Bir doğal muhabirimizin gerçekleştirdiği röportajın üçüncü ve son bölümü ise bir Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu komutanına ayrıldı. Komutan Nubar Ozanyan, Serdar Can, Güzel Ana yoldaşları anan komutan ile Ortadoğu tablosu ve parti içerisinde yaşanan süreç başlıkları değerlendirildi. Sürecin Ozanyanlaşılarak aşılacağını belirten komutan “Biz partimize güveniyoruz. Çünkü bizi biz yapan partidir. Her bir yoldaşımızı safları sıklaştırmaya, mevzilerimizi doldurmaya davet ediyoruz” diyor. Röportaj şu şekilde:
“Gerçek partili, gerçek TİKKO savaşçısı ve komutanı olma nirengimiz komutan Nubar Ozanyan’dır”
Siyasi Komiser’le olan sohbetimizin ardından kayıt cihazımızı Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu komutanlarından birine uzatıyoruz.
– Merhaba, öncelikle Ortadoğu’nun kaotik ve çatışmalı tablosunu ve burada olmanızın nedenlerine dair neler söylemek istersiniz?
Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Komutanı: Merhaba…
Her halükarda ülkemizin ve coğrafyamızın devrimci ateşi partimizi de sarmalına alarak, partimizin yönelimini sözsel düzeyde değil, sınıflar mücadelesi arenasının örsünde sarsılmaz bir sağlamlıkta şekillendirmemize imkanlar sunmaktadır.
1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası, emperyalist devletlerin cetvel ile sınırlarını belirlediği tüm devletler, yeniden günümüzün emperyalist-kapitalist devletlerinin açık ya da dolaylı müdahaleleri ile altüst oluyor. Ortadoğu’nun enerji yatakları yeniden paylaşım masasına yatırıldı. Diğer yandan mezhepsel, dinsel ve ulusal çelişkiler, emperyalist güçler tarafından silahlı çatışmaların, savaşın vazgeçilmez bir argümanı olarak pervasız bir şekilde kullanıma sürüldü. Emperyalistler için çok yönlü imkanlar bağlamında Ortadoğu halkları kan gölüne hapsedildi. Enerji yatakları yağmalanıyor, dev silah tekellerine muazzam pazarlar yaratılıyor, yıkımlarla birlikte hayata dair en temel tüketim metaları fahiş fiyatlardan piyasa ediliyor… Emperyalizm ve onların bölgesel işbirlikçisi yarı-sömürge devletlerin komprador burjuvazileri üzerinden Ortadoğu’nun yoksul, emekçi halklarının mahkum edildiği bu yıkımın, dehşetin, vahşetin bir de tersten etkileri ortaya çıkıyor.
Kürt Ulusal Hareketi’nin öncülük ettiği ve bölgenin ezilen, sömürülen, katledilen halklarının ortak devrimci karşı koyuşunun örgütlendiğine tanık oluyoruz. İşte tam da bu noktada emperyal kanlı-kirli hesapların arasından, halkların devrimci ve ortak mücadelesinin yükselişini yaşıyoruz.
Biz Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist, Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu gerillaları olarak bu süreçte üzerimize düşen görevi tereddütsüz, canla-başla yerine getirmeye çalışıyoruz. Gücümüz oranında, bu savaşın bir öznesi olarak; partimize yakışır bir cesaret ve tutarlılık ile üzerimize düşen sorumluluğu taşımaya devam ediyoruz.
Coğrafyamızdaki gelişmeleri MLM perspektif ile analiz ettiğimizde, ülkemizde ve komşu ülkelerde devrimci durumun, muazzam bir gelişme biriktirdiğini söylemek abartı olmayacaktır. Güney komşu ülkeler ile sınırlarımızın, beton duvarlara rağmen halklar açısından, objektif anlamda kadükleştirildiği ortadadır. Yüz binler, milyonlarca insan, savaş şartlarından dolayı en yakın ülkelere geçmiştir. Sıfırdan, en ağır sömürü ve her türlü suistimal şartlarında yeni bir hayat kurmaya çalışan milyonlarca yoksul, emekçi insan gerçekliği, herkesin görüp kabul ettiği bir realite haline gelmiştir.
Diğer yandan Kürt Ulusal Mücadelesi ülke sınırlarını çoktan aşıp neredeyse tüm dünyanın kabul ettiği büyük bir Ortadoğu değişiminin, halkların demokratik, özerk yeni yönetim deneyiminin, stratejik bir coğrafyada göz alıcı bir örneğini örmektedir. Türkiye Devrimci Hareketi’nin ezberlerini bozan, muazzam bir bölgesel devrimci konjonktürün hızla yükselişine tanık oluyoruz.
Parti olarak bu sürecin, nesnesi olmamızı değil, Demokratik Halk Devrimi’ni gerçekleştirme perspektifi ile öznesi olmamızı, bizim açımızdan, benzersiz bir yükselen devrimci dalga ivmesine kendimizi sürat ile uyarlamamızı şart kılıyor.
Bölgedeki kaotik savaş konseptinin salt askeri çerçevede bir görevi değil, siyasi, sosyal görevleri de acil bir biçimde partimizin omuzlarına yüklediğini düşünüyorum.
– Partinizin yaşadığı süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Öncelikle, yakın zamandaki değerli kayıplarımız, şehitlerimiz, Komutan Nubar Ozanyan, Serdar Can, Güzel ana yoldaşlarımız şahsında tüm Parti ve Devrim Şehitleri’ni saygı ile anıyorum.
Partimiz önderlik krizi üzerinden yaşadığı tarihsel statükoculukta demirleme komplosunu bertaraf etti. Şu aşamada, ilgili herkesin sürece dair yeterince bilgi sahibi olduğunu ifade edebiliriz. Dolayısıyla bu bağlamda güncel mesele parti önderliğinin devrim ve devrimci savaş derdi olmayanlar ile söz kalabalığına mahkum edilmek istenmesine, “kim daha İbrahimci” polemiğine takılıp kalınmasına, Demokratik Halk İktidarı kurma misyonunu devre dışı bırakma hesaplarına ihtiyacı olmadığıdır. Bunları boşa çıkartma; görevi ile yüz yüze olduğumuzu görmemiz ve kavramız gereklidir.
Partimiz, önderlik gaspı hesapları üzerinden, söylemde sol, pratikte ise sağ marjinallik batağına çekilmek istenmiştir. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve tüm bu entrikalar partimiz ve geleneğinde tutmadı.
Zira devrim diye bir dertleri olmayanların, ne savaş alanlarında ne de kentlerde dişe dokunur, samimi bir çabalarının söz konusu olmadığını ve asla olamayacağını biliyoruz. Bilakis tüm devrimci üretken çabaları, sorunları aşma, ileriye doğru sağlam adımlar atma umutlarını da yağmalamaya çalıştılar. Bu tarz traji-komik hayallere kapılanların hevesleri kursaklarında kaldı.
Bugün partimizin yaşadığı sancının, sadece yakın zamanın sonucu ve sorunu olmadığının altını çizmek, geleceğe dönük bütünlüklü, öngörülü ve gerçekten komünist bir yönelim belirlemek için hayati derecede önemlidir.
Sorunun kaynağı, hemen hemen son otuz yılımızı ince ince işleyen, statükoyu korumayı ya da gerilemeyi nesnel şartlar izahı ile partililerimize empoze eden, uzunca bir süre kesintisiz önderlikte yer alan sağ liberal “önder” kadroların basiretsizliğidir.
Bahsini ettiğimiz bu önderlik, Marksizm’in bir reçete değil devrimci bir eylem kılavuzu olduğu, toplumsal devrim bilimi olduğu düsturunu ciddi anlamda bilince çıkartamadı, kavrayamadı, içselleştiremedi. Ustaların klasiklerine çalışmayı “okumak-ezber etmek” düzeyinde ele alan, günceli MLM perspektif ile tahlil edip doğru siyaset geliştiremediği gibi pratik bir yönelim, ileri doğru gerçekten devrimci yönelim gerçekleştirebilmekten uzak düşmekten kurtulamamıştır.
Yaşanılanlardan doğru temelde gerekli dersleri çıkarmak elzemdir. Geçmişimiz ve bugünümüzle yüzleşerek, Demokratik Halk Devrimi güzergahında sarsılmaz adımlar ile ilerleyeceğimizin bilinmesi gerekir. Eski tarz önderlik, orta düzey kadroluk ve parti üyeliğinin, partimize yaşattıkları üzerine, başlı başına bir eğitim süreci öncelikli görevlerimiz arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Bugün yaşadığımız tasfiye ve darbe girişiminin kodları daha önceki tarihlerde de mevcut. Bunu görmemek imkansız. Yeniden ayağı dikilmeye dair albenili cümleler kurmayı doğru bulmuyorum. Zira tarihimiz bunun örnekleri ile dolu. Fakat belirtmeliyim ki artık bu ve benzeri girişimlerin parti önderliğimize dek nasıl çöreklenebildiğini gerçekten tarihsel arka planı ile siyasal, ideolojik ve örgütsel boyutu kapsamında, çok ciddi anlamda ele alıp değerlendirme yapmamız, hayati derecede mühim bir görev olarak önümüzde duruyor.
– Son olarak ne söylemek istersiniz?
– Son söz olarak, Partimiz Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist, ordumuz Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu ve gençlik örgütümüz Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği ve de tüm parti örgütlerimiz sürecimizden gerekli dersleri çıkartarak kendini yeniden örgütlüyor. Bu çok sancılı süreç, bir bütün olarak parti tarihimiz ile dolaysız şekilde kolektifimiz ile her bir parçamız ile kendimiz ile yüzleşmemizi şart kıldı. Hiç kimsenin bundan yana kaygısı olmasın. Partimize, Demokratik Halk Devrimi’ne gönül veren herkes bilmeli ki; söylemsel zeminde değil, pratiğin harlı ateşinde, komünist iradesi çelikten biçimlenen, dinamik, cesur, kararlı ve hiç hesapsız partililerimizin cüretine tanık olacaktır.
Parti üyeliğine, kadroluğuna ve savaşçılığına, savaşta kurmay kadro olmaya verilecek en yakın ve anlamlı örnek Nubar Ozanyan yoldaşımızdır. Gerçek Partili olma, gerçek Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu savaşçısı ve komutanı, militanı olma nirengimiz Komutan Nubar Ozanyan’dır. Ve bu süreci Ozanyanlaşarak aşacağız.
Biz partimize güveniyoruz. Çünkü bizi biz yapan partidir. Her bir yoldaşımızı safları sıklaştırmaya, mevzilerimizi doldurmaya davet ediyoruz.
Bitti.