Güncel

SAG GÜNLÜĞÜ (5) | “Hazırlıklar yapıldı ve zafer sloganlarımızı attık: Biji Berxwedana Zindanan!”

Hevaller de bizde bitirme dilekçelerimizi verdik ve her an hastane için alabilirler diye düşünerek hemen hazırlanmaya başladık.

Bir şeker gününde daha beraberdik. Amma ne şeker günüydü bee… Arkadaşlarla birlikte tam işe koyulmuştuk ki bir de ne görelim toz şeker bitmiş! Küp şekerle ise bu iş olmuyor, ama o şekerin bir şekilde SAG’cılara ulaşması lazım çünkü haftalardır kantinde bayram şekeri yok!

“Ne yapabiliriz?” diye düşündük ve küp şekerleri toz haline getirmeye karar verdik. Önce tek tek bıçakla, sonra rendeyle, en sonunda da kavanoz altıyla, seri bir hal alan ezme işine başladık. 4 kişi hummalı bir çalışma içerisine girdik, koğuşta sanki bir şantiye alanıymış gibi ses çıkıyordu ama yapacak da bir şey yoktu…

Sonunda ezme işlemini bitirdik ve başladık şekeri yapmaya, ama bu sefer de kafamızda deli sorular acaba olacak mı? Çünkü küp şeker ile toz şekerin üretim şekilleri farklı sonuçta. Tat tutturmak bir yana, yanmadan düzgün bir şey çıkartıp çıkartamayacağımız bile belli değildi (Neyse ki sorunsuz bir şekilde yaptık ve SAG’cılar da tadını beğendi). Biz şeker yapımına devam ederken kapı açıldı ve karavana verildi.

İçine baktık ki toz şeker! Tövbe estağfurullah..! Şimdi mi verilir bu? Neyse azıcık kol kası yapmış olduk…

Koğuşumuzun dünkü gündemi Adalet Bakanı’nın Öcalan ile ilgili, avukat görüş yasağının kanunen kaldırıldığını ve İşkenceyi Önleme Komisyonu’nun bazı hapishaneleri ziyaret ettiğini açıklaması oldu.

Elbette ilk görüşme haberi kadar, bu haber de sevinç ve zafer umutlarıyla karşılandı. Fakat benim içimde sanki bir şeyler eksikmiş, bu açıklama yeterli değilmiş hissi vardı. Aslında histen çok biliyordum.

Sonuçta pratikte bunun gösterilmesi ve taahhüt edilmesi gerekiyor, mesele söylem değil! Ki bugün gazetelerde, avukatların açıklamalarının okuduğumuzda da haklı bir düşüncede olduğum ortaya çıkmış oldu.

Başka bir odada kalsam da zamanımın çoğu bizimkilerin yanında geçiyor. Diğer yoldaş koğuştaki deneyimli arkadaşlardan SAG masajı yapmayı öğrendi ve bana da gösterdi. SAG sırasında vücudun yağ oranının hızla düşmesinden kaynaklı sıvı oranı yetmiyor ve cilt çok kuruyor.

Bu sebeple yoldaş düzenli olarak bebe yağı kullanıyor, ayrıca zeytin yağı badem yağı kullanıyor, ayrıca zeytin yağı, badem yağı ve limondan oluşan bir karışım hazırlayıp uyguluyoruz. Bu akşam da karışımı hazırladık ve yoldaşa masaj yaptık; kollar, bacaklar, sırt, el ve ayaklar güzelce ovuldu. Sonrasında bir nabız ölçümü yaptık ve oldukça düşmüş olduğunu fark ettik!

Halbuki masaj kan dolaşımını hızlandırıyor (?). Biz de bunun üzerinde hemen işe koyulduk: Diğer yoldaş eline dilekçe ve kağıt aldı ve sürekli nasıl yazacağını sorup durdu, üç-dört kez tekrarlatarak “sinirlendirdi”.

Ben ise bir yandan el ve bileklerini ovarken bir yandan da dil çıkartıp, nanik yapıp kulağının dibinde alkış çalarak o saçma sapan hareketlerimi uygulamaya başladım. Garibimin bir sinirlenip bir güleceğim derken nabzı da 12 atım kadar yükselmiş oldu. Taktiği çözdük ve akşamı da atlatmış olduk…

10 günlük, tüm hapishanelerde destek AG eylemimiz başladı. Morallerimiz gayet yerinde… Bu arada benim şu yanık ve iltihaplı parmak da çeşitli kremler ve uygulamalar sonrasında anca yeni yeni iyileşiyor.

Yandığından bu yana bir sürü gelişme oldu fakat benim parmak açık yara halinde kaldı. Bu sebeple koğuşta espri konusu oldum: ”Direniş bitecek senin parmak yine de iyileşmeyecek” diyorlar bana…

Son süreçte çalışma tempomuzu da arttırmaya uğraşıyoruz. Şu sıralar Marks ve Felsefe sularına aşırı hızlı bir dalış gerçekleştirmiş durumdayız.

Her kantin günü SAG’cıların tüketmesi gereken ve zaten oldukça sınırlı olan şeyleri yazıyoruz! Haftalardır olmayan şekere şimdide bitki çayları eklendi! Sadece iki çeşit geliyor. Şeker geçtiğimiz hafta gelmeye başladı fakat 3 haftadır bitki çaylarının çeşitleri yok, gelen çeşitler de şu rejim için olanlardan olduğu için SAG’cıları kötü etkiliyor ve her gün içemiyorlar. Elimizdeki çok kısıtlı imkanlarla içecekler hazırlamaya çalışıyoruz!

SAG’ın ilerlediği günlerde eylemcilerde de kendi aralarında, espriyle karışık anlaşmalar yapmışlardı. Bunlardan birisi de hücreler yan yana olduğundan bir şey olursa duvara vurarak haber göndermekti. Tabi böyle bir şeye gerek olmaz diye umuyorduk ki bugün sabah önce bazı sesler geldi arkasından da duvara vuruldu…

Eylemci arkadaşlardan birisi ayağının kayması sonucu düşmüştü! Neyse ki önemli bir şey yoktu, fakat canı acıdığı ve bizi de çok korkuttuğu kesin..! Akşam oldu, hala kendisiyle dalga geçiyor ve olayı konuşuyor.

Sabah saatlerinde yoldaşla birlikte çamaşırlarımızı asıyorduk ki tam o sırada çok ani ve beklemediğimiz güzel bir haber aldık. Bir tahliye haberiydi bu; artık propagandadan yatan siyasi tutsakların hapis cezaları 1 yılın altına düşünce denetimli serbestlik ile çıkabileceklermiş. Bu haber elbette koğuşta bir sevinç ve yorum dalgası yarattı.

Herkes sırasıyla kimlerin tahliye olacağını hesaplamaya başladı… Tahliye olan arkadaş ise direniş sürerken gitmenin hüznünü yazıyordu, “ben zafer kutlamalarına çok hazırlamıştım kendimi, sizlerle olamayacağım!” diyordu. O, koğuş kapısından çıkarken attığımız slogana öyle kararlı ve içten katıldı ki yüzündeki ifade bir devrimcinin kararlılığını gösteriyordu…

Süreç hızlı ilerliyor… Geçtiğimiz günlerde Öcalan’ın avukatlarının görüşme talebi, kanundaki değişiklikler sonucu, normal ve olması gereken şekilde kabul edildi, görüşme gerçekleştirildi.

Bunun üzerine bugün hevallerden, açıklama olabileceği haberini aldık ve radyodan öğrendiğimiz kadarıyla; Öcalan’ın mesajları Leyla Güven’e iletilmiş, ayrıca tutsaklar ile tartışılacakmış.

Zafer anını büyük bir heyecanla bekliyoruz!

Her zaman ki gibi bir sabah birazcık(!) uyuyakalmışım, SAG’cı yoldaş benim hücreye gelip uyandırdı ve rutin yaşantımıza başladık. Bugünümü mektuplara adamaya karar verdim, çok birikmişler çünkü.

Oku oku… en sonunda bitirdim ve başladım yazmaya (saat çoktan öğleni geçmiş) tam birinci sayfayı bitiriyordum ki kapı açıldı ve avukata çıkan arkadaş geldi.

Havalandırmadan yüksek sesle “arkadaşlar açlık grevleri zaferle sonlandırılmış hevaller açıklama yapmış!” diye bağırdı!! Nasıl yerimden kalktım nasıl merdivenlere gittim? Hiç bilmiyorum gerçekten…

Bu merdivenlerde meseleyi dinlerken diğer yoldaş da koşarak geldi ve direk birbirimize sarılıp ağlamaya başladık derken, SAG’cı yoldaş da geldi (o hızlı yürüyemiyor ve bu yüzden yavaş yavaş geldi) hep birlikte sarıldık bu sefer…

Bir süre sonra herkes birbirine sarılmaya başladı tabii gözler yaşlı… Hemen hazırlıklar yapıldı ve zafer sloganlarımızı attık, “Yaşasın Süresiz Açlık Grevi Zaferi”, “Biji Berxwedana Zindanan”, “Şehit Namirin”…

Hevaller de bizde bitirme dilekçelerimizi verdik ve her an hastane için alabilirler diye düşünerek hemen hazırlanmaya başladık. Fakat bir türlü haber gelmedi. En son da öğrendik ki hastaneye götürülme olmayacakmış (!) revirde serum takılıp ilk müdahale yapılacakmış. Hevallerinki neredeyse bitmek üzereymiş.

Meselenin konuşulması için iki yoldaş çıktılar revire bende o sırada altıncı günümüzde bitirdiğimiz açlık grevi için yiyecek bir şeyler hazırladım bir buçuk saat sonra yoldaşlar geldiler ve hastane için tartışıldığını ama götürülmenin kabul edilmediğini, yapılacak kan tahlillerinin sonuçlarına göre ancak sevklerin yapılabileceğini söylediler.

Zaten verilen serum da hiç yeterli değildi. Ve içine sadece 1 ampul B1 koymuşlardı. Ancak çok önceden hasta bir arkadaştan kalan mamalardan hazırlayıp ilk beslenmeyi gerçekleştirdik.

Bugün yeniden serum için zorlayacağız! Koğuşumuzda 2000 ölüm oruçları gazisi arkadaşın olması büyük şansımız oldu. Onunla birlikte ilk beslenme için TTB’nin notlarına dikkatlice baktık ve imkanlar dahilinde bir liste oluşturduk. Tek adet mamayı iki gün daha yetecek şekilde ayarladık.

Ayrıca cici bebe kullanacağız bundan başka alternatif yok! Ayrıca ayran ve sulandırılmış meyve suyu ile enerji depolamaya özen göstereceğiz. Şimdilik elimizden bu geliyor! Bir an önce kan tahlili ve diğer tetkiklerin de yapılması şart, vücutta oluşmuş olabilecek hasarların öğrenilmesi gerekiyor!

Artık bu etaptan sonra bunların mücadelesini vereceğiz çünkü hastane-revir işleri hapishanelerde en sorunlu olanlardır! Yani mücadeleye devam!

Bir Tutsak Partizan

Bitti

Kaynak: https://partizan-online5.net

SAG GÜNLÜĞÜ -1 | “Bedenini açlığa yatıranlar kadar onlarla ilgilenenlere de çok fazla sorumluluk düşüyor”

SAG GÜNLÜĞÜ-2 | “Sorumluluktan öte duygusal ağırlığı daha harap edici oluyor, bunu çok net anladım”

SAG GÜNLÜĞÜ-3 | “Bize umutla direnmek ve umudu diri tutmak düşüyor!”

SAG GÜNLÜĞÜ (4) | “Zindanı bile birbirimize tutunarak mutlu alanlara çevirebiliriz”

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu