GüncelMakaleler

POLİTİK-GÜNCEL | Üretim ve Dayanışmanın Gücü!

"Dayanışma ve yardım kavramlarının arasına çektiğimiz sınırda yeşeren bir çalışmadır. Deprem bölgesindeki insanların emekleri sonucu oluşan ürünlerle depremzedelerle dayanışmak isteyenlere aracı olacaktır. Aynı zamanda tüketici açısından güvenilir, kaliteli gıdaya ulaşılmış olunacaktır"

6 Şubat depreminin üzerinden sekiz ayı aşkın bir zaman geçti. Deprem yüzbinlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olurken geride kalanlara yas ve türlü dertle cebelleşerek yaşama tutunma zorunluluğu getirdi.

Deprem gününden bu yana, yaşanan acıların sorumluluğu insanları dayanıksız evlerde yaşamaya mahkum eden yoksulluğa dolayısıyla sermaye düzenine aittir. Deprem sonrasında arama kurtarma çalışmalarından enkazların kaldırılmasına, barınmadan sağlığa kadar her noktada yetersizliği artık aşikardır. Zaman ilerledikçe daha net anlaşıldığı üzere meselenin yetememe olmadığı devlet tarafından sistematik bir politik hamle olduğu belirginleşmektedir.

Geçmişten bu yana iş olanakları yaratılmayarak insanların başka şehirlere veya başka ülkelere göç etmesi sağlanmıştı. Özellikle Elbistan, Pazarcık, Antakya, Samandağ halkı yurtdışında çalışmakta veya kalıcı olarak göç etmişlerdir. Alevi toplumuyla süregelen sistematik bir hesaplaşmanın işlendiği bölgelerdeki depremin etkisi devlet gözetiminde boyutlandırılmıştır. Geçmişten bu yana göçe sürükleme politikalarının hayata geçirilmeye çalışıldığı bu bölgelerde insanların yaşama fırsatı olmayacak hale getirilerek tekrardan göç dayatılmaktadır.

Devlet insanların bölgeden göç etmesi, muhalif kesimlerin yaşadığı bölgelerin insansızlaştırılması için ellerinden geleni yapıyor.

Bir taraftan iş olanakları yaratılmazken diğer taraftan enkaz boşaltımları ve toprak istimlakı çoğunlukla muhalif kesimlerin yaşadığı bölgelere yapılıyor. Depremzedeler depremde evlerini, yakınlarını kaybetmelerinin ardından şimdi de devletin attığı adımlarla yerlerinden hızla göç ettirilmeye çalışıyor. İstimlak edilerek yapılacak konutlarda veya insanların zor durumlarından faydalanılarak emlakçılar tarafından alınan arsalarda yapılacak konutlarda kimlerin yaşayacağı halkta haklı bir kaygı oluşturmakta. Özellikle Antakya ve Samandağ’da bölgenin demografik yapısı üzerinde yapılan hesaplar halk için tedirgin edicidir.

Devlet halktan on yıllardır topladığı deprem vergilerini bırakalım depremin ardından yine halktan topladığı milyarlarca lira-doların halkın sorunları çözümü noktasında kullanımı adına bir adım atmamaya devam etmektedir. Bu durumda devletin yürüttüğü politikaya karşı politik pratik basınç oluşturacak adımlar atılırken bu keşmekeş içerisinde halkın yaşamını idame ettirmesinin olanakları aranmalıdır.

Türlü imkana sahip olan egemen sınıfların elindekileri seferber etmeyişini veya adaletten yoksun nizamını, halk için değil yine kendisi için çalışmasını her an ifşa ederek gözler önüne sermek gerekiyor. Aynı zamanda çok daha küçük imkanlara sahip olan halk güçlerinin nasıl yoktan var edebildiğini, küçük bile olsa anlamlı, tutarlı işler yapabildiğini anlamak ve göstermek gerekiyor. Bölgeye dışardan gelen desteğin sonsuz olmadığı ve sorunun çözümüne dair kalıcı işlevi bulunmaması nedeniyle günümüz için kusurlu yanlar içermektedir.

Artık insanların mutfağını, geçimini, evini, gündelik yaşamını yeniden örgütleyebilmesini ve bunu bizzat depremzedelerin kendi emeğiyle yapabilmesinin sağlanması için olanakları seferber etmek şeklinde düşünülmelidir. Bu bakımından deprem bölgesindeki çalışmalarımızın kalkınma yönünün öncelikli olması gerekmektedir.

Zira hem ekonomik olarak geri bırakılmaya çalışılan bir bölge olması ve sistemin asimilasyon ve demografik yapıyı değiştirme adımlarını boşa düşürmek bakımından kıymetli bir muhteva taşıdığı açık.

 Yaralar dayanışma ile sarılıyor

Partizan ve YDG olarak yaptığımız tüm dayanışma çalışmalarında halkın yapılan işe dahiliyeti önemsediğimiz konulardan biridir. Sadece veren veya alan konumların dışında birlikte çalışan, birlikte üreten ilişkilerin geliştirilmesi temel anlayışımızı oluşturmakta.

Bu doğrultuda Antakya’da yapmış olduğumuz çalışmalar kimi yönleriyle sınırlı olmasıyla birlikte politik muhtevası bakımından olumlu gelişim sağlamaktadır. Ağustos ayında YDG’nin düzenlediği 6. Köy Çalışması’nda bölge halkıyla birlikte biber salçası üretimi yapmıştık. Eylül ayında ise Partizan ve YDG olarak köy halkıyla birlikte Nar Ekşisi üretimi yaptık.  Bölge halkının yıllardır üretmiş oldukları yöresel ürünleri gelir kaynağına dönüştürebilecek üretim ve tüketim zincirinin oluşturulmasının adımları atılmakta.

Kimi amatör yönlerimize rağmen kitlenin özverili ve sorun çözücü konumu sayesinde birçok zorluk çok daha kolay şekilde çözülebilmekte.

Narları üreteninden işleyenine mümkün olduğu kadar çok küçük üreticiye ve emek verecek insanın dahil olması için çaba göstermekteyiz. Üretimi yaparken kapitalist-feodal sistemin öğretmiş olduğu ilişkilerle mücadele ederek kolektif çalışmanın toplumsal olarak kazandıracağı anlayışına önem veriyoruz. Yapmış olduğumuz çalışmalar ne sadece ekonomik ne de sadece sosyal yönlerle var olmaktadır. İki denklemin bir arada insani işlemesini bugünden sağlayacak mütevazi adımlardır.

Dayanışma ve yardım kavramlarının arasına çektiğimiz sınırda yeşeren bir çalışmadır. Deprem bölgesindeki insanların emekleri sonucu oluşan ürünlerle depremzedelerle dayanışmak isteyenlere aracı olacaktır. Aynı zamanda tüketici açısından güvenilir, kaliteli gıdaya ulaşılmış olunacaktır.

Böylece depremin yaraları üretim ve dayanışmanın gücüyle daha hızlı bir şekilde sarılabilecektir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu