21. yy’ın ilk çeyreğinde, ezilenlerin egemenlere karşı mücadelesi ivme kazanmıştır. Tunus-Mısır ile fitili ateşlenen fitili bastırma çabaları oldu ve Suriye’de olduğu gibi bastırmaya da çalışılıyor. Kan ve gözyaşının birbirine karıştığı bu onurlu mücadelede kadını-erkeğiyle ezilen halkların direnişiyle 21.yy’ın ilk çeyreği şekilleniyor.
Türkiye bu tarihi gelişmelerden kendini uzak tutmaya çalışsa da, bundan kurtulamamaktır. Gezi İsyanı’yla ivme kazanan T. Kürdistanı’nda 6-8 Ekim Serhildanıyla mücadeleye yeni boyut katan bu gelişmelere TC devleti baskı, işkence, gözaltı, tutuklama, katliam olarak cevap veriyor. Evet, Türkiye’de yeni bir dönem başladı. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yenilen devlet politikası ve paradigması, Temmuz ayında uygulamaya koyduğu ve 1 Kasım 2015’de sonuç aldığı MGK kararıyla “terörle mücadele” adı altında başlatılan, faşist devlet terörü oldu.
Başta KUH olmak üzere, Türkiye’de bulunan devrimci ve ilerici örgütlere saldırarak, ezilen halkların ayağa kalkışmasını engellemeyi amaçladı.
TC devleti terör uygulamalarını bir araç olarak kullanmaktan geri durmuyor.
R. T. Erdoğan’ın başkanlık sistemi adı altında neo-Osmancılıkla bütünleşen sultanlık hayali, iş ve dış politikaya yansımaktadır. Bu devletin yeni paradigmasıdır. Maskelenmiş faşist-Kemalist TC devletinin halidir. Bunu en iyi anlatan Erdoğan’ın faşizmin Avrupa’da saltanatının başındaki insanlık katliamının başı olan Adolf Hitler’i ve sistemini kutsamasıyla kendini göstermektedir. 1 ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşlarının TC devleti için anlam ve önemi, çizgisi ve arzusu, 21.yy’da yeniden devreye Ortadoğu’daki siyasetiyle gösteriyor. Suriye ve Irak politikaları bunun en somut kanıtıdır. Bir zamanlar Hamidiye Alayları eliyle devletin katliam yaptığı, şimdi yine ülkemizde DAİŞ adıyla bunu uygulamaktadır. Din, dil, ırk mezhep gözetmeyen bu faşist sistem, bugün Türkiye Kürdistan’ında da kendini gösteriyor.
Bir halkın üzerine tank-topla bombalayarak saldıran, özel yetiştirilmiş asker ve polisinin yanında çete örgütleriyle Kürt halkının üzerinde devlet şiddetini uygulamada sınır tanımıyor. Binlerce asker-polisi Kürt illerine sürüyor. Mahalleleri ablukaya alıp evleri yakıp, kadın, çocuk genç-yaşlı demeden katlediyor. Kürt halkının iradesini kırmak için “devlet geldi”, “Türk’sen övün, değilsen itaat et” vb. sloganları Kürt mahallerinde evlerin duvarlarına yazıyor. Kürt halkını aşağılıyor, devletin gücünü aşağılayarak-katlederek gösteriyor. Bunun en iyi izahını yapan Erdoğan “tartışma dönemi bitmiştir, şimdi sonuç alma dönemindeyiz” söylemiyle kendini gösteriyor. Sonuç alma Kürt halkını katledip yok etmelidir.
Peki TC devleti neden Kürt halkına saldırıyor?
Kürt halkının örgütlü iradesi, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin vb. başta olmak üzere ilçelerinde özerklik talebiyle, Kürt halkının ulusal yasal hakların bir statü kazanmasını savunan-izlemesinden geliyor. Özerklik, öz-yönetim adı ile talep edilen yaşam talebi, bugün, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi AB’de de olan bir sistemdir. Kimsenin buna ihtiyacı yoktur. Fakat dünya haklarına tanınan bir haktır, söz konusu olan. Kürt halkı-ulusu olunca “Terör” diye hapsedilen bir yok sayma ışığında görmezden gelme, yani üç maymunu oynayan sizler başta olmak üzere egemenlerin tercihi oluyor. Evrensel olarak tartışma götürmeyen bir bakış olan “Devlet hukukunun rasyonel biçimi altında vatandaşların can, mal güvenliği”yle birlikte “temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alır.” Bu evrensel hukuk Kürtler için geçerli değildir. Bir tek Kürt halkının bu denli hukuktan insanlıktan, özgürlük ile temel, insan haklarından mahrum kalması FAŞİZM’dir! Bu insanlık suçudur. Üç maymunu oynayanlar bu suçun ortağıdır. Sizin tanklarınız, toplarınızı kullanan faşist TC devleti bugün Sur, Silopi, Nusaybin ve Cizre’de Kürt halkını katlediyor.
Suriye-Rojava-Irak’ta DAİŞ tecavüz-katil çete sürüsü örgütünün önünü kesen, gerileten ve durduran Kürt savaşçılarıyla övünüyorsunuz. Çünkü birleştiğiniz tüm egemen devletler, bu insanlık düşmanı çetelerle başa çıkamıyor. Tek güç bunlara karşı gelen YPG-YPJ oldu, yani Kürt halkların yiğit evlatları. Saraylarınızda karşıladınız onları ve takdir ettiniz. Bugün aynı şeyi isteyen ve onun için mücadele yürüten, T. Kürdistanı’nında yaşayan halkın yaşadıklarına neden sessiz kalıyorsunuz? Öz yönetim özerklik karşı halklara ait ise, Kürt halkı da bu hakkı kullanıyor. Bunun neresi yanlış?
Evet, ortada bir terör var bu terör devlet terörüdür. “Akıl devlet içinde yasa ve hukuk biçiminde vardır” ve insanların da temel hak ve özgürlükleriyle devlet bunun güvencesini sağlamlı, akıldışı uygulamalarla teröre başvurmalı.
Kürt halkı katlediliyor, Cizre’de Sur-Silopi ve Nusaybin’de. Buna sessiz kalınmamalıdır. Bu insanlık mücadelesidir. Biz komünist devrimci tutsaklar olarak buna sessiz kalmayacağız. Sizler de bu suça sessiz kalmamanız, insanlık için, temel hak ve özgürlükler için, adalet için, safınızı-tercihinizi Kürt halkının onurlu mücadelesinden yana kullanmazı talep ediyoruz. İnsanlık yürüyüşüne sizin de katılmanızı istiyoruz…
(Tekirdağ 2 Nolu F Tipi’nden Tutsak Partizanlar)