Koronavirüs salgının Türkiye’de görülmesinin üzerinden 2 haftadan fazla bir süre geçti. Geçen bu süre boyunca hükümet kanadından Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan salgının yayılmasını “durdurmaya” yönelik birkaç “önlem” açıkladılar.
Açıklanan bu önlemler yine sermayeyi kurtarmaya yönelik oldu ve işçi sınıfı nazarına “İBAN” dışında bir şey düşmedi. Biz de salgın sırasında çalışan emekçilerin talepleri ve durumuna yönelik DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Sendikası’ndan Özgür Karabulut ile bir söyleşi gerçekleştirerek hem sınıfın durumunu hem de sınıf mücadelesinin ne boyutlarda olduğunu konuştuk.
-Salgının başladığı ilk günden bu yana hükümetin çalışan emekçilerin korunmasına yönelik herhangi bir yönelimi, açıklaması olmadı. Bunun hakkında ne söylemek istersiniz?
–Hükümet farklı sektörlerden ticari faaliyetleri olan patronlardan oluşmakta. Şimdiye kadar yapılan tüm uygulamalar sadece kendi çıkarlarını yani sermayenin çıkarlarını korumaya dönük olduğu için salgın sürecinde de patronların çıkarını koruyan kollayan adımlar attılar atmaya da devam ediyorlar.
Salgın kime bulaşacağı konusunda ayrım yapmıyor ama AKP iktidarı kimi koruyacağı konusunda ayrım ve fırsatçılık yapıyor. Bu duruma karşıda ne yazık ki bizlerin, yani demokratik muhalefetin yaptığı çabalar yetersiz kalıyor.
Bizim vergilerimizden kesilenler patronlara peşkeş çekiliyor. Bizim payımıza da ölümüne çalışmak düşüyor.
“Patronların yaşaması için işçiler ölümüne çalışsın deniliyor”
-Koronavirüspandemisinin ilk gününden bu yana hükümetin sermaye kurtarmak için açıkladığı paketlere nasıl bakıyorsunuz?
–Fırsatçılık olarak değerlendiriyorum. Her kriz anında sermayeyi ve kendilerini koruyacak kararlar uygulamalar yapıyorlar.
Tüm toplum olarak salgının yayılmaması için gerekli kurallara uymaya çabalarken bir yandan da yaşamımızı devam etmek için uğraşıyoruz. Siyasi iktidar bu sessizliği, fiziksel izolasyon kurallarına toplumun uymasını fırsat bilerek gayri insani kararlar alıyor.
Bir yandan “evde kal” çağrıları yapılırken bir yandan da üretim zorlaması yapılıyor. Bilim insanlarının tüm uyarılarına, demokratik kamuoyunun tüm çağrılarına rağmen sadece sermayeyi koruyan adımlar atmaya devam ediyor.
Sermayeye milyarlarca liralık destek paketi açıklanırken emekçilere sabır dua ve kolonya önerdi. Kolonyanın parasını da IBAN numarası dağıtarak, bağış kampanyası yaparak halktan istiyor. Burada bile sermayeye destek olunuyor.
Patronların kampanyaya yaptıkları bağışlar vergi matrahından düşülecek. Zaten devletin kasasına girmesi gereken para bağış olarak girip bir şova dönüşürken emekçiler adına artı bir durum olmayacak. Açıkçası hükümet patronları korumaktan başka bir şey yapmazken bize ölümüne çalışmayı dayatıyor.
Patronların yaşaması için işçiler ölümüne çalışsın diyor. Kabul edilebilir bir durum değil.
-Salgın boyunca başta inşaat işçileri olmak üzere çalışan emekçilerin alanından korunmasına yönelik herhangi bir önlem alındı mı?
-Normal zamanlarda da zaten gayri insani olan barınma, beslenme ve çalışma koşulları altında kölece çalıştırılan inşaat işçileri salgın döneminde adeta ölüme terk edilmiş durumda.
Şantiyelerdeki kötü koşullar gündeme getirip salgına karşı önlemlerin alınmasına dair gündem yaratmaya çalışsak da bu süreçte işçileri koruyabildiğimiz ne yazık ki söylenemez.
Göstermelik önlem alınmış gibi görünse de toplumsal çıkar açısından hiçbir çalışma zorunluluğu olmayan şantiyelerde üretim devam ediyor.
Ayrıca durumdan fırsat çıkaran patronlar tarafından on binlerce inşaat işçisi işsiz bırakıldı. Virüs mü daha kötüyoksa açlıkmı, işsizlikmi; işçiler bu ikidurum arasında sıkıştı kaldı. Bu cendereyi kıracak gücü ortaya çıkaramadık.
Bu kötü koşullardan ne kadar inşaat patronları ve siyasi iktidar sorumlu olsa da; koşulları değiştirecek, işçilerin insanca koşullarda barınma, beslenme ve çalışma koşullarını sağlayacak mücadeleyi büyütemediğimiz geliştiremediğimiz için bizlerde sorumluyuz.
Tarih önünde herkes hesabını verecektir.
İnşaat işçileri hiçbir hijyen koşulunun sağlanmadığı yerlerde kalıyor, yemek yiyor ve çalışıyor. Her türlü denetime kapalı kölelik koşulları dayatılıyor. Salgın günlerinde bile yayınlanan birçok genelge ve talimat uygulanmıyor.
İlk günden uyardık koşulları hatırlatıp, önlem alınsın dedik, önerilerimizi sunduk. En acil olarak çalışması zorunlu olmayan şantiyelerin en az 15 gün süre ile kapatılıp yaygın test yapılarak işçilerin ücretli izne çıkarılmasını istedik.
Uyarılarımız dikkate alınmadı. Toplumsal açıdan hiçbir aciliyeti, zorunluluğu olmayan bu şantiyelerde ölümüne çalışma dayatılıyor. On binlerce işçi işsizlikle başbaşa bırakılıp geride kalanlara ise sesinizi çıkarmayın deniyor. Patronlara vergi/SGK ödemeleri ertelenmesi, kredi desteği, teşvikler gibi ekonomik kalkan olunurken işçiye ya işsizlik, açlık yada ölümüne çalışma dayatıldı.
“Bu koşullardan dayanışmayı örgütleyerek çıkabiliriz”
-DİSK, KESK, TMMOB ve TTB salgın süresince işçiler için 7 acil önlem açıkladı. Bu önlemleri ve önerileri paylaşır mısınız?
- Temel, zorunlu ve acil mal ile hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma acilen durdurulmalıdır.
- Salgın süresince işten çıkarmalar yasaklanmalı, küçük esnaf desteklenmeli, çalışanlara ücretli izin verilmeli ve işsizler için koşulsuz işsizlik maaşı ödenmelidir.
- Tüketici, konut ve taşıt kredileri ile kredi kartı borçları ve elektrik su doğalgaz ve iletişim faturaları salgın riski boyunca faiz işletilmeden ertelenmelidir.
- Bu süreçte özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalıdır.
- Salgınla mücadele koordinasyonuna katı bir disiplin uygulanmalı, bilimsel yaklaşım ve bilgi paylaşımında açık ve şeffaf olunmalıdır. Güven kriteri haline gelen Covid-19 testleri konusunda bilimsel yaygın hakkaniyetli ve sonuçları hızla açıklandığı bir işleyiş hakim kılınmalıdır.
- Başta hekimler, sağlık ve belediye çalışanları olmak üzere tüm zorunlu işlerde koruyucu ekipman başta olmak üzere bütün eksiklikler giderilmeli, herhangi bir aksama yaşanmayacağına dair güven verilmeli ve bu işlerde çalışan herkes düzenli olarak testten geçirilmelidir.
- Salgın dönemlerinde dezavantajlı kesimler olarak kabul edilen; hiçbir geliri ve birikimi olmayan yoksullar, göçmenler ve tutuklu/hükümlüler için yaşamları ve sağlıklarını koruyacak fiili ve yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
-Demokratik muhalefetin, sendikaların taleplerinin karşılanması güç ve örgütlülük düzeyine bağlıdır. Acilen yeni yol ve yöntemlerde deneyerek örgütlülüğü büyütmemiz gereklidir. Yaşadığımız kriz koşullarından örgütlenerek ve dayanışarak güçlü çıkabiliriz.