İstanbul: İlaç üretim şirketi olan Santa Farma önünde 7 Eylül’den beri bir direniş var. 21 Ekim günü şirketi işgal eden işçiler işten atmalara karşı direneceklerini ilan ettiler.
Santa Farma’nın ilaç dağıtımını taşeron olarak üstlenen Prestij Tanıtım Organizasyon Depolama Ambalaj Sanayi’nin, ihaleyi kaybetmesinin ardından ihaleyi sendikasız, toplu sözleşmesiz işçi çalıştıran Tez Trans firmasına verdi. Tez Trans ihaleyi alır almaz ilk iş olarak sendikalı olan on altı işçiyi işten attı. Taşeron çalışmanın, örgütsüzlük ve güvencesizlik olduğunun en net örneği Santa Farma’da yaşanıyor. Üst işverenlerin sendika örgütlülüğünün dağıtmak için kullandığı yöntemlerden biri olarak taşeron çalıştırma son yıllarda giderek artış göstermektedir. Taşeron işçileri örgütsüzleştirmek adına başlatılan ihalelerle işten atmalar meşrulaştırılmak istenmektedir. Bugün Santa Farma’da da yapılan budur. İhalenin ardından işten atılan 16 işçi Şişli’de bulunan Santa Farma şirketi önünde çadır kurarak direnişe geçti. Nakliyat-İş Sendikası’nda örgütlü olan işçiler sendikaları ile birlikte 7 Eylül’de basın açıklaması gerçekleştirerek Santa Farma şirketinin sendikal düşmanlığını teşhir etmişler, şirket ile bir görüşme gerçekleştirmişlerdi. Nakliyat-İş yöneticileri 9 Eylül’e kadar sorunun çözülmesi için direnişe ara vermişlerdi. Ancak verilen süre zarfında sorunun çözülmesi konusunda hiçbir gelişme kaydedilmedi. Bunun üzerine işçiler işe geri dönmek için direnişlerini şirket önüne taşıdılar. Özgür Gelecek gazetesi olarak direnişi ziyaret ederek direniş sözcüsü Dursun Kütük ile sohbet ettik.
Yaklaşık 60 gündür direnişte olduklarını söyleyen Kütük, direnişi engellemek için Santa Farma yetkilileri ve polis işbirliğinin hat safhada olduğunu söyleyerek şunları kaydediyor: “Direnişe başladığımız günden bu yana kararlılığımızı başta Santa Farma yetkileri olmak üzere herkese duyurduk. Burada yaşananlar sendika düşmanlığından başka bir şey değildir. Biz yirmi yıldır bu şirkete emek veriyoruz. Ancak bizi işten atarlarken hiçbir gerekçe ileri süremiyorlar. Verdiğimiz emeğin az olduğunu kimse iddia edemez; burada görünen Santa Farma’nın bünyesinde taşeron istememesidir. Çadırımızın önüne şirket yetkililer araçlarını park ediyorlar ki şirketin kapalı otoparkı bulunmaktadır. Direniş olmadan önce şirket arabaları burada bulunmazken şimdi bütün araçlar buraya park ediliyor. Amaçları bizi burada hapis etmek, kimsenin görmemesini sağlamak.
Direnişi görünürlüğünü engellemek için şirketin sürekli tacizlerine karşı neler yaptıklarını sorduğumuzda ise Kütük, “21 Ekim günü direnişimize dönük saldırılara ilişkin sendika üye ve yöneticilerimiz ile bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Açıklamanın ardından şirketi işgal ettik. İşgalimizin direnişi daha görünür kıldığını ve bize motivasyon kattığını söyleyebiliriz. İşgal boyunca görüşmeler gerçekleştirmek istedik. Sendika başkanımız Ali Rıza Küçükosmanoğlu şirket yetkilileri ile görüşmeler yaptı. Görüşmeler sürecinde bekleyişimizi sürdürdük. Bu arada şirkete polis çağrıldı. Polisler bizi gözaltına almak ile tehdit ettiler. Biz de ‘bizi buradan ancak sürükleyerek çıkartabilirsiniz’ diyerek arkadaşlarımız ile kol kola girdik. Bu kararlılığımız karşısında polis çaresiz kaldı. Topkapı ambarlarda bulunan yaklaşık yüz arkadaşımız da şirket önüne gelerek işgalimize destek oldular. Bir süre bu şekilde direnişimizi sürdürdükten sonra, inisiyatifimiz ile sonlandırdık. Bu işgal Santa Farma’ya yürüttüğümüz direnişin gücünü gösterdi” dedi.
Direnişlerini kararlılıkla sürdüreceklerini söyleyen Kütük, son olarak Santa Farma yetkililerini uyararak, “Biz burada emeğimizin karşılığını ve özlük haklarımızı almak için direniş çadırı kurduk. Ölmek var dönmek yok diyoruz. Geri adım atmayacağız. Kar yağabilir, fırtına kopabilir. Ama hiçbir şey bizi davamızdan geri döndüremez. Bugün buraya çayımızı koyduk, yarın tenceremizi koyarız. Ondan sonra da burada kalırız. Ama geri adım atmayız” dedi.