Heteroseksist toplum düzeninde heteroseksüel kimlikler dışında sahip olduğumuz tüm cinsiyet kimlikleri; taciz, tecavüz, ölüm başta olmak üzere şiddetin her türlüsü ile karşı karşıya kalmamız için yeterli oluyor. İşte buna örnek henüz 17’sinde, yaşamının en deli dolu döneminde cinsel yönelimi nedeniyle Amed’de babası ve amcası tarafından katledilen R.Ç… Hebûn LGBT Diyarbakır da bu davanın en yakın takipçisi ve herkesin bu davayı takip etmesi için kampanya başlattı. Biz de Hebûn LGBT ile hem kendileri hem de R.Ç üzerine sohbet ettik.
YDK: Hebûn LGBT kimdir? Ne zamandan beri LGBT hakları mücadelesinde yer alıyor?
Hebûn LGBT Diyarbakır: 2011 yılının Mart ayından bu yana Diyarbakır ve çevre illeri başta olmak üzere tüm bölgede yaşayan LGBT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri ile varoluşlarını gerçekleştirmelerine destek olmak, sosyal, kültürel ve yasal haklarını edinebilmeleri için gerekli çalışmaları yapmak; hayatın her alanında homofobi ve transfobiye karşı mücadele edebilmek için gerekli dayanışmayı sağlayabilmek amacıyla kurulduk.
Toplumda mevcut homofobik, transfobik ve cinsiyetçi tutumların değiştirilmesi için çalışmalar yapmak ve bu tür faaliyetler içinde yer almak, LGBT bireylerin insan haklarının korunması ve her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlamak, herkesin eşit şartlar altında yaşadığı; cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya ifadesi ayrımcılığı başta olmak üzere tüm ayrımcılıklardan arınmış, insan haklarına saygılı özgür bir dünya için çalışmayı vizyon olarak belirleyen genç bir dernektir Hebûn LGBT.
Tabii biz Hebûn LGBT olarak sadece cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerimiz üzerinden mücadele etmiyoruz. Birden fazla kimliğe sahip olduğumuzdan kaynaklı sistemin baskı, zulüm ve zorbalık politikalarından fazlasıyla nasibimizi alıyoruz. LGBT kimliklerimizin yanına Kürt kimliğimizi de ekleyerek yola devam ediyoruz. Ve politik hattımızı belirlediğimizde karşımıza şu denklem çıkıyor: Bizler 1915’in 24 Nisan’ın da sürgüne yollanan Ermeni aydınlarıyız, 1938’de Dersim halkıyız, 5-6 Eylül 1955’de İstanbul ve İzmirli Rumlarız, inancı yok sayılan Alevileriz, sokak ortasında katledilen sosyalistleriz, 3 kuruşa tamah ettirilmeye çalışılan işçi sınıfıyız… Kısacası bu coğrafyadaki tüm öteki kimlikleri yanımıza alıp yola çıkan inançlı bir grup LGBT bireyiz.
– T. Kürdistanı’nda LGBT bireylerin maruz kaldığı ayrımcılıklar nelerdir?
– Aslında bu coğrafyada LGBT bireylerin ikili cinsiyet sisteminden dolayı maruz kaldığı ayrımcılık türleri hemen hemen aynı. Fakat Kürdistan coğrafyası söz konusu olduğunda yaşanan ayrımcılık biraz daha katmerleşiyor. Eğitim hakkına erişimden tutalım da barınma sorunlarına kadar çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Özellikle trans arkadaşlarımız ev tutarken çoğunluğu işyeri olan binalardan ya da kimsenin oturmak istemeyeceği karanlık ve izbe binalardan ev tutmak zorunda kalıyor. Fakat bu bir çözüm olmaktan ziyade geçici olarak barınma sağlıyor. Kısacası barınma hakkı önündeki engelleri kaldırmıyor. Çünkü oturduğun daire deşifre olduğunda evin basılabilir, lince maruz kalabilirsin. Kolluk kuvvetlerinin uygulamaları da cabası. Seks işçiliği bahanesi ile evlerin basılıp mühürlenmesi sıradan bir uygulama olmaya devam ediyor.
“Suskunluğu yok etmenin zamanıdır”
– Son olarak Amed’de cinsel yöneliminden kaynaklı ailesi tarafından katledilen R.Ç davası ile ilgili bir kampanya başlattınız. Bu kampanyanın amacı ve R.Ç davasının önemi hakkında biraz bilgi verir misiniz?
– Aslında davanın önemine geçmeden önce öngördüğümüz bir tespiti ve üzülerek fark ettiğimiz birşeyi belirtmek isteriz. Bu coğrafyada egemenler var olabilmek adına kendi çarklarını akıttıkları kan üzerinden döndürüyorlar. Var olabilmelerinin yegâne yolu kendilerine benzemeyen herkesi çeşitli yöntemlerle katletmek. Egemenler bu politikalarını uygularken tüm dünya halklarına örnek olabilecek destansı direnişlerle karşı karşıya kalıyor. ’71 devrimci çıkışı, sınıf mücadelesi veren öncü örgütlerin tüm yok etme politikalarına karşın direnişe devam etmesi, Kürt halkının haklı davası bu direnişe örnek gösterilebilir.
Bugün bu coğrafyada yaşananları göz önüne aldığımızda sistemin herhangi bir saldırısında muhalif güçler bir araya gelip ses çıkarabiliyor. Fakat ne yazık ki LGBT cinayetleri söz konusu olduğunda müthiş bir sessizlik hâkim oluyor. Kendini alternatif gören bu hareketlerin sessizliği devletin teşvik ettiği bu cinayetlere karşı önlem almamasını ve rahat davranmasını da ne yazık ki beraberinde getiriyor. İşte R.Ç davasının önemi de burada ortaya çıkıyor. Bu cinayetler silsilesindeki suskunluğu yok etmenin zamanıdır diye düşünüyoruz. R.Ç için atılacak her adım hem muhalefeti bir araya getirecek hem de davanın takibinde mahkeme heyetinin üzerinde kamu baskısı oluşturabilmemizi sağlayacak. R.Ç şahsında LGBT bireylerin yalnız olmadığını gösterebileceğiz.
– Davada son durum nedir?
– Dava 2 Nisan tarihinde tekrar görülecek. Fakat şöyle bir durum söz konusu: Dava şu an tetiği kimin çektiği üzerinden ilerliyor. R.Ç’nin eşcinsel oluşu, nefret ve “namus” cinayetine kurban gittiği göz ardı ediliyor. Buradan sizin aracılığınızla bir kez daha dile getirmek isteriz. Kendine insanım diyen herkesi 2 Nisan Salı günü saat 13.30’da Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davayı izlemeye çağırıyoruz. Ve kamuoyu yaratmak için başlattığımız kampanyaya destek olmak isteyenleri [email protected] adresine görüş bildirmeye davet ediyoruz. Yollayacağınız mesajlar “R.Ç davasının takipçisiyim. Çünkü…” girizgahı ile yayınlanacaktır. Omuz omuza yürüyebileceğimiz bir dünya düşü ile…