Antep’te Başpınar OSB’de bu yıl yaşanan işçi direnişleri ile ilgili bir rapor yayınlandı. Buna göre 2 Şubat-9 Mart tarihleri arasında 35 işçi direnişi yaşandı.
Antep’te her ay başka bir direniş veya direnişler yaşanıyor. Bu kez Akcanlar işçileri kölelik koşullarına karşı üstelik kendi aralarında “örgütlü” bir duruş alarak bir aydır direniş. Bu süreci BİRTEK-SEN örgütleme uzmanı Mazlum Ayçiçek ile konuştuk. Ayçiçek ile hem direnişi hem de bölgenin direniş damarı üzerinde kısa da olsa konuşma fırsatı bulduk.
Antep ve bölgede son süreçte işçileşme daha fazla, aynı zamanda göçmen işçilerin de daha fazla çalıştırılması sözkonusu. Kölelik koşullarında bir çalışma yaşamı var. Siz bölgede işçilerin genel durumu hakkında ne düşünüyorsunuz, nasıl bir tablo var?
Aslında Antep işçileri gerçekten mücadeleci, özellikle tekstil sektöründeki işçiler. Bu mücadele taa Ünal direnişinden itibaren başlıyor. Burada esas olarak ilk direnişlerden, en büyük direnişlerden bir tanesidir, Ünal Direnişi. O direnişten itibaren hakkını arayan, hakkı sömürüldükçe, hakkı elinden alındıkça dışarı çıkan, şarteli indiren ve hakkı için mücadele eden bir işçi profili var Antep’te. Dediğim gibi tekstil sektöründe özellikle.
Ayrıca sarı sendikaların oluşturduğu tahribat yüzünden işçiler, kendi göbek bağını kendisi kesiyor. Kendisi çıkıyor dışarıya ve haklarını alarak içeri giriyor.
Yani bir sendikaya ihtiyaç duymuyor. Kendi örgütlülüğü var zaten. İçeride bir örgütlülük kurup öyle dışarı çıkıyor. BİRTEK-SEN burada yani ayrı bir hat oluşturdu, ayrı bir yol açtı aslında işçiler açısından. Zaten 1996’daki Ünal direnişlerinden, Kemen’deki direnişlerden, Büyükbaşbınar direnişinden işçilerin kurduğu bir sendika olduğu için az çok işçinin durumunu biliyor ve sınıf sendikacılığı yürüten bir konumda yer alıyor. Bu yolda ilerleyince işçiler arasında bir bağ oluşturup ve birlikte mücadeleyi yükselten bir duruma dönüşüyor.
Son bir senedir daha fazla direniş var bölgede. Bunu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
-Tabii, tabii… Özellikle Şimşek programı ile birlikte ağırlaşan bir ekonomik durum var. Zaten bir kriz var ve o krizle birlikte Şimşek programını devreye soktular. Ve işçilerden şu an vergi kesintisi de oluyor. Yani 17, 15, 25 ve 27 şeklinde kesintiler oluyor.
Bu kesintilerle birlikte işçiler gerçekten açlık sınırının altına düşen ücretlere mahkûm edilmiş durumda ve artık bunu kabul etmiyorlar. Buna karşı iş bırakmak zorunda kalıyorlar ve iş bırakıyorlar. Herhangi bir örgütlülüğü olmadığı için… Mesela Akcanlar işçileri, örgütlü değildi. Yani örgütlülerdi kendi aralarında ama bir sendika, bir çatıları yoktu. Bundan kaynaklı literatürde “vahşi direniş” dediğimiz yani kendiliğinden çıkan, bir anda parlayan bir iş bırakma eylemlerine dönüşen bir durum yaşandı.
Yani mevcut ekonomik krizin işçilerin sırtına yüklenmesiyle büyük bir ilgisi var bunların…
Tabii kesinlikle onunla ilgisi var zaten. Yani sadece burada değil Polonez’de, CarrefourSA işçileri kazanımla sonuçlandı ama oradaki işçiler, Türkiye’nin her tarafında direnişe çıkan işçiler bu politikanın sonucu olarak direnişteler.
En azından şarteli kapatayım, en azından buradan sesimi duyurayım, buradan emeğimin karşılığını alabileyim derdinler.
“İşçiler 7’li sistem yani 360 gün çalışmaya karşı direnişe çıktı!”
– Akcanlar direnişi ile devam edecek olursak; burada ağır çalışma koşulları sözkonusu. Küflü ekmekten 7’li çalışma sistemi dediğimiz sisteme kadar sorunlar var. Siz direnişle birlikte sürece dahil oldunuz, Akcanlar direnişini anlatır mısınız?
– Bugünkü videoları izlediyseniz Akcanlar işçilerinden birisi şu şekilde konuşuyor: “Siz bir toplantı yaptınız, ‘7’li sisteme geçeceğiz’ dediniz. Ve o toplantıda işçilere fikrini bile sormadınız. ‘Siz cahilsiniz’ diye aşağıladınız bu insanları.” Yani orada işçilerin fikirlerine bile danışmadan onların tamamen iş hayatını değiştirecek, sosyal hayatını değiştirebilecek bir sisteme geçilmeye çalışılıyor. Kendi düşünceleri o şekilde. Öyle olunca, 7’li sisteme geçince 360 gün boyunca aralıksız çalışmış olacaklar. İşçinin hafta sonu tatili hafta içine dönmüş olacak ve ailesiyle sosyal yaşama katılması zorlaşacak. İşçi esas olarak bu sebeplerden dolayı direnişe çıktı.
Aynı zamanda ekonomik sebepler de var tabii. Yani vergi dilimi meselesi işçilerin canını yakıyor. Bu sadece Akcanlar işçileri değil bütün Başpınar’daki işçilerin canını yakan bir durum. Yani işçi o kadar emek vermiş. Usta, kalfa olmuş. Kalfa olduktan sonra da gidip asgari ücretle çalışmak istemiyor, ücretlerinin asgari ücrete dönüşmesini istemiyor. Böyle bir durum var. Bundan kaynaklı 28 gün önce iş bıraktılar ve iş bıraktıktan sonra biz onların yanına dayanışmak için gittik. Onlarla birlikte hareket ettik ve şu an bütün işçiler bizim sendikamızın üyesi. Bizimle birlikte hareket ediyorlar, bizimle birlikte yürüyorlar.
Fabrikada çalışan işçi yok değil mi?
Çalışan işçi var.
Şöyle bir durum var aynı zamanda: Akcanlar işçileri direnişe başladıktan bir gün sonrasında “hırsızlık” koduyla işten atıldılar. Daha sonra bu kodlar değiştirildi tabii, İş-Kur’da ilan verdiler. 22 çalışan falan var şu an içeride, normalde 90 işçi çalıştırılan yerde şu an 22 kişi çalıştırabiliyorlar çünkü kalifiye eleman alamıyorlar. Akcanlar işçileri, Antep’teki işçilere de çağrı yapmışlardı daha önce “Buraya gelmeyin, biz direnişteyiz, hakkımızı arıyoruz. Siz eğer gelirseniz ekmeğimize kan doğramış olursunuz” gibi bir çağrı yapmıştı. Başpınar’daki, Antep’teki işçiler de bu çağrıya sessiz kalmadı ve çoğu da gitmedi. Kalifiye işçiler oraya gitmiyor yani. Böyle bir örgütlülük söz konusu.
Direniş hangi aşamada ve patronun tavrı ne? Patronlarla herhangi bir görüşme oldu mu?
Onlar da direniyor. Sadece Akcanlar patronunu ilgilendiren bir mesele değil bu 7’li sistem meselesi. Çünkü patron bunu uygulamaya çalışırken işçilere açıkça söylüyor, “bu sadece bizim fabrikada oluşacak bir şey değil, bütün Başpınar’a yayılacak bir durum” diyor.
Yani evet onlar (patronlar) örgütlü, yani işçilerden daha örgütlüler. Antep’teki işçilerden daha örgütlüler ve diğer patronlardan da destek alıyor. Bütün Antep’teki diğer patronlardan destek aldığı için şu an 28 gündür direniyor ve direnmeye devam ediyor. Ama daha fazla direnemeyeceğini düşünüyoruz, çünkü şirketi çalışamıyor durumda. Fabrika çalışamıyor ve işçiler gittikçe direnişi büyütüyor. Normalde gözlemlediğimiz şeyler şöyle oluyor; böyle direnişlerde –sonradan bizim müdahalemizin olduğu direnişlerde– genelde 10 günden sonra direniş yavaş yavaş çözülmeye başlar ama burada çözülmek yerine artık ailelerin de çocukların da sahiplendiği bir direniş haline geliyor ve patronların bunun üstesinden gelebilecekleri düşünmüyorum.
Son olarak bir çağrınız var mı?
Tekrarlıyoruz ama gerçekten karşılığını az çok alıyoruz. “Akcanlar işçileriyle dayanışın” diyoruz. Onların yanına gidin, onlarla sohbet edin, onların derdini dinleyin. Bugün bir şeyleri değiştirmek istiyorsak, bu sömürü düzenini, bu vahşi kapitalizm düzenini değiştirmek istiyorsak işçilerle birlikte, işçilerin değişimiyle, onların yanında olarak değiştirebileceğimizi düşünüyorum. Çağrım dayanışma yani işçilerle dayanışmaya çağırıyorum. Bütün işçileri, emekçileri, sosyalist kamuoyunu, herkesi.