Burjuva-feodal sistem sadece sömürü ve baskı sistemini ağırlaştırıp derinleştirmez. Aynı zamanda burjuva ideolojisini ve kültürünü her türlü teknik ve maddi araçları kullanarak toplumun tüm kesimleri üzerinde egemen kılmaya çalışır. İdeolojisini sürecin-anın ihtiyaçlarına göre düzenleyip-yenileyerek-derinleştirip- geliştirerek sistemlerini güvence altına almaya çalışır. Burjuva-feodal sistem sömürülen-ezilen halkımızı var olan sistemin değişmezliğine ve değiştirilemezliğine olan fikirlerle eğitmeye, inandırmaya, terbiye etmeye çalışır. “Böyle gelmiş böyle gider”, “Yapılamaz- başarılamaz”, “Ne yaparsan yap değişmez- yaptıkların ve yapacakların boşunadır” vb. türden bir dizi düşünce saldırısıyla emekçilerin bilinç ve duygu dünyalarını tutsak almaya çalışır. Düşünsel-duygusal tutsaklık fiziksel tutsaklıktan daha ağır ve tahrip edicidir. Daha köleleştirici ve etkilidir. İdeolojik saldırıyla tutsak alınan ve yenilen toplum ve kişilerin ayağa kalması, mücadele etmesi her zaman daha sancılı ve daha zordur.
“Olmaz, ben yapamam” söylemiyle sıkça karşılaşılır. Bu dil görünürde kişiye ait olsa da aslında muktedirlerin, efendilerin dili ve söylemidir. Bu tür düşünceler sürekli ve sistematik olarak düzenli bir şekilde egemenler tarafından emekçilerin bilinç ve duygu dünyalarına yüklenir. Egemen kılınmak istenen “Yapamam-Başaramam” fikir köleliliğine karşı mücadele yürütmek emekçilerin vazgeçilmez görevidir. Bu fikirler alt edilmeden sömürü ve zulüm dünyasına karşı savaşım geliştirilemez.
Unutmamak gerekir ki sınırlı ve dar olan ve halen sürüp devam eden ölçü ve çabalarla bu düşünsel kölelik alt edilemez. Sistem ölçüleri içinde durarak düşünsel kölelik zincirleri parçalanıp engeller aşılamaz. “Yapan-Başaran” olabilmek için sistem ölçülerini aşmakla işe başlamak gerekir. Bunun için ciddi ve kapsamlı bir devrimci eğitim, tutarlı-doğru bir özeleştirel sorgulama gerekiyor. İdeolojik mücadele ve eğitim yoluyla basitten karmaşığa alttan üste, dıştan içe, sığdan derine, tek yanlılıktan çok yanlılığa doğru bir gelişim yoluyla devrimcileşme gerçekleşir. Her türlü düşünsel kölelik alt edilir.
Özgürlük savaşçısı bir militan isterse her şeyi yapabilir ve başarılı olabilir. Çözüm militanın kendisindedir. Eğer devrimin görevleri yapılmıyorsa orada güçlü bir yapma isteğinin olmadığını görmek ve anlamak gerekir. “Ben istiyorum ama yapamıyorum” demek kabul edilemez. İsteğin zayıf ve yapabilir düzeyde olmadığını, yetersiz kaldığını görmek anlamak gerekir. “Yapmak” sonuç eylemidir. Ancak bu sonuca varmak, gelmek için yapılması gereklerin yerine getirilmesi için çalışmak ve çabalamak gerekir. Görüntüde görünürde istemeyi değil başarmayı esas kılan bir isteme gereklidir. İşte “olmaz”ı atarak, yıkıp parçalayarak, mevcut sistem ölçülerini ayaklar altına alarak başlamak gerekir. Hiçbir şey rahat yapılmaz ve kolay başarılmaz.
Hem biraz küçük burjuva tarzda yaşanmak istenecek hem de devrimin zorlu görevleri yerine getirilecek, bu hem doğru değil hem de mümkün değildir. Böyle olunursa zorlu görevler başarılamaz ve bedel dolu uzun yürüyüşler gerçekleştirilemez. Her tercih güçlü bir vazgeçmeyi gerektirir. Tercih güçlü olunca vazgeçme kolay olur. Tercih zayıf olunca vazgeçme zor olur. Açıktır ki iki arada kalınarak yürünemez. Ya küçük burjuva tarzda yaşam tercih edilecek ya da proleter devrimci tarzda yaşam ve mücadele tercih edilecek. İkisi birlikte bir arada olmaz. Netleşmek aslolandır. Netleşme sağlanmadan düşmana karşı savaşılamaz. Sağlam kalıcı örgütler yaratılamaz.
İşin başında ve yapılma sürecinde kararsızlık netsizlik yaşandığı sürece devrimin görevleri başarılı bir şekilde yerine getirilemez. İşler başarılamaz. Netliğin, kararlılığın yaşandığı var olduğu yerde düşmana etkili, güçlü, darbeler vurulur. İstenilen ve beklenen sonuç alınır.
Her düşünce ve anlayışın temelinde iki zıt sınıftan birinin gerçekliği ve temeli yatar. “Başaramaz-yapamaz” anlayışı ve düşüncesi burjuva sınıfına aittir. “Çalışır, mücadele edersen, başarırsın” düşünce ve anlayışı proleter sınıfa aittir.
Bugün her zamandan daha fazla etkili ve sarsıcı darbeler vurma, sömürü ve zulmüne son verme ihtiyacı ve göreviyle karşı karşıyayız. Bu görevler ancak tam bir netlik sağlanıp güçlü bir feda ruhu kuşanıldığı zaman düşmanın tomasına-zırhlı araçlarına-ölüm kusan silahlarına karşı savaşılır. Kürt halkı çoluk çocuk, yaşlı genç “bodrum”larda beton mezarlıklara diri diri gömülüyor. Devrimci bilinç ve vicdanın yaşanan bu zulüm dolu durumu kabul edebilecek hiçbir nedeni kalmamıştır. “Bizimle gurur duyun” haykırışı savaş nedenidir. Bu savaş nedenini kabul edip feda ruhu kuşanılmalıdır. Artık her yerde ve her anda gerillalaşma zamanıdır. (Bir Partizan)