Birleşik Cephesi’nin “özel bir ittifak” olmasının yanında başından sonuna kadar bir mücadele ve savaş sürecinden bahsettiğimiz unutulmamalıdır. Ancak bunun yanında HBC’yi olağan bir EB ya da ittifak olarak ele almak yanlıştır.

Bilindiği gibi halk, çıkarları düzenle çelişen, devrim taraftarı farklı sınıf ve tabakalardan oluşmuştur. Objektif olarak her sınıf kendi çıkarları doğrultusunda hareket gösterir. Farklı halk kesimleri bir dizi ortak mücadeleden geçmeden birbirlerine sağlam bir güven besleyemezler; sağlam ve en sürekli dostluk, somut bir dizi ortak mücadele deneyimlerine dayanan dostluktur.

Bu ortak mücadele beraberinde ortak eylemleri, birlikte mücadeleyi getirir. Bütün bunlar Halkın Birleşik Cephe örgütlenmesi öncesindeki savaşın doğal seyri içinde gerçekleşir.

HBC siyaseti Marksist-Leninist-Maoist bir siyasettir; işçi-köylü temel ittifakının üzerinde yükselir ve özünde, ulusal burjuvazinin (ve ezilen ulus burjuvazisinin) ikili niteliğini dikkate alarak devrim saflarında yer almasını sağlama politikasının somut ifadesidir. Komünistlerin ve onların önderliğinde işçi sınıfının birliğinin sağlanması ise işçi-köylü temel ittifakının kurulması ve giderek HBC’nin gerçekleştirilmesi için gerekli bir ön adım olarak ortaya çıkar.

Yani, işçi sınıfının komünistlerin önderliğinde birliği sağlanmalı ve pekiştirilmelidir ki, sınıfın halka önderlik etme kapasitesi, yani, işçi-köylü temel ittifakını inşa etme ve buradan HBC siyasetinin pratikleştirilmesinin imkanı yaratılabilsin.

İşçi sınıfı komünistlerin önderliğinde kendi birliğini sağlayamadığı, işçi-köylü temel ittifakını sağlam bir şekilde kuramadığında HBC siyasetinin hayata geçirilmesi mümkün değildir.

Yani HBC siyasetinin pratikleştirilebilmesinin yegane yolu, işçi sınıfının birliğinin sağlanması, işçi-köylü temel ittifakının kurulmasıdır.

– Bu noktada karşımıza ezilen bağımlı ulus burjuvazisinin HBC siyaseti doğrultusunda sınıfsal ittifaklar içinde ele alınıp alınamayacağı sorusu çıkıyor…

– Komünistler, ulusal sorunların kendine özgü yanlarını dışlamaz, proleter sosyalist dünya devrimi açısından değerlendirir ve meselenin özünü çeşitli ulus ve milliyetlerden işçi sınıfının kendi birliğinin sağlanması, işçi-köylü ittifakının sağlam ve mümkün olan en geniş temelde kurulabilmesi temelinde ele alırlar.

Dolayısıyla, proletaryanın önderlik etmediği ulusal hareketlerin ikili niteliği gözden kaçırmadan, demokratik halk devrimi mücadelesinin müttefiki, kurulma koşulları oluşması halinde HBC’nin içerisinde yer alabilecek devrimci demokratik güçler olarak görürler.

HBC, parti ve ordu örgütlenmesi dışında “halkın üç silahı”ndan biridir ve esas olarak kırsal alandaki silahlı mücadele yoluyla inşa edilecek olan proletaryanın birliği ve işçi-köylü temel ittifakı üzerinde yükselir.

Komünistler, işçi sınıfının birliği ve işçi-köylü temel ittifakını inşa etme mücadelesini sürdürürken, bu politikalarını güçlendirecek bir birleşik cephe taktiği hayata geçirebilirler.

Örneğin küçük burjuvaziyle ya da ezilen ulus burjuvazisiyle ilişki geliştirebilir, milli burjuvaziyi birleşik cephe siyasetine kazanmaya çalışabilirler.

Hiç kuşkusuz; bu meselede taktik sorun, halk sınıflarının asgari ortak programı olan demokratik halk devriminin anti-emperyalist, anti-feodal, anti-faşist, anti-ataerkil platformunun, güncel hedef ve taktiklerin, stratejik hedeflerle birlikte halk sınıflarına kitle mücadelesi içinde kavratılması olarak ortaya çıkar.

Bu ihtiyacı karşılayabilmenin yolu da devrimci örgütlerle kısa ya da uzun vadeli eylem birlikleriyle ortak düşmana karşı mücadelenin örgütlenmesi ve somut siyasi kampanyaların gerçekleştirilmesinden geçmektedir.

Bu siyasi kampanyalar, halkın mücadelesinin ortaya çıkardığı somut sorunların çözümlenmesi ve demokratik halk devrimi platformunun somut bir yönü olarak siyasi içeriği ile birlikte halk kitlelerine kavratılması demektir.

Halk kitlelerini kucaklayacak bir siyasi kampanya yürütme meselesi ise yukarıda ifade ettiğimiz eylem birlikleri sorununu, yani halk saflarında yer alan devrimci-demokratik parti ve örgütlerle kısa ya da uzun vadeli eylem birliklerinin örgütlenmesini doğurur.

Şu gerçeği bilince çıkarmak önemlidir; HBC’nin oluşumu için (istikrara kavuşmuş bir birliği gerçekleştirebilmek için) henüz istikrara kavuşmamış bir dizi kısa ve uzun vadeli eylem birliklerinden, ortak mücadelelerden geçmek gerekir.

Bu süreç, diyalektik biçimde gelişir. Süreç boyunca her sınıf ve tabaka, kendi sınıfının çıkarlarının bilincine ulaşarak istem ve programlarını netleştirir, en devrimci sınıfın proletarya ve en ileri proletarya öncüsünün olması nedeniyle proletarya kapsamına giren ortak bir hedef içinde emekçi kitlelerin bir tek programın etrafında birleştirilmesi ve Halkın Birleşik Cephesi’nin örgütlenmesi mümkün hale gelir.

Halk kitlelerinin birbirine güven duyması, savaşma ruhunun gelişmesi için kitlelerin eğilim gösterdiği bütün mücadelelere katılıp onları örgütlemesi ve mümkün olan bütün birleşme eğilimlerine somut olarak cevap verilmesi gerekir.

(Devam Edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu