H. Merkezi: Geçtiğimiz günlerde Dersim’in Pulur ilçesinde TC ordusu ile TİKKO gerillaları arasında yaşanan çatışmada yaşamını yitiren Şahverdi şehitlerinden Hakan Çakır için siper yoldaşlarından Kandıra F Tipi Hapishane’de bulunan siyasi tutsak Cihan Kirsiz bir yazı kaleme aldı:
Bizim Hako’ya…
İşlek caddelerin izbesinden her daim müşahede edilen düşüncesi simli, pratiğin mimli çocuklardık. Herkesin üniversite hayaliyle yanıp tutuştuğu vakitlerin öngünlerinde, düşüncelerimize boca edilmiş gerilla düşleriyle karıştık o hayalle yanıp tutuşanların arasına. Fakat test kâğıtlarının ağırlığından yorgun düşmüş bireylerin aksine, bireylerin aksine, zula edip “işçi köylü kurtuluşu”nu koynumuza, hoyratça adımlardık caddelerin üstündeki gözlere aldırmadan, gururla… Heyecanımızdı belki bize bu enstantaneleri yaşatan belki de umursuzluktu işe heyecan katan; bilmiyorum. Ama şu kuşku götürmez bir gerçekti ki, tüm benliğimizi hiç düşünmeksizin düşlerimize feda edecek kertedeydik. Öylesine saf ve bir o kadar hesaplı-geleceği kazanma endeksli bir hesap.
Yüreğimizde infilak eden coşku, zihinlerimizde infial yaratan Partizan gülüşlü sevdalarımızın tecellisiydi ki bundan gözlerimizin için parlayarak dile gelirdi gidenlerimizin yarattığı destanlar; tıpkı şu an olduğu gibi… Hercai aşkların hesaba gelmez muhabbeti değildi bu düzen muhaciri düşüncellere ulvi dokunuşlardı ve çoğu zaman, bıkmadan, usanamadan, tekrar tekrar yineleyişlerin muzafferane sonucuydu: Yüreklerimizde infilak eden coşkunun, başka yüreklerde infilak etmesi.
Ve daha dizilecek binlerce kelime, zihinlerde infial yaratacak yüzlerce cümle, vakti kısıtsız onlarca hasbıhal taşarken yüreklerimizden, göçüp gittin sen (göçüp gittiniz siz) .Belli ki bize bıraktın(ız) dağarcığımıza sığmaz bu muhabbetleri. Oysa hüznün yamacında sıcak bir ele tutuşa hasret şiir tadındayız şimdi. Şimdi. Tükenir mi dersin(iz) dağarcığımızda kızıl(ca) kıyamet koparan sözcüklerle dizeceğimiz mısralarda muhabbetimiz? Tükenmez! Yetmez de biliyorum, yarım bıraktığımız hasbıhallere münasip cümlelere sözcüklerimiz.
Tam da burada yine o meşhur soru gelip kurcalıyor zihnimizi: Ne yapmalı? Kurca nafile! Paydaşımıza münhasır hasbıhale muhabbetimiz bol ve bir o kadar kıt bu muhabbet münasip cümlelere sözcüklerimiz. Lakin her giden yeni bir sözcük ekliyor lügatimize. Yanisi yapılacak belli. Yeter ki sözcükler bir infial yaratsın zihinlerde; şiir tadındaki hüznümüz bir halk epopesi olup yıkacaktır sarayları.
Bu gidişin lügatimize eklediği sözcük mü? Hako (Özgüç-Cengiz)…
Yetmez mi?
Bir siper yoldaş