Tunç, TC’nin HTŞ eliyle Suriye’deki Alevilere dönük yeni bir katliama girişmesine karşılık oradaki Alevi halkının mücadele eden, savaşan örgütlere katılarak mücadele etmesi dışında bir seçeneklerinin olmadığını dile getirdi.
– Maraş katliamının 46. yılındayız. 46 yıl sonra yaşananlara bakınca katliam için nasıl bir değerlendirme yapabilirsiniz? Bilindiği gibi benzer katliam ve soykırım saldırıları devam ediyor.
– Türk devletinin politik ve stratejik politikalarından bir tanesi, katliamcı ve inkârcı özelliğidir. Türkiye’ye karşı mücadele etmek isteyen herkesin öncelikle devletin bu karakterini, özelliğini çok net ve altını çizecek şekilde belirlemesi, anlaşılır kılması gerekiyor. Politikalarını buna göre yapması lazım. Bu konuda yeni ve özgün bir şey söylediğimi de düşünmüyorum. Bu gerçeği, demokratik ve devrimci kamuoyu yakından biliyor zaten.
1915’te Osmanlı Devleti’nin Ermenilere ve diğer azınlıklara karşı yaptığı soykırım zaten kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Bunda sonra da hiç ara vermeden 1920’de Koçgiri’de Kemalist yapılanmanın örgütlediği katliam ve devamında Kürtlere ve Alevilere yönelik soykırım ve katliamlar var. Eşit biçimde devam etmiştir 1937’e kadar.
Ayrıca etnik ve dinsel anlamda yapılması gereken arındırmanın yani soykırımın, Hıristiyan halklar cephesinde tamamlandığı var sayılıyor. Kürtler ve Alevilere yönelik de o dönem Kürtlerden ve Alevilerden doğru gelişen her türlü toplumsal mücadele baskı ile bir biçimde etkisizleştirildiği için 1937-1968 arası otuz yıllık süre boyunca görece sessizlik yaşanıyor.
1968’de yaşanan toplumsal hareketlenme, hak talebini gündemleştirmiştir. Hem de devrimci hareketlerin örgütlenmesine yol açan bir süreç yaşanmıştır. 1971’de darbe ile bastırıldı. Ama bu bastırılma, devletin arzu ettiği şekilde bütün muhalefeti sessizleştirme, etkileştirme düzeyinde olmadı.
Dolayısıyla 1974’te bu toplumsal mücadele ve örgütlü mücadeleler yeniden başladı. Bu süreç, 1978’e kadar önemli bir yükselişle devam etti. 16 Mart’ta İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik katliam yapıldı. Nisan ayında Malatya’da ve benzer yerlerde bombalı mektuplar gönderildi. Ölümler ve yaralanmalar oldu. Aynı şey Pazarcık’ta da yapılmak istendi.
Beyin yıkama operasyonları sonucu birer katile dönüştürülmüş olan unsurlar tarafından, 19 Aralık’ta sinemaya atılan ses bombasının ardından süreç fiilen başlatılmıştır. Maraş merkezinde bu tip saldırgan faaliyetlerle insanlar dövülmüş, yaralanmış ve iş yerleri tahrip edilmiştir. Böylece ilk gece orada bitmiştir.
İkinci gün, 20 Aralık’ta Maraş mahallesinde özelikle Kürtlerin ve Alevilerin yoğun olarak gittiği kahveye, Akın isimli kıraathaneye bomba atılarak bu tansiyon biraz daha yükseltiliyor. Bu, katliam ve soykırım sürecini geliştirmiş oldu.
Maraş katliamı için özel olarak belirtme gereği duyuyorum; “Kim yaptı?” sorusunun cevabı hiçbir biçimde muğlaklığa yer bırakmadan kafa karışıklığına ve bilinmezliğe ihale edilemeyecek kadar açıktır. Bunu devlet yaptı. Devletin ilgili mekanizmaları, kurumları yaptı. Ordu Sedat Cilesun, Mehmet Ali Çeviker ve Cem Ersever üzerinden.
En azından adı tespit edilenler bunlar ve doğrudan bu süreçte rol almışlardır. Aynı misyon ve rolü MİT’in oynadığını görüyoruz. Maraş katliamını organize eden, pratikleştiren kurumlardan biri de MİT’tir. Tabi MİT’i devletin diğer kurumlarından ayırmamak gerekir. Bir devlet politikası olarak uygulanmıştır bu katliam.
Bu görev, MİT’e verilmiştir. O da görevini yerine getirmiştir. MİT içinde bu işi organize edenler Can Dündar’ın Ecevit’in arşivinde çıkardığı belgelerde vardır. Bu isimler tutanaklarda geçiyor. Katliam bir devlet politikası olarak gerçekleşmiştir.
Bana göre Maraş, bir soykırımdır aynı zamanda. Etnik ve dinsel nedenlerden dolayı katledildi o insanlar. Politik yanı da var elbette. Gözardı edilemez. Atılan ilk slogan “Alevilerin son günü”dür. İkinci slogan ise “Kürtlerin düğünü olacak”tır.
Katliamcı güruh, katliam esnasında yaygın biçimde bu iki sloganı kullanmıştır.
Aleviler, Kürtler ve devrimcilerle elele vermelidir!
– Alevilere, Kürtlere yönelik katliamlar bugün Suriye’de devam ediyor. Ortadoğu ve Suriye’de yaşanılanlar için ne söyleyebilirsiniz?
– Maraş katliamının yapılmasının nedeni, yükselen toplumsal mücadeleyi bastırmaktı. Biri konjektürel, biri de stratejik nedeni vardı. Uzun vadeliydi. Ermeni Soykırımı’ndan başlayarak etnik ve dinsel arındırmaya tabi tutmak, farklı toplumsal algıları yok etmek amacıyla katliamcı mekanizma devam etmiştir.
Bu ne Ermeni Soykırımı’yla bitti ne Maraş Soykırımı’yla. Devam etti çünkü devlet henüz etnik ve dinsel arındırma, mühendislik çalışmasını bitirmiş değil. Özelikle Kürtleri ve Alevileri de tamamen yok edememiştir. Bundan önce olduğu gibi Aleviler evlerin işaretlenmesi, Kürtler Roboski gibi çok daha yaygın ve yoğun bir tehdit altındadır.
Suriye’de yaşanan savaşta, Kürtler ve Aleviler yok edilmek isteniyor. Özellikle Türk devleti tarafından yok edilmek istenilen iki toplumsal gruptur bunlar. Bu iki toplumsal grubun, dün kolayca Türk devleti tarafından çeşitli biçimlerde katliama ve soykırıma tabi kılınıyor olmasına rağmen bugün avantajları da var.
Çünkü belli bir örgüt ve örgütlenmeleri söz konusu. Özellikle Kürt hareketinin örgütlü olması, devrimci kurumların şöyle ya da böyle sınırlı da olsa varlıkları ve örgütlülükleri çok değerlidir.
Bunları göz önüne alan Alevi toplumunun bu örgütlülükte kendilerine yer açarak bu katliamcı mekanizmaya ve soykırım uygulamalarına daha etkili bir şekilde karşı koyuşu örgütlemesi, örgütlenmesi gerekiyor.
Bu özellikle daha çok Kürtlerin örgütlüğü göz önüne alındığında devrimci kurumların bu konuda çok daha fazla inisiyatif almaları gerekiyor, Alevilerin de artık kendisini devrimcilerde uzak tutan ya da mesafe koyan ya da ortamın ihtiyaçlarına uygun bazı yaklaşımlar geliştirmek yerine tam da bu direnen güçlerle birlikte Kürtler ve devrimcilerle birlikte direnişe en aktif şekilde katılması gerekiyor.
Çünkü en kolay yok etme potansiyeline sahip olan ve en çok düşman olanların, hiçbir biçimde uzlaşamayacağı DAİŞ ile karşı karşıyalar. HTŞ, DAİŞ, başkası ile uzlaşabilir ama Alevilerle uzlaşamazlar. Alevileri katletmeye hevesli bir yaklaşımları var.
Bu anlamıyla Alevilerin hiç tereddüt etmeden Kürtler ve devrimcilerle el ele verip bu sürece karşı örgütlenmelidir, karşı direnişin içinde yer almaları en önemli, en hayati durumdur. Varlıkları korunmak isteniyorsa Alevilerin ve Aleviliğin yaşaması arzu ediliyorsa bunun mutlaka yapılması gerekiyor.
Maraş, Kürt ve Ermeni coğrafyasıdır
– Maraş üzerine yazdığınız kitaplardan bahseder misiniz?
– Maraş üzerine üç tane kitap yazdım. Maraş Kıyımı Tarihsel Arka Planı ve Anatomisi, Maraş Beni Sen Öldür ve Maraş Soykırımı. Maraş kıyımı biraz önce anlattığım bilgilerin ayrıntılı olarak ortaya koymaya çalışıyor.
Katliamın neden yapıldığını vb. Mesela Maraş, bir Ermeni coğrafyasıdır. Kürt ve Ermeni coğrafyasıdır. 1915-1920 arası nüfusun % 40’ının Ermeni olduğu coğrafyada bir tane Ermeni bırakılmadı. Kalanlar Türk ve Müslüman olmaya zorlandılar. Bu düzeyde soykırımın yaşandığı bir coğrafyadan söz ediyoruz. Böyle bir coğrafyada soykırımın yaşatılması çok daha anlamlı oluyor devlet için.
Hatta burada Maraş 1978 soykırımında da Ermenilerin tekrar topraklarını alacağı iddia edilerek devrimci Garbis Altınoğlu’nun adı da zikredilerek “bunlar buraya gelecek, topraklarını geri alacaklar” diyerek katliamcı mekanizmanın motive edildiğini görüyoruz. Maraş’ın bu özelliklerini de anlatan, soykırımın neden yapıldığını da anlatan Maraş Kıyımı adlı bir kitap var.
Beni Sen Öldür kitabı da şöyle bir kitaptı; Maraş katliamında çok sayıda insanın öldüğü propagandası yapıldı. 500’den başladı, 5.000 oldu. Şöyle bir ruh hali içindeyiz; Katliam sayısını büyütürsek travmatik acısının çok daha derin olacağı gibi bir algı oldu. Bu eğer doğru şekilde formüle edilmezse beş yüzün veya beş binin üzerine çıkacaktır.
Ortada ispatı mümkün olmayacak bir bilgi dolaşacaktır. O bilgi, bizim bütün doğrularımızı ortadan kaldıracaktı. Bu da beni rahatsız etmişti.
Ayrıca öldürülen kişilerin resmi bilgilerinin de olmayışı bir garabetti. Sayılara indirgenmişti. Bu da doğru değildi. Bu nedenle ben özellikle saha çalışması yaptım. İki yıl boyunca katliamla ilgili ilişkileri aradım, taradım.
Ve ortaya katliamda hayatını kaybedenler ve hikayeleri çıktı. Hem de onlarla ilgili ihtiyaç duyduğumuz bilgilerdi bunlar. Bugün kamuoyunda bilinen katledilenlerin kolaj olduğu resim, o şekilde bizim tarafımızdan ortaya çıkartıldı.