Kabul etmek gerekir ki; biz genellikle olması gerekenden, doğru olandan bahsediyoruz. Devrimci olanı dile getiriyoruz. Ancak çok zaman gerçek hayatta olması gereken, yazılan, anlatılan gibi hareket etmiyoruz. Çok zaman yanılgıya ve katılığa düşüyoruz. Bilinen, öğrenilen ve öğretilen ezberlerle konuşuyor ve hareket ediyoruz. Dolayısıyla ileri doğru daha güçlü adımlar atamıyor ve istenilen başarıyı sağlayamıyoruz.
Önyargılardan uzak, niyetlerden bağımsız bir şekilde olaylara-olgulara objektif bakmak kolay değil elbette. Devrimci bir yaklaşım ve tutum göstermekte oldukça zorlandığımız bir gerçek. Yıllarca bizlere öğretilen tek taraflı bakış açısına, yaklaşımına düşebiliyoruz. Öğretilmiş alışkanlıklar, birikmiş önyargılarla hareket ediyoruz. Bu ağırlıklar üzerimizde oldukça gerçeğe doğru bakmakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla sorunu çözmekte başarılı olamıyoruz.
Örneğin bir sorun ortaya çıktığında sadece sonuçlara müdahaleyle mi sınırlı kalıyoruz? Yoksa sonuçlara yol açan nedenlerin bir daha ortaya çıkmaması için müdahaleyi geliştiriyor muyuz? Ne sadece nedenlere müdahaleyle sınırlı bir tutum ne de tek başına sonuçlara müdahaleyle sınırlı bir tutum. Hem nedenlere hem de sonuçlara müdahale etmeyi esas alan bir çalışma yürütme esas alındığında başarı elde edilir. Nedeni sonuçtan, sonucu nedenden koparan bir anlayış, yaklaşım ve pratik bizi idealizmin ve metafiziğin düşünsel köleliğine mahkum eder.
Devrimci yaşamımızda bu konuya dair fazlasıyla örneğe rastlamak mümkündür. Başarısız bir çalışmada ilk başta aklımıza sonuca müdahale edip ceza vermek, yaptırıma gitmek, görev değişimi vb. geliyorsa, nedenleri üzerinde kafa yorup çözüm üretmiyorsak tek yanlılığın kurbanı oluruz. Ve iyi bir devrimcilik yapmış olmayız. Ya da başarısız bir çalışmada yerine getirilemeyen bir görevde sadece nedenleri üzerinde durup ortaya çıkan yaşanan olumsuz sonuçlara hiçbir müdahale etmek aklımıza gelmiyorsa orada da tek yanlılık ve taraflılığın çıkmazında sıkışıp kalırız.
Görevini yerine getirmeyen, başarılı bir çalışma yürütmeyen, hemen her soruna ilişkin hem nedenler hem de sonuçlar üzerinde kafa yorup çözüme gitmeyen tutum geliştirici ve ilerletici olamaz. Görevini yerine getirmeyen bir yoldaşı sadece eleştirirsek, ona bir uyarı cezası vermezsek o yoldaş kendini düzeltme konusunda ciddi bir müdahale yaşamamış olur. İşin önemini ve ciddiyetini yeterince kavramamış olur.
Değerlerimizi düşmana kaptıran, randevuya zamanında gelmeyen, toplantıya katılma sorumluluğunu göstermeyen, komite faaliyet raporunu zamanında yazmayan, devrimci yayın organlarına zamanında yazı yazmayan, halka ve yoldaşlarına devrim ve sosyalizm propagandası yapmayan, yoldaşlarıyla devrimci tarzda ilgilenip eğitmeye çalışmayan herkesin hem nedenlere hem de sonuçlara dayalı ciddi sorunları var demektir. Bu durumda sonuçta ortaya çıkan hem olumsuz başarısız pratiklere hem de bunlara kaynaklık eden ideolojik nedenlere devrimci tarzda örgütlü müdahale etmek gerekir.
Sadece sonuca müdahale etmeyle sınırlı kalınırsa sekterizme, sadece nedenlere müdahale etmeyle sınırlı kalınırsa liberalizme düşülme tehlikesi yaşanabilir. Her iki uç tutum, ideolojik sapmanın zeminini hazırlamaya hizmet eder.
Yine sorunları çözmek için uygun zaman ve yerin seçimine de dikkat etmek gerekir. Olur olmaz yer ve zamanda yapılan müdahaleler sorunları çözmez, aksine büyüterek çoğaltır.
Eleştiri-özeleştiri ve komite toplantılarında yapılan değerlendirme ve müdahaleler sonuç almaya hizmet eder. Örgütlü yaşam ve mücadelede uygun zaman ve mekanda çalışmaları örgütlemek ve yürütmek önemli bir yerde durmaktadır. Zamanı ve yeri uygun olmayan müdahalelerden etkili sonuçlar elde etmez. Komite ve eleştiri-özeleştiri toplantıları dışında kısaca örgütlü ortam ve çalışmalar dışında yapılan müdahaleler etkili sonuçlar yaratmaz.