GüncelMakaleler

SENTEZ | Çünkü Tarihi Direnenler Yazar!

"Elini devrimcilerin kanıyla yıkayanları değil, halkı uğruna bedel ödemeyi göze alanları desteklemeli ve bu düzeni yıkmak için başkaldırmalıdır"

Şeyh Sait, isyandan sonra dar ağacındayken şöyle der: “Ermenilerin boynuna geçirilen ilmeğin bir gün bizim de boynumuza geçirileceğini hiç düşünmedik.”

Aslında Kürt halkı, Ermenilerin soykırımdan geçirilmesine ses çıkarmayarak –burjuva feodal ağalar nezdinde bile olsa– ve soykırıma katılarak tarihlerindeki en büyük hatayı yapmıştır. Faşizm doğası gereği kendi çıkarına değilse hiçbir ulus, inanç, kimlik, cinsiyete haklarını vermez tam tersi o haklarla birlikte onları gömer. Tek bir ideolojiye göre hareket eder ve var olan bütün imkanları da bu faşist ideoloji etrafında toplar.

1996-97 yıllarında yani Meral Akşener içişleri bakanıyken toplam 187 faili meçhul cinayet işlenmiş ve cinayetlerin çoğunluğu Türkiye Kürdistanı’nda gerçekleşmiştir. Aynı zamanda bu cinayetlerin çoğunluğu devrimcilere yöneliktir. Tabi bu süreçte klik dalaşının ürünü olarak bazı istisnalarda yaşanmıştır.

Örneğin 1993 yılında Kemalizm’in kalemşörlerinden, Uğur Mumcu da faili meçhul cinayete uğramıştır. Bağlı bulunduğu faşist yapılanmayla aralarında nasıl bir anlaşmazlık çıktıysa U.Mumcu yazılarında MİT’e yüklenmektedir. Kendi has kalemşörlerinden birinin gözünün yaşına bakmayan devlet, elbette ki bugün de “muhalefetin” gözünün yaşına bakmayacaktır.

Irak Kürdistanı ve Rojava’da elinde bulunan bütün tekniği kullandığı halde başarısız olan faşist TC devleti, içeride de baskı ve zora dayalı sistemini yürütmektedir. Her gün onlarca yurtsever ve devrimci tutuklanmaktadır. HDP’li vekiller ve devrimci demokrat gazeteciler tutukludur. Öte yandan emekçi yığınlar, çok güçlü bir ekonomik bunalımla karşı karşıyadır. Asgari ücret, enflasyon oranı ve yoksulluk sınırının altındadır. Milyonlar açlık sorunuyla karşı karşıyadır. Grev yasağına rağmen birçok iş yerinde işçiler grevlerine devam etmektedirler.

Kadın cinayetleri her geçen gün artmaktadır. Geçtiğimiz 25 Kasım etkinliklerine erkek devlet yine kadın ve LGBTİ+lara saldırmış fakat kadınlar direnmekten vazgeçmemiştir. İstismarcı cemaatler yine ülke gündemine oturmuştur.

Kürdistan coğrafyasında yürütülen savaş politikaları açık bir Kürt katliamıdır. Sınır ötesi bütün operasyonlara CHP ve diğer “muhalefet” partileri -HDP dışında- hepsi onay vermiştir. Faşist TC ordusunun Irak Kürdistanı’nda kaybı çok olmasına rağmen bunu yansıtmamakta ve ülkeyi suni gündemlerle boğmaktadır.

Yine TC devleti Rojava’ya dönük işgal saldırılarında şimdilik karadan bir işgal gerçekleştiremese bile savaş halini sürekli diri tutarak bölgeyi insansızlaştırmak istemektedir. 19 Kasım’da havadan SİHA ve savaş uçakları ve karadan da OBÜS ve tanklarla Rojava’ya saldırmış fakat QSD’bağlı güçler ve halk saldırılara cevap vermiştir.

TC rejiminin seçime birkaç ay kala bu hamleleri yapıyor olması ve karadan bir harekât sinyalini vermesini seçim hamlesi olarak değerlendirebiliriz. Ancak sadece bu değerlendirmeyle yetinmek eksik kalır. TC rejim Kürt ulusunun kazanımlarını kendi varlığı için bir beka sorunu olarak görmektedir. Bu nedenle hem bu kazanımları engellemek hem de bir “zafer” kazanarak seçimlere gitmek istemektedir. Çünkü Kürdistan coğrafyasında yürüttüğü savaşta başarılı olmak R.T.Erdoğan’ın son şansıdır. AKP-MHP iktidarı bütün kozlarını seçimi kazanmaya oynamaktadır.

 

Hakim Sınıfların Gündemi İktidar İçin “Demokrasi”

EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar), asgari ücrete zam, 6 yaşındaki kız çocuğuna İsmail ağa cemaati üyesi birisinin istismarı, kadın cinayetleri, seçim ve Kürdistan coğrafyasında yürütülen savaş olabildiğince halkın gündemindeyken, Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası son derece anlamlıdır.

Rejim; hakim sınıf klikleri arasında iktidar dalaşına sahne olmaktadır. AKP-MHP kliği ekonomik kriz nedeniyle kitlelerin desteğinin azaldığının farkında. Bu nedenle yargı kararlarından medet umuyorlar. Bu karar aynı zamanda R.T.Erdoğan’ın kaybetme korkusu yaşadığını da gösteriyor.

Öte yandan muhalif burjuva kliği ise “aday” tartışmalarıyla kendi içinde el yükseltiyor. Kendi içlerinde AKP sonrası olası bir iktidarda koltuk pazarlığı yapıyorlar. “Altılı Masa” faşist rejimin bir parçası, düzenin restorasyonu için yola çıkmış değilmiş gibi propaganda ediliyor. Sanki Meral Akşener’in eli onlarca devrimcinin kanına bulanmamış gibi bir “demokrasicilik” oyunu oynuyorlar. Tutuklu HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına “anayasaya aykırı ama” diyerek kim evet dedi? HDPli belediyelere kayyım atanırken ve seçmenin iradesi gasp edilirken kim havaya bakıp ıslık çaldı? E.İmamoğlu ceza alınca mı akılları başlarına geldi?

Şimdi bu klik, faşizmin sahnesinde kendisine demokrasi istiyor.

Faşizm; kendisine karşı yükselen bütün sesleri bastırır ve bunun için özel ve genel yöntemler uygular; muhalefeti sindirir, milliyetçiliği ön plana çıkarır, başka milliyetler yok edilir, bütün halkın bu ideolojinin hizmetine girmesi için zor yöntemi kullanılır, devletin belli aygıtlarıyla halk sindirilir. Faşizmin boyutu kendisine karşı direnişin boyutuyla doğru orantılıdır. Yani yukarıda anlatılan durumların hepsi faşizmle doğru orantılıdır. Demokrasi maskesi faşizmi gizleyemez. Bu sebeple faşizmin oyununu bozmak ve bu klik dalaşını halkların lehine çevirmek gerekmektedir.

“6’lı Masa”, faşizmin en önemli parçalarından biridir ve seçim sadece faşizmin iktidarının el değiştirmesidir. Bundan dolayı da emekçi halkın çıkarını değildir. Nasıl AKP 20 yıllık iktidarının ilk yarısında sahte bir demokrasi havası estirdiyse CHP ya da “6’lı Masa” iktidarında da fark eden bir şey olmayacaktır.

Emekçi halkımıza, devrimcilere burada çok fazla görev düşüyor. Halkımız hakim sınıfların bu demokrasicilik oyununu görmelidir. Emekçi halkımız yüzünü bozuk sistemin bozuk partilerine değil, devrimci ve ilericilere çevirmelidir. Elini devrimcilerin kanıyla yıkayanları değil, halkı uğruna bedel ödemeyi göze alanları desteklemeli ve bu düzeni yıkmak için başkaldırmalıdır.

Defalarca bu faşizm koşullarında aynı şeyleri yaşadık. Direnişlerimiz kanla bastırıldı, katledildik, tutuklandık; fakat vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de. Fakat artık bizler Şeyh Sait gibi dar ağacına gittikten sonra faşizmin yüzünü görmeyelim. Ezilen milyonların gücünü örgütlü güce dönüştürmek ve tarihi tersine çevirmek için örgütlenelim, mücadele edelim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu