– Merhaba öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– Adım Renas Deniz, MKP/HKO savaşçısıyım. Bir süredir Rojava alanında faaliyet yürütmekteyim.
– Bize işgal saldırısı karşısındaki ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
– Öncelikle kısa bir geçmişe değinmek yerinde olacaktır. Çünkü emperyalist kapitalist sistemin ve onun bölge aktörlerinin, çetelerinin dize geldiği bir destanın başlangıcı olarak Kobane direnişini vurgulamak istiyorum.
Bir coğrafya düşünün, her anı dünyayı yönetenlerin hedefinde. Bir antlaşmayla dört parçaya bölünen ve her parçada zulüm ve katliam başından eksik olmayan kadim topraklar ve içerisindekiler. Ve bu yok etme politikasının esas hedefi Kürt ulusu. İşte bu gerçeklikler üzerinden şekillenen Kobane’deki direniş, bugün Serekaniye’de, Gıre Spi’de ve Batı Kürdistan’ın her bir metrekaresinde yaşam bulmaya devam ediyor.
Rojava halklarının, hareketinin ve onlarla enternasyonal dayanışmayı her anda ilerleterek büyüten dünya devrimcilerinin yazdıkları bir destan daha… Bugünün Faşist TC’si, Osmanlı’dan miras aldığı tekçi paradigmayı geliştirerek uyguluyor. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürt ulusu onun hedefinde. Tüm bunları yaparken, parmağını dahi “icazet’’ almadan kıpırdatamayacağını hepimiz biliyoruz. Önce “Kürtler dostumuz’’, “muhteşem savaşçılar’’, “onları sonuna kadar koruyacağız’’ söylemleri daha sonra “Kürtler bize 2. Dünya Savaşı’nda yardım etmedi’’ gibi, komediyi andıran açıklamalarla hiç de şaşırılmayan emperyalist haydutların işgal, imha politikaları…
Burada unutulan, göz ardı edilen en önemli etken, halkların haklılığı ve yaşamlarını tereddüt etmeden ortaya koyan devrimcilerdir. Bu iki silah yan yana geldiğinde yaratılan stratejik kazanımlar olacaktır. Dün Kobane, Afrin bugün Serekaniye. Biz de burada halkların haklılığından, onların baş eğmez dirençlerinden aldığımız güçle direnişte yerimizi alıyoruz. Ölümsüzlerimizin değerleri ve muhteşem tecrübeleriyle cephenin en ilerisinden en gerisine görev fark etmeksizin dayanışmayı büyütüyoruz.
“Gülüşlerden hüzünlere hep birlikte yaşıyoruz!”
Yıllardır Kürt ulusunun ve hareketinin yanında yer alan Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimcileri bugün de tereddüt etmeden konumlanmış durumdadır. Canla-başla direnmeye, dayanışmayı büyütmeye, halkların kazanımlarını savunmaya devam ediyorlar. Onlu günleri aşan bir direniş var ortada. Karşıda teknik donanımı, katliam makineleri ve kan içici çeteleriyle faşizm. Bu tarafta tırnaklarla kazılan mevzilerde cenge giren savaşçılar. “Sen”i, “ben”i yok “biz” varız burada. Silahından mermisine, suyundan yemeğine, gülüşlerden hüzünlere hep birlikte yaşıyoruz. Geri-ileri cephe yok, topyekün seferberlikle harıl harıl çalışılıyor. Devrim hedeflediğimiz Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın işgalcisini stratejik birlikteliğimizle vurmaya devam edeceğiz.
Bu minvalde son olarak şunları eklemek istiyorum; Buradaki işgalci- faşist saldırıların karşısında biz ayaktayız, durmuyoruz, durmayacağız. Her devrimcinin asli görevi olan bulunduğu alanın ve halkların güvenliğini sağlamaktır. Biz bunu sonuna kadar yerine getirmek için mücadelemize, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketi, Kürt ulusu ve hareketi ile dayanışma içerisinde devam edeceğiz. Başta Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki ulus ve halklarımızı, dostlarımızı ve yoldaşlarımızı bu işgalci, imhacı saldırılara karşı ayağa kalkmaya çağırıyoruz.
Gün dayanışmayı yükseltmekten geçiyor.
Gün cüret ederek, öne çıkarak kazanmaktan geçiyor.