H. Merkezi: Yaptıkları eylemlerle ülke gündemine oturan sayacılar, düşük ücret dayatan imalatçılar kadar kullandıkları kimyasal maddelerin yarattığı meslek hastalıklarına karşı da hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Doğal ya da suni deriler ile tekstil ürünlerinden kesilmiş parçaları, makinelerle ve özel yapıştırıcılarla işleyerek ayakkabı modeline uygun hale getiren sayacılar, yaptıkları fason üretimlerle imalatçı firmalara çalışıyorlar. Firmalar da hem kayıt dışı olduğu hem de daha ucuza yaptırdıkları için sayacıları kendi bünyelerinde çalıştırmaktansa dışarıdan iş yaptırmayı tercih ederken, Suriyeli mültecileri, uzak doğudan piyasaya sürülen ayakkabıları ve ekonomik krizi bahane ederek yıllardır aynı ücrete ayakkabı diktirmeye çalışıyorlar.
Kanserojen maddeler
Parça başı ücretlerin uzun süredir sabit kalması sayacıları patlama noktasına getirirken Adana’da Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin başlatmış olduğu iş bırakma eylemi kısa sürede bir çok ile yayıldı ve ülke gündemine oturdu. Ancak sayacılar imalatçılara karşı verdiği mücadele kadar diğer taraftan da kullandıkları kanserojen maddelerin yarattığı meslek hastalıklarına karşı da hayatta kalma mücadelesi veriyor.
İzmir’in Bornova İlçesindeki Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’ndeki sayacıların çalıştığı atölyeleri gezdik. Havalandırmanın, pencerenin olmadığı, bodrum katlardaki ufak atölyelerde sıkış tepiş çalışan sayacılar kullandıkları yapıştırma ile temizleme maddelerinden ve uzun süre oturmak zorunda kalmalarından kaynaklı sağlık sorunları yaşıyorlar. Sayacılar pek çok meslek hastalıklarıyla karşı karşıya.
En yaygın hastalık astım
Gün boyu benzol, solvent, sülüksiyon, sarı ilaç dedikleri yapıştırıcı maddeleri ve taban silme suyunu solumak zorunda kalan sayacıların çoğu solunum yolu problemleri yaşıyor. Astım hastalığına yakalanan sayacılar nefes almakta güçlük çekiyor. Belli bir yaş üstü sayacıların önemli bir kısmı ilaç kullanıyor. Sayacıların kullandıkları maddeler ileriki yaşlarla da akciğer kanserine çevirebiliyor. Sayacıların kullandıkları bu kimyasal maddeler ayrıca parmaklarda hasara, diş etlerinde çekilmeye ve diş dökülmesine de sebebiyet verebiliyor. Yine günde 16 saat oturarak çalışmak zorunda kalan sayacılar bel fıtığı, kas erimesi ve hemeroid gibi hastalıklara da yakalanıyor.
Üstelik bu sağlık sorunlarına karşı Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’ndeki tek sağlık merkezi ise özel bir sağlık kuruluşu. Orası da parayla rapor satmaktan öteye bir hizmet vermiyor. Sayacıların taleplerinin başında da sitede karşılaştıkları sağlık sorunları karşısında donanımlı ve devlete ait bir sağlık merkezinin kurulması. Bu sorunu defalarca oda yönetimine ileten sayacılar geri dönüş alamamış.
‘55-60 yaşını görebilen kanser oluyor’
Yaşadıkları sağlık problemleri ile ilgili konuştuğumuz sayacılardan Sait Dinç, kullandıkları yapıştırıcıların fiyatları düştükçe insan üzerindeki etkisinin daha da arttığını ifade ederek “Sayacılar, daha ucuz olanları kullanmaya mecbur bırakılıyor. 55-60 yaşına kadar yaşayabilenlerin büyük bir kısmı akciğer kanseri oluyor. Yaptığımız ayakkabılar, giriş katlarda güzel odalarda sergilenirken bizler bodrum katlarda, köhne yerlerde çalıştırılıyoruz” dedi.
‘Fabrikasyon sistemi olmalı’
Çözüm yolunu da değinen Dinç şunları söyledi: “Parça başı ve esnek üretim bizi birbirimize düşürüyor. Rekabet ortamı var. Kendimizden feragat etmek zorunda kalıyoruz. Ailemizi geçindirmemiz için günde 16 saat çalışıyoruz. Öncelikle bunun fabrikasyon sistemine oturması lazım. Küçük küçük atölyelerde bir araya gelemiyoruz. Kime iş yapıyorsak onun atölyesinde çalışmamız lazım ancak o şekilde işçi olarak kayıt altına alınabiliriz ve sosyal güvencemiz olur.”
Ali Boyalı da, çantasındaki ilaçları göstererek “Siteyi denetleyecek, gidebileceğimiz bir tane devlet kurumu yok. Hakkımızı aramaya çalıştığımız zaman da hemen bastırmaya çalışıyorlar. Eylemlere çevik kuvvet yığıyorlar. Şu an göğüs hastanesine gitsek 2-3 kunduracı görürüz. Buraya devletin el atması lazım. Çoğu kişi de astım var ve akciğer kanseri olması kaçınılmaz. Bizim çalışmaktan başka bir alternatifimiz yok. Burada bize ayakkabı çalışanları için devlete ait bir sağlık merkezi olması lazım ama bir ambulansımız bile yok” dedi. (Metehan Ud, Evrensel)