“Kürt sorunu bugün bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Çok yönlü ortaya çıkan demokrasi taleplerinin Kürt sorununu görmeyen bir yerden dillendirilmesi günümüzde imkânsızdır. Şiddet ve nefretin temel nedeni halkların demokrasi talebidir ve gazetemiz bunu en ileriden ele alıp yayın yapmaktadır. Dolayısıyla baş hedef haline gelmektedir.”
İstanbul: Bir gelenektir Kürt basınını yok etmeye çalışmak… Kimi zaman bombalayarak, kimi zaman muhabirlerini katledip kaybederek, kimi zaman yağmacı kodlarına uygun bir şekilde el koyarak… 28 Mart’ta başlattığı baskın, gözaltı, tutuklama ve yağma saldırıları ile boyut atlayan AKP, Özgürlükçü Demokrasi ve basımın yapıldığı Gün Matbaa’ya baskın yapmış, çoğunluğu matbaa çalışanı olan toplamda 22 kişiyi tutuklamış (röportajı gerçekleştirdiğimiz sırada halen 7 gazeteci gözaltında idi); hem Özgürlükçü Demokrasi’ye hem de Gün Matbaa’ya TMSF tarafından el konulmuştu. Gerekçe ise Efrîn’e verilen destek ve olmazsa olmaz “örgüt propagandası”! Bu süreci Özgürlükçü Demokrasi yazarlarından Yusuf Gürsucu ile konuştuk. Gürsucu aslında böylesi bir saldırganlığı beklediklerini ifade ederek “Gazetemizin uzun süredir web sayfasına erişimi sürekli engellendi. En son 79. kez web adresi değiştirilmişti. Baskının daha da büyüyeceği ise Efrîn’e yönelik süren operasyonlar devam ederken anlaşılmıştı” dedi.
Nefretin nedeni demokrasi talebi
– Kapatmalar, yasaklamalar, toplatmalar, çalışanlarınıza yönelik gözaltı ve tutuklamalar… Kürt basınına yönelik söz konusu şiddet ve nefretin nedeni ne?
– “Kürt sorununu çözeceğim” iddiası AKP’nin en önemli iddiasıydı. Bunun gerçek olmadığı net biçimde gözler önüne serildi. Kürt halkının özgürlük ve kardeşçe yaşam talebinin eskisinden çok daha sert yöntemlerle ezilmeye çalışıldığı bir süreç yaşanıyor. Gazetemizin iddiası tüm ezilen ve yok sayılan kesimlerin sesi olmaktır. Bu bağlamda baktığımızda Türkiye’de öne çıkan en önemli toplumsal sorun Kürt sorunudur. Dolayısıyla gazetemizin eksenini belirleyen bu durum can yakıcı biçimde yaşanmakta. Sayfalarımızda en geniş biçimde Kürt halkının yaşadığı hak ihlalleri yer tutuyor. Kadın, emek, ekonomi, kültür, ekoloji, politika ve dünya haberleri de ciddi boyutlarda ele alınmaktadır. Ancak Kürt sorunu bugün bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Çok yönlü ortaya çıkan demokrasi taleplerinin Kürt sorununu görmeyen bir yerden dillendirilmesi günümüzde imkânsızdır. Şiddet ve nefretin temel nedeni halkların demokrasi talebidir ve gazetemiz bunu en ileriden ele alıp yayın yapmaktadır. Dolayısıyla baş hedef haline gelmektedir. Türkiye, tarihi boyunca hiçbir zaman demokratik bir ülke olmadı. Dönem dönem haklar elde edilmesine karşın bu haklar faşist zorbalık ve darbelerle her seferinde yok edildi. Osmanlı’dan başlayan gerçeklerin boğulma perspektifi günümüze kadar aralıksız sürdü. Bu nedenle yüzlerce gazeteci katledildi, binlercesi işkence gördü ve cezaevlerine dolduruldu. Devletin tahammülsüzlüğünün temel nedeni sermaye çıkarlarıdır.
Basın üzerine sınırsız baskı var!
– Baskılar, Efrîn işgal operasyonuyla iyice şişirilen ırkı-milliyetçi, şovenist hislerin zirve yaptığı bir döneme denk geldi. Kayyum atanması ve akabinde Azadiya Welat’ın tamamen kapatılmasının politik arka planını nasıl okuyorsunuz?
– Türkiye’de mevcut iktidar bir sermaye iktidarıdır. Ancak bir başka özelliği ise kendi sermaye yapısını ortaya çıkarma hedefidir. Bu nedenle Türkiye coğrafyasında doğal yaşam adeta yok edilerek tüm değerler sermayeye bağlanmaktadır. Ancak sömürü mekanizması o kadar büyük ki sermaye çevreleri için yaratılan pasta her geçen gün küçülmekte. Türkiye’nin son dönem içine girdiği ekonomik kriz artık aşılamaz boyutlara sıçrama eşiğinde. İktidar kendi varlığını sürdürmek adına yeni pastalar yaratma peşine düşerken aynı zamanda halkın üzerinde de baskıyı dayanılmaz boyutlara taşımaya başladı. Afrika’ya uzanıp oralarda enerji, inşaat ve tarım üzerinden sermaye için alan yaratmaya çalışan iktidar Suriye ve Irak’a yönelik adımlarını da bu eksende atmaktadır. Cumhurbaşkanının bir danışmanının “elli küsur asker öldü ama burada inşaatları Türk şirketleri yapacak” sözleri asıl hedefi ortaya koydu. Irkçılığın ve şovenizmin zirve yapması AKP ve MHP ortaklığının nedeniydi. Yeni bir yaşamın örgütlendiği Efrîn’i ezmek hem Türkiye’nin hem de emperyalist kapitalizmin arzusudur. Demokratik ve ekolojik bir yaşamın bölgede kök salması sermaye için yağma alanlarının daralması anlamına gelmektedir. Efrîn’de halka gerçekleştirilen saldırıları duyuran tek gazete Özgürlükçü Demokrasi olması hedef haline gelmesinin başlıca nedenidir.
– Kürt basını başta olmak üzere devrimci basına söz konusu düşmanca tutumun 2019’da yapılacak seçimlerle ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?
– Mevcut iktidar yapısı için gelecek seçimler çok önemli ve bu seçim sürecini yarattıkları savaş ortamında OHAL’i sıradanlaştırarak gerçekleştirmek niyetindeler. OHAL ise gerçeğin sesini kısmak adına başvurdukları bir uygulamadır. Halkları gerçeklerden bihaber tutup, baskı ile yıldırıp seçimlerden güçlü çıkmak istemekteler. Bu süreçte önlerindeki en büyük engel elbette gerçeklere sarılan devrimci basındır. Tek sesli bir medya yaratma arzuları sürerken parayla asla alamayacakları devrimci basın üzerinde sınırları olmayan bir baskı politikası uygulanmaktadır.
– Özgür basın üzerindeki karabasandan nasıl çıkılacak? Özgürlükçü Demokrasi okurları ve devrimci basın takipçilerine neler söylemek istersiniz?
– Öncelikle toplumsal muhalefetin güçlenmesi gerekmektedir. Özgür basın kapatılarak susturulamayacağı geçmiş tarihe bakınca görülebilir. Basın bir biçimde varlığını sürdürecektir ancak asıl olan o gerçeklerin halkla buluşmasını sağlamaktır. Özgür basının bu bağlamda birçok deneyim ve tecrübeye sahip olduğu bilinmektedir. Okuyuculardan beklenebilecek şey, her koşulda çıkacak olan gazetelerine her koşulda sahip çıkmaları olacaktır.