1980 darbesi döneminde “Diyarbakır Cezaevi’nde” bir yıl kalan Rahime Kesici Karakuş, “5 Nolu’da Kadın Olmak” adlı ilk kitabıyla 12 Askeri Faşist Cunta döneminde kadınların 5 Nolu Zindan direnişlerine ışık tutuyor. Rahime kitabında kadınların yaşadıklarını, fotoğraf, anı ve belgelerle bize aktarıyor. “Kadınların direniş tarihleri kadınlar yazar” anlayışının vücut bulduğu Rahime’nin kitabına dair kısa bir söyleşi yaptık.
– Bugüne kadar 5 Nolu zindan ile ilgili birçok kitap yazıldı, makale, anı anlatıldı. Ancak kadınlara çok daha az yer verildi. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
– 5 Nolu hakkında yazılan kitaplar, çekilen belgeseller, anlatılan anılar hep erkekler tarafından anlatıldığı için kadınlara az yer verildi. Çünkü bizler aynı koşullarda olmamıza rağmen birbirimizi görmeden yaşıyorduk dolayısıyla bizim taşıdıklarımız, anılarımız, duygularımız ve yaşam koşullarımız hakkında bilinmeyenler vardı. Kürtler feodal toplumdaki kadının yerinin erkeklerle aynı kefede görmediler 1980’lerde! Sosyalist ve yurtseverler de toplumda yeni yeni kendilerini anlatıp kabul görmelerini sağlamaya çalıştıkları için kadının o dönem cezaevine düşmesi aileleri zor duruma düşürüyordu! Ama zor da olsa bu süreci aşmak için onurlu duruşla bertaraf ettik! Kitap yazmak konusunda da birkaç arkadaşla yazmak istedik ama uygun bir dönem değildi onlar için o nedenle ben yaklaşık 1,5 yıl toparlanıp yazmaya başladım, zor bir dönemdi çünkü yaşadıklarımı baskı ve işkenceyi yeniden yaşamak, atmosferi hissetmek, hatırlamak yazma sürecini zora sokuyordu! Vahşetin diğer adıydı 5 Nolu askeri cezaevi!
– Kadınların bulunduğu gerek işçi direnişi, gerekse de hapishane direnişlerinde ya da dünya üzerindeki direnişlerde kadınlara, kadınların direniş-teki rollerine çok yer verilmez. 5 Nolu’daki kadınların direnişini yine siz bir kadın olarak yazdınız. Kadınların tarihini kendileri mi yazmalı?
– İşçi toplumu kadınlar için Kürdistan’da direniş çok görülmedi henüz! Yani örgütlü kadın işçi sınıfı yok henüz! Sendikalarda ve sivil toplum örgütlerindeki kadın örgütlenmeleri (komisyonlar şeklindedir zannediyorum) Kendilerini özgürce ifade edebilecek bir kadın örgütü bağımsız olarak çalışmıyor zannediyorum! O anlamda erkeklerin yönlendirdiği bir kadınlar grubu, derneği ya da komisyonları bağımsızlıktan uzaktır bence! Uzun süredir bu tür çalışmaların içinde yer almadığımdan belki ben haberdar değilim! Ama kadınların gelişim ve dönüşümlerinde farkındalıklarının artmasıyla ilgili güzel şeyler de oluyor. Evet, bence kadınlar her konuda kendi sorunları hakkında kendileri karar vermeli ve çözüm için adım atmalılar. Kitap yazmak da buna dâhildir. Keşke her kadın yaşadıklarını anlatıp kitaplarını çoğaltsa! Çünkü her Kürt kadını ve onun yaşamı bir romandır diye düşünüyorum. Çilekeş yaşamları doğuştan ölüme kadar ilmek ilmek dokunan kilim gibi satır satır yazılmalı ve gerçekten yüzleşmelidirler yaşadıklarıyla! Toplumsal yaşamda dimdik durup çocuklarını koruyup kollamaya, okutup yedirip içirmeye kadar her türlü şartlarda mücadele ediyor! Evet, kadınlar yaşamda aldıkları rolü, attıkları adımı kendileri anlatmalı tabii ki!
– Kitabınıza dair neler söylemek istersiniz?
– 12 Eylül mağduru olduğum gözaltı ve sorgu süreciyle tutukluluk sürecini anlattım. Bir üniversite öğrencisi genç ve yaşadıklarım. Arada bir yaşadıklarımın esprili halini de aktardım çünkü o psikolojide yaşadıklarımıza g tam gülemeseydik kafayı sıyırırdık! Gülmek o zaman da “en devrimci eylemdi” bize göre! Ve yaşamla ölüm sırasındaki “pamuk ipliği”nin kopacağı zaman belirsizdi! O vahşetin diğer adı olan cezaevinde her an ölmenin ve de yaşamanın sürpriz gelişmesidir soluk almak! Her kadının 12 Eylül 5 Nolu cezaevinde kadın olmak kitabından öğrenecek çok şeyi olduğuna inanıyorum. Sevgiyle selamlıyorum kadınları ve 12 Eylül mağdurlarını!