Sanat söz konusu olduğunda üzerine en çok yazılıp çizilen sanatın ne olduğu ve ne olması gerektiğidir. Ne olduğu sorusuyla sanat tanımı yapılırken, ne olması gerektiği sorusuyla da sanatın hangi zeminde durduğu ve yükseldiği tartışılır. Artık tartışılan ve tartışılması gereken konulardan biri de sanat ekonomisidir.
Tanımlananın kendisi bile sanatın günümüzde nasıl bir içeriğe büründüğünü net olarak ifade ediyor. Sanat, tarihi gelişim içinde egemen sınıfların elinde kimi zaman güç gösterisi, kimi zaman zenginlik şatafat kanıtı olurken her daim ezilen sınıfının sömürüyü algılamalarını engelleyici bir araç olmuştur.
Günümüzde de sanat kapitalist sermayenin azami kâr aracıdır. Sanat ekonomisi tanımı doğrudan bunun ifadesidir. Kâra hizmet eden, ticarileşen bir sanat sanat mıdır? Sorusunun cevabı meseleye sınıfsal yaklaşanlar açısından nettir. Fakat kapitalist sermaye açısından sanatın sanat olması veya olmaması önemli değildir. Önemli olan sanatın ve sanat ürünlerinin geniş kitlelerde bir tüketim değeri yaratması, kâr sağlamasıdır. İşte o zaman sanat sanattır, sanat ürünü de eşsiz şaheserdir.
“Kültür-sanata destek”, ”sanat festivali”, ”kültürel organizasyon” gibi incelik içinde olan büyük sermaye bu alanda oldukça aktif. Koç Holding, İstanbul Kültür-Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 13. İstanbul Bineali’nin ana sponsoru. Akbank İstanbul Comtampary ana sponsoru. Ülker Grubu Art Beat’e ve Art İstanbul’a ana sponsor. Sponsorluk dışında sermaye gruplarının Arter, Sali, Pera Müzesi, Koç Müzesi, Sabancı Müzesi, Borusan Kültür ve Sanat Merkezi, Ak sanat gibi çok sayıda kültür-sanat mekânları var. Dahası devletin kültür-sanat alanından çekilmesi ve kendine bırakılmasını isteyen Türk sermayesinin bu talebi doğrultusunda, AKP Devlet Tiyatroları ile Devlet Operasını ve Balesi’ni kapattı. Kültür-sanata dair tüm yetkiler, üyelerinin kimlerden oluşacağı açık olan, 11 kişilik Türkiye Sanat Kurulu’na devredilecek. Kültür-sanat adına ne varsa, sinema, tiyatro, opera, bale, heykel, resim, müzik, kitap, dergi, her şey büyük sermayenin hizmetine sunulacak. Sanat metalaşacak, metalaştıkça ticarileşecek, kapitalistlere para basacak.
Büyük sermaye yatırım alanı olarak, kültür-sanat yeni keşfetmedi. 2000’lerden sonra daha fazla yönelmesi de sanat sevgisinden ileri gelmiyor. Sanat ekonomisinin bugünkü hacmi 300 milyar dolar civarında. Buna kayıt dışı ve kültür alanında eklendiğinde rakam daha da büyüyor. Sanat festivalleri, sergiler ve değişik organizasyonlara devasa yatırımlar yapılıyor. Sanatı ve sanatçıyı bu organizasyonlara çekmek için milyar dolarlar harcanıyor. Bedri Baykam’ın Boş Çerçeve isimli yapıtı 100 bin dolara satın alındı. Açık artırımlar da sanat ürünleri devasa fiyatlara ulaşıyor. Birçok sanatçı bu organizasyonlarda yar almak için çalışıyor çabalıyor. Sanat değiştirici ve dönüştürücü gücünden soyundurulup, kapitalist sermayenin, azami kârın kölesi haline getiriyor.
Sanat metalaştırılamaz, ticarileştirilemez. Sanatın ve sanatçının tanımı ve yeri açıktır. Ben sınıf edebiyatı yapıyorum… Büyük olan bu halkın sanatını yapmaya çalışıyorum. Bence sanat her şeyden önce bu sınıfın yaşam kavgasındaki gücünü kudretini ortaya koymasındadır… Bir sanatçının doğru devrimci bir yönde bir şeyler verebilmesi için pratik ve teori arsındaki işbirliğini daima göz önünde tutması gerekir. Dünyayı ve olayları ancak diyalektik metodun ışığında kavrayıp yorumlayabiliriz. Sanat, bilinci duyarlılık arasında tam da bir uyum olmalıdır. (Bir ÖG okuru)