Somutta, 1 milyon 800 bin işçinin asgari ücret altında; 7 milyon işçinin ise asgari ücretle çalıştığı, yani 30 milyon civarında işçi ailesinin, DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AÇLIK SINIRI OLAN 1.943 TL ve YOKSULLUK SINIRI olan 6.328 TLnin çok ama çok altında ücretle yaşam kavgası verdiği süreçte sosyalist harekete büyük görevler düşüyor.
Fransa’da 17 Kasım’dan itibaren Sarı Yeleklilerin yani Fransız işçi-emekçilerinin, kapitalizme ve onun siyasal iktidarına karşı başlattığı direnişin hem devam etmesi hem giderek komşu ülkelere yayılması; Arjantin’de ise küresel sermaye temsilcileri olarak G-20 liderlerinin zirvesi Ve Türkiye’de “Oslo görüşmelerinin başladığı” haberleri… Öne çıkan üç önemli gelişme olarak belirtebiliriz. Her üç konuda da ayrıntılı tutumumuzu sonraya bırakarak şimdilik özetlersek:
Bir; Sarı Yelekliler protestosu, Fransa’da zaten ekonomik durgunluğun ağır sosyal sonuçlarına, sosyal yardımlarının azaltılması ve Ocak 2019’dan itibaren gelecek vergilerle petrolün litre fiyatının 2,9 euro cent, dizelin litre fiyatının ise 6,5 euro cent artırılması kararı da eklenince direniş 17 Kasım’da başladı. Deriniş beklenenden daha hızlı genişledi. Bunun üzerine Fransız Başbakan Edouard Philippe Sarı Yeleklilerin temsilcileriyle ile müzakere etmeyi kabul etmek zorunda kaldılar ama 1 Aralık itibarıyla anlaşma halen sağlanmış değil. Gösteriler bugün başta Paris olmak üzere devam ediyor. Yapılan anketlere göre “Fransızların yüzde 77’si bu protestoları desteklemekte ve yüzde 66’sı da protestoların devam etmesi gerektiğini düşünmektedir”.
Sarı Yeleklilerin eylemi, 21. Yüzyılda küresel kapitalizme karşı sınıf mücadelesinin yeni zeminlerde ve yeni mücadele ile örgütlenme biçimleriyle gelişeceğinin yeni bir işareti ya da hamlesidir.
Haydi Sarı Yelekliler! Haydi Fransa’nın işçi ve yoksulları! Umut sizde, umut başlattığınız direnişin dünyaya yayılmasında! Direnişinizin büyütmesiyle ancak dünyayı, Arjantin zirvesinde Suudi Prens Muhammed bin Selman’la G-20 liderlerinin samimi pozları utancından kurtulabilir!
Sarı yeleklilerin eyleminin, Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının üzerinde etkisinin olduğu olacağı muhakkak! İşçi hareketinde zaten belli bir kıpırdama var. Mesele ekonomik krizin yarattığı ağır sorunlar da dikkate alındığında komünist, sosyalist hareket ile sendikaların görevlerini yerine getirmesinde.
Somutta, 1 milyon 800 bin işçinin asgari ücret altında; 7 milyon işçinin ise asgari ücretle çalıştığı, yani 30 milyon civarında işçi ailesinin, DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AÇLIK SINIRI OLAN 1.943 TL ve YOKSULLUK SINIRI olan 6.328 TLnin çok ama çok altında ücretle yaşam kavgası verdiği süreçte sosyalist harekete büyük görevler düşüyor.
İki; Fransa’da Sarı Yeleklilerin yani işçi emekçilerin eylemlerinin devam ettiği süreçte Arjantin başkentinde küresel kapitalizmin patronları kapitalizmin sorunlarına çözüm bulmak için bir araya geldiler. Sermayenin temsilcileri daha gelmeden Arjantin’de G20 karşıtı eylemler başladı ve zirvenin ilk günü 30 Kasım’da da devam etti.
Sendika temsilcileri ile genelde kapitalizm karşıtlarının düzenlediği “Fuerra G20-FMI” (G20-IMF defol) eylemlerinde hem Arjantin iktidarı hem de G-20 zirvesi protesto edildi. Eylemler tüm polisiye tedbirlerine rağmen devam ediyor.
G-20 Arjantin zirvesinde Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selma’nın liderlerle samimi pozları ise utanç verici! Özellikle de Rusya başkanı Putin ile Selman’ın samimi hareketleri hatta “çak” hareketleri dikkat çekti Eee ne de olsa ikisinin ortak paydası muhalifleri ortadan kaldırmak! Sadece Putin değil tüm liderleri, Suudilerin Petro dolarlarının esiri olarak katil birisiyle samimi pozları utanç vericidir.
Üç; İç siyasal gelişme olarak; önce Bir AKP heyetinin Alman federal sistemini incelemeye gittiği, sonra Oslo “barış görüşmelerinin” yeniden başlaması için ön yoklamaların yapıldığı yine basına yansıdı. Oslo’da yeniden çözüm görüşmeleri için yoklama yapmaları iyidir yapılsın.
Ama eğer AKP iktidarı gerçekten Kürt meselesini yani artık gerek içerde gerekse Güney sınırları boyunca Kürdistan meselesine evirilen meseleyi çözmek istiyorsa;
*Sürdürdüğü siyasi tasfiye ve sınır ötesi saldırıları durdursun;
*İşgal ettiği Şehba ve Efrin’den geri çekilsin;
*AİHM’in kararı doğrultusunda Selahattin Demirtaş’ın tahliyesinin önü açılsın!
*Leyla Güven’in başlattığı ve 24. Gününe giren açlık grevi direnişiyle gündeme taşıdığı siyasi tutuklular üzerindeki tecride son verilsin çağrısına kulak verip adım atılsın! Uyuşturucu baronlarına, kadın katillerine, pedofil suçlularına değil siyasi tutuklulara af çıkarmayı gündemine alsın!
Yok, eğer AKP her seçim öncesi yaptığı gibi, bu kez de Yerel seçim öncesinde Kürtlerde “gördün mü AKP yeni süreç başlatacak” propagandasıyla sadece oy alma hesabı yapıyorsa, bu hesap ters tepecektir.
Muhalefet partileri mi? Onlar Kürdistan meselesinde, AKP’den de berbat! Sosyal demokrat iddiada ki CHP ile HDP ile resmen görüşmekten bile korkuyor. İlginçtir, kimileri (AKP-MHP) Kürt/Kürdistan meselesinden korktuğu için ittifak kuruyor! Kimisi (CHP) korktuğu için HDP ile ittifaka yanaşmıyor!
Yani sosyal demokrat iddiadaki CHP Kürtlerin sosyal demokrat partisi HDP’den uzak duruyor! Peki, AKPye “adım at da göreyim” diye ateş püskürten Akşener!