Güncel

PUSULA | Anlamlı bir yaşam için…

Sistemin üzerimizdeki ideolojik, politik, kültürel, ahlaki, moral ve alışkanlık etkilerine, izlerine karşı ne kadar mücadele veriyoruz? Mücadelede kendimize, yoldaşlarımıza, kitlelere ve davamıza karşı ne kadar samimi ve dürüst bir tutum içindeyiz? Kendimizi eksiksiz görürken karşımızdaki, çevremizdekileri sürekli yargılayan-suçlayan-eleştiren anlayış ve yaklaşımlardan kurtulmak için ne kadar çaba harcıyoruz?

Devrim denilen olgu, en ileri özgürlük mücadelesidir. Sınırlı bir zaman ve mekana sığdırılamayacak kadar mücadele dolu uzun ve zorlu bir yolculuktur. Ve bu uzun ve zorlu yolculukta özgürlüğe ulaşmanın yolu her alanda ve cephede zafere kilitlenmiş başarılı bir pratik örgütlemektir. Ancak böyle bir yaşam ve duruş içinde özgür olunabilir.

Özgürlüğü düzenin sınırları ve bize çizdiği kalıplar içinde arayanlar, öznel dünyalarını değiştirmeyenler kölece bir yaşama mahkum olmaktan kurtulamazlar. Bundan dolayı, her zamankinden daha derinlikli olarak özgürlük ve başarı arasındaki diyalektiğe bakmak, bu ilişkiyi kavramak ve anlamına uygun pratiğin adımlarını atmak zorundayız.

Özgürlük; dünyayı, toplumu, yaşamı ve çelişkileri anlama sanatıdır. Ve bu anlama eylemi, özgürlüğe atılan ilk adımsa, anlama uygun değiştirmek ve değişmek de ikinci adımdır. Sınıf mücadelesine ait sorun ve “an”ın ihtiyaçlarını anlayan ve bu anlama durumunu sürekli güncelleyen, kendini ve kolektifi buna uygun örgütleyebilenler özgürleşebilirler.

Bu pratiğin en önemli yerinde, insanın bizzat kendisi vardır. Her bireyin, tanıma, anlama ve değiştirme pratiğini önce kendisinden başlatması gerekir. Bunun ilk adımında kendini ve yoldaşları, daha geniş olarak kitleleri anlamak vardır. Bu anlama çok yönlü, bütünlüklü ve derinlikli olursa değiştirme, örgütleme pratiği de o kadar etkili ve sonuç alıcı olur.

Başarı, anlamaktır. Başarı, örgütleme ve eylemdir. Başarısızlık ise anlamamak, örgütleyememek ve eylem yapamamaktır. Anlama ve kararlaşma pratiği içinde en büyük engel de insanın kendisidir.

Engeli kaldırmanın ilk adımı, sağlam ve doğru bir dünya görüşüne sahip olmaktır.  Bu görüşün yasalarına ve ilkelerine uygun olarak çevreye, topluma ve dünyaya doğru bakarak anlamaya çalışmak başarının yolunu açmaktır. İnsanın kendisine ait tüm zaaf ve geriliklere karşı savaşıp alt etmesi tayin edici düzeyde önemlidir.

Sisteme karşı savaşı sadece silah ve şiddetle anlayanlar fena halde yanılıyor demektir. Savaşın en acımasız, en sancılı ve sarsıcı yürütüldüğü yer insanın kendisidir. Buna çok zaman fazla anlam ve değer verilmez. Hatta dikkate değer görülmediği anlar ve dönemler bile olabilir. Bu bir yanılgıdır. Çünkü en büyük, en zorlu savaş militanın kendi içinde yürüttüğü mücadeledir.

Kendi içindeki düşmanı yenemeyen ise dışındaki düşmanı yenemez. Amaca uygun bir bağlılık, yoğun emek ve en önemlisi eleştiriye açıklık ve özeleştiride amansız olmak başarının yolunu açar. Amacına yüksek düzeyde bağlı olmayan, kendisine tek yanlı, yüzeysel ve üstünkörü bakan kendi dışına da benzer şekilde bakar. Kendi gerçekliğiyle her gün, her an yüzleşmeyen, böyle bir ihtiyacı duymayan aslında kendini aldatıyor demektir. Ve kendini aldatan dışını da aldatmaktadır.

Kendi zaaflarıyla, yetmezlik ve gerilikleriyle düzenli ve sürekli olarak yüzleşmeyen, bencillikleriyle yeterince savaşmayan, her eleştiriyi değişmenin bir adımı olarak kullanmasını bilmeyen dışındaki düşmanla da etkili ve sonuç alıcı bir savaş yürütemez ve devrimcileşemez.

Toplumu, çevreyi ve insanı kuşatan, sarıp sarmalayan, nefessiz ve soluksuz bırakan, zehirleyen sisteme karşı ne kadar dayanıklıyız? Soluduğumuz zehrin, yaşadığımız kirlenmişliğin ne kadar farkındayız?

Sistemin üzerimizdeki ideolojik, politik, kültürel, ahlaki, moral ve alışkanlık etkilerine, izlerine karşı ne kadar mücadele veriyoruz? Mücadelede kendimize, yoldaşlarımıza, kitlelere ve davamıza karşı ne kadar samimi ve dürüst bir tutum içindeyiz? Kendimizi eksiksiz görürken karşımızdaki, çevremizdekileri sürekli yargılayan-suçlayan-eleştiren anlayış ve yaklaşımlardan kurtulmak için ne kadar çaba harcıyoruz?

Hataların nedenlerini hep kendi dışında arayan, yaşadığı çözümsüzlükleri kendi dışıyla açıklayan tutuma neden sık sık başvuruyoruz? Oysa kendi gerçekliğiyle yüzleşmekten, gerilikleriyle savaşmaktan korkan bir insan dışına karşı savaşta da başarılı olamaz. Çünkü savaş en başta kendine karşı netlik ve açıklık ister; en başta kendine dürüst bir yaklaşım ve samimiyet ister.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu