GüncelMakaleler

PUSULA | Örgütlülük Güçtür!

"Heybemizde topladığımız isyan seslerini yürüdüğümüz yollara ekerek ilerliyoruz. Bizden önce yürüyenlerin izlerini görmek için… Bu yolda mutlaka karşılaşacağız"

Mücadele ettiğimiz alanlarda örgütlü olma hissiyatının yaratılması, ezilenler nezdinde bir motivasyon yaratır. Örgütlülük güçtür, birliktelik ve aynı amaçlar uğruna mücadele demektir.

Ayrı ayrı duran bireylerin ve buradan başlamak üzere kitlelerin ve yığınların bir amaç uğruna bir araya gelmesidir. Bireylerden yığınlara bu kalabalıkları seferber eden, bin yıllardır büyük savaşlara neden olan, devrimleri yaratan bir şey vardır; ezilenlerin ezenleri devirebilme gücüdür. Yani sınıf çelişkisidir. Bunu gerçeğe dönüştüren ise örgütlülüktür.

İlk yapılması gerekendir, örgütlenme ve örgütleme…

Halklar üzerinde yapılan bütün büyük katliamlar bir şeye vurgu yapar. Yeterli ve doğru bir örgütlenme sağlanabilmiş miydi? Tarihsel olarak yenilgilerimizin temelinde bunu görürüz. Halk hareketlerinden, isyanlarından tutalım da, kitle örgütlerine ve proletarya partisinin yaşadığı “yenilgilere” ve aldığı darbelere kadar sorguladığımız en temel konulardan birisidir; Örgütlülük!

Bir elinde bayrak ile yürüyüşlerde yer aldığında veya bayraksız bir birey olarak katıldığında ortaya çıkan görüntülerin nasıl anlam farkı taşıdığını, çevreye yayılan mesajların nasıl birbirlerinden farklı olduğunu en iyi ezenler bilir. İşçi eylemliliklerinden, kimyasal kullanan devlete karşı yapılan eylemlere, YÖK protestolarına ve kadın kırımına karşı yapılan eylemliliklere kadar taşınan bayraklardır düşmanı kızdıran. Elde taşınan bayrak kişiyi bir bireyden örgüt seviyesine taşır.

Gücünün kitlelerden aldığının simgesidir. Amacını ortaya koyar. Sadece bir sembol değil tarihsel olarak kavgamızın anlamı, örgütlülüğümüzün gücüdür. Bir bilincin geldiği seviyeyi gösterir. Kitlelerde örgütlenme hissiyatını geliştirir, güven yaratır. Kavga bilincimizin geliştiğini bildirir.

Bu durum bize daha fazla sorumluluk ve görev yükler. Zira dersler çıkarılmış, kavgaya adım atılmıştır. Egemenlerin kolluk güçleri ile karşı karşıya gelinmiştir. Kavgamıza kaldığımız yerden devam ettiğimizi ilan etmişizdir. Unutmak bize ait olmamalı. Halkların nasıl soykırıma maruz kaldıklarını, örgütsüz gelişen direnişlerden sonra ezilenlerin egemenler karşısında nasıl savunmasız kaldıklarını en iyi bizler hissederiz. Yaşanan soykırımlar, bunun bir örneğiydi. Örgütsüz bir işçi, kadın, LGBTİ+ ya da genç ya da örgütsüz bir halk yenilmeye mahkumdur.

Bu tarihsel olarak aldığımız yenilgilere yenisini eklemek demektir. Öte yandan örgütlü mücadelenin devrimleri doğurduğunu da gördü bu insanlık. Kalabalıklar içinde bir kişinin taşıdığı bayrak ufak bir ayrıntı değil büyük bir tarihsel deneyimin simgesi olarak göze çarpar. Örgütlülüğün bilinci ve kavganın ilanı olarak…

Bu işin bir yanı ya da ilk adımı. Örgütlü olma devrimci bir tarzda ele alınmadı mı, son tahlilde egemenlerin hanesine yazılacak bir sonuç ile sürecin devamı sağlanır. Devrim ve reform mücadeleleri, devrim mücadelesi içinde modern revizyonizmin veya sapmaların verdiği zararlar… Tüm bunları düşündüğümüzde örgütlülüğün devrimci bir zeminde inşa edilmesi ile ezilenler gerçek anlamda umutlarını bir örgütlülüğe bağlayabilir ve cesaret kazanabilirler. Kitlelerin, yığınların mücadelesini geliştirecek olan şey reformist bir örgütlenme değildi. Reformist örgütlenmelerin sistem içi olduklarını kitleler kendi deneyimlerinden çıkarmışlardır/çıkarırlar. Faşizm karşısında reformizmin ve reformist örgütlerin çare olmadığını geniş yığınlar bilirler.

Faşizme karşı mücadelenin, anti-emperyalist ve sistem karşıtı mücadelenin örülmesi, halkın kendi kurtuluş mücadelesinin örgütlenmesi ile sağlanır. Devrim odaklı, kitlelerin kendi eserini yaratabileceği, kendi savunmasını sağlayabileceği örgütlenmelerle tarihin seyri ezilenlerden yana gelişmiştir. Elde bayrak tutan, örgüt bilinci ve hissiyatını geliştiren bir militan olarak bir sorumluluk altında olduğunu bilirsin. Kime nasıl bir mesaj verdiğinin farkındasın. Kalabalıkların seni gözlemlediğini, takip ettiğini; sendeki tutarlılığı sınadığını farkındasın. Dost düşman sana bakar.

Brecht’in dediği ile “… Parti senin içinde, kafandaki düşünce/Sen nerde oturursan orası onun evi/Nerde sana saldırırlarsa odur karşı koyan orda …”

Uzun bir yolu ilk adımladığımızın ardında filizlenmeye başlayan umudu büyütebilmektir emelimiz. Heybemizde topladığımız isyan seslerini yürüdüğümüz yollara ekerek ilerliyoruz. Bizden önce yürüyenlerin izlerini görmek için… Bu yolda mutlaka karşılaşacağız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu