Tutsak olan Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatları; Aytaç Ünsal, Ebru Timtik ile birlikte Didem Akman ve Özgür Karakaya kendilerine yönelik hak gasplarına karşı ve adil yargılanma talepleriyle ölüm orucu direnişindeler.
Yüz günü aşan direnişlerinde bir adım geri adım atmayan avukatların talepleri çeşitli platformlarca ve meslektaşları tarafından dile getiriliyor.
Avukatların bu direnişine ses olmak adına biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak süreci Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Av. Gökmen Yeşil ile konuştuk.
Merhabalar kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba. 2009 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Aynı yıl stajımla birlikte Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Çalışma Yaşamı Komisyonu’nda çalışmaya başladım. 2015 yılında İstanbul Şube Yönetim Kurulu’na ve Şube Başkanlığı’na seçildim. Derneğimiz 2016 yılının Kasım ayında KHK darbesi ile kapatıldı. Ancak biz ÇHD’nin dört duvardan ibaret olmadığını açıklayarak çalışmalarımıza devam ettik. Halen İstanbul Şube Başkanlığı’nı yürütüyorum.
Şu an hangi avukatlar ölüm orucu direnişinde?
Bugün itibariyle İstanbul Şube yöneticimiz Av. Ebru Timtik 206, derneğimiz üyesi Av. Aytaç Ünsal 175 gündür Ölüm Orucunda bulunuyorlar. Ancak bir an olsun unutmadan ve her fırsatta hatırlatarak aynı hukuksuzluklara maruz kalan ve tutsak olan Didem Akman ve Özgür Karakaya’nın da 159 gündür ölüm orucunda olduğunu vurgulamalıyız.
Ölüm orucundaki avukatların süreçlerine dair bilgi verebilir misiniz?
Ebru ve Aytaç, derneğimizin genel başkanı ve üyelerinin de dahil olduğu bir operasyon sonucunda 12 Eylül 2017 tarihinde başlayan gözaltı terörü sonucunda tutuklandılar. Tam bir yıl tutuklu kaldıktan sonar 10 Eylül 2018 yılında ilk kez hakim önüne çıktılar ve 5 gün süren duruşmalar sonunda, 14 Eylül 2018 günü tutuklu 17 arkadaşımızın tamamının tahliyesine karar verildi.
Ancak bu tahliye kararı yargı yetkisini de gerçekte elinde bulunduran devlet güçlerini rahatsız etti ve ertesi gün 12 avukat hakkında tekrar tutuklama kararı verildi. Belirtmem gerekir ki yasada yer almamasına rağmen tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı. Yani iktidar “biz yasayla ilgilenmiyoruz, size her türlü hapiste tutacağız” diyordu.
Bu tutuklama kararı ile birlikte tahliye kararı veren mahkeme heyeti dağıtıldı ve İstanbul Adliyesi’nde bir çok siyasi davaya bakan ve yargılamadan ziyade hapis cezası içeren infaz hükümlerini okumakla görev ifade eden başka bir hakim mahkemeye başkan olarak atandı.
Sürecin tamamı hukuksuz olmakla birlikte bu andan itibaren hukukun zerresinin olmadığı adli süreç işledi ve arkadaşlarımız hakkında bırakın adil yargılamayı, gerçekte bir yargılama yapılmadan 3 yıl ile 19 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Söz konusu karar İstinaf Mahkemesi kararından çok kısa bir süre içerisinde onandı ve şimdi Yargıtay incelemesinde bulunuyor. Yargıtay’ın dosya ile ilgili yakın bir zamanda karar vermesini bekliyoruz.
Avukatların talepleri neler?
Az önce özetlemeye çalıştığım infaz sistemine karşı adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda bulunuyorlar. Pek tabi bu talebin sadece kendileriyle ilgili ve sınırlı olmadığını bilmemiz gerekiyor.
İşçi dosyalarını, kadın cinayetlerini, çevre katliamlarını, çocuk istismarlarını, sebepsiz ve delilsiz tutsak edilen Kürt siyasetçileri düşündüğümüzde bu talebin halkın adalet beklentisi ile ilgili talepler olduğunu düşünmeliyiz.
Buradan kamuoyuna çağrılarınız var mı?
Yakın zamanda iki sanatçıyı; Helin Bölek ve İbrahim Gökçek ile genç bir insanı; Mustafa Koçak’ı ölüm orucunda kaybettik. Sadece devrimcilerin, komünistlerin değil tüm halkın adalet talebini dile getiren avukat arkadaşlarımızın ölmesine, adaletsiz bir sistem içerisinde öldürülmesine izin vermemeliyiz. Tüm demokratik kitle örgütlerinin Ebru ve Aytaç’ı sahiplenmesi, taleplerini dile getirmesi ve ölüm oruçları konusunda bir çözüm bulunması gerekiyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İlginiz ve takibiniz için teşekkür ederiz, İyi çalışmalar…