GüncelMakalelerYorum

POLEMİK/YORUM | Aydınlık yazarı utanmak gibi devrimci bir duyguya sahip midir?-1/6

Aydınlık dergisinin (aydınlık.com.tr) "Garbis Altınoğlu grubu ve İbrahim Kaypakkaya’nın TKP-ML/TİKKO’su" başlıklı yazısına ilişkin kaleme alınan polemiği güncelliğinden dolayı yayımlıyoruz. Makale 6 bölüm halinde yayımlanacaktır.

Yazarın Notu: Yazıya girmeden önce şunu açıkça belirtmek istiyoruz: Aşağıda yazılan bütün görüşler yazarını bağlayan şahsi görüşlerdir. Bu yazıda yazan her şey aksi belirtilmedikçe yazarının şahsi görüşüdür.

Bundan birkaç gün önce, 19 Ağustos 2019 tarihinde Aydınlık nam kapkaranlık faşist ve kontra gazetede bir yazı dizisinin bir bölümü çıktı: “Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri-3 – Garbis Altınoğlu grubu ve İbrahim Kaypakkaya’nın TKP-ML/TİKKO’su” (https://www.aydinlik.com.tr/garbis-altinoglu-grubu-ve-ibrahim-kaypakkaya-nin-tkp-ml/tikko-su-ozgurluk-meydani-agustos-2019-1; https://twitter.com/AydinlikGazete/status/1163359949340205058).

Tabii sosyal-medyada Aydınlık’ın trolleri yazıyı tekrar tekrar paylaştı ve kendi yalanlarına kendileri canla sarıldılar. Yazının başlığı sizi aldatmasın, yazının yarısından fazlası başlıkla alakasız bir şekilde Doğu Perinçek’in tarihi eğip büktüğü palavralarıyla dolu sağcı Dev-Güç teorilerini anlatıyor, buna karşılık yazının sadece irili ufaklı 15 paragrafının (buna tek cümlelik paragraflar da dahil) kısmı başlıkla ilgili.

Öncelikle yazının yazarına değinelim: Hüseyin Karanlık. Gerçekten de ismi gibi karanlık bir kişiliktir, zira kendisi eski kuşak PDA’cılardan olduğundan (belki teferruatıyla hatırlamasa da) az biraz anlattığı dönemin öznesi ve tanığıdır ve bu yüzden bilinçli bir şekilde yalan konuşmaktadır. “Karanlık Çienşang”ın bu yazısını çok acemice ve uyduruk bulduk, dahası PDA’cıların sola ve devrimci harekete yabancılaşmasının vardığı seviye olarak yalan söyleyebilme niteliğinin düştüğünü de gördük.

Biz Karanlık Çienşang‘a akıl verelim, bir daha İK yoldaş ve onun kurduğu TKP (M-L)’si hakkında uyduruk yazılar yazacaksa, zahmet edip 1977’de yazdıkları “Tasfiyeciliğin Aşırı Sağcı Özü” (Aydınlık. Ocak 1977. Sayı: 71. Sayfalar: 26-35.) yazısını açıp biraz ondan kopya çekmesidir (Ek olarak şunlara da bakabilir: “Proleter devrimciler geçmişte dogmatizme karşı nasıl mücadele ettiler” [Kızıl Siyasi İktidar Meselesi (Aralık 1971),

İkinci Troçkist-Tasfiyecilerin Eleştirisi (Şubat 1973), Bazı Meseleler Üzerine (Nisan 1973), Troçkist Tasfiyeciler Üzerine Bazı Notlar (8 Eylül 1973) yazılarından alıntılar].Aydınlık. Ağustos 1976. Sayı: 66. Sayfalar: 27-32.; “Tasfiyeci Grubu Terk Eden Bir Devrimcinin Eleştrisi”. Aydınlık. Kasım 1976. Sayı: 69. Sayfalar: 31-38.; “Yurt Dışındaki Hatalı Çizgiyi Terk Eden Bir Devrimcinin Özeleştirisi” Bilge, Osman. Aydınlık. Aralık 1976. Sayı: 70. Sayfalar: 49-52.;

Biz bunları açıkça verebiliyoruz çünkü bunlar birkaç sol tespit üzerine [ki TKP (M-L) 1. Konferansı (Şubat 1978) esnasında düzeltilmiş tespitlerdir, bkz: Komünist, Sayı: 1.] laf kalabalığından başka bir şey değildirler, hiçbir esas eleştirimize değinmemektedirler veya çarpıtmaktadırlar). En azından o zamanlarda Aydınlık şefleri yalan ve iftiralarını (baskısı bitip toplattırılan bir kitap üzerinden gösterdikleri için) daha gerçekçi kılmak adına dipnotlarda iftiralarına sahte atıf yapıyorlardı!

Tabii Karanlık Çienşang hatırlar mı bilinmez, komünistler her daim sizin yalan ve iftiralarınıza cevap vermişlerdir. Bunu o dönem yurtdışında yayınlanan Gerçek dergisinin Gerçek Yayınevi’nden çıkan “Aydınlık Dergisi’nin Devrimci Harekete Yönelttiği İftiralara Bir Yoldaşın Verdiği Cevap” (1977, tekrar baskısı: “Aydınlık Dergisinin Devrimci Harekete Yönelttiği İftiralara Cevap”. Le-Ya Yayınevi. Belgesel Yayınlar Dizisi – No: 1. 1978) broşüründe zaten Proletarya Hareketi rezil rüsva edip yalanlarınızı teşhir etmişti ama olsun, onurunuz olmadığından aynı yalanları tekrar tekrar ortaya attığınıza göre bu işi biraz daha profesyonel yapsaymışsınız daha iyi olurmuş.

Bir yazıda ortaYa attığınız palavralara cevap vereceğiz. Açıkçası 2019 yılında halen daha bu yalanlara cevap yazmak bizim için acı verici. Ama düşmanda [düşman ifadesini bilinçlice seçtik] onur olmadıkça anlaşılıyor ki biz bu iftiralarla hep karşılaşacağız. Bu yazıyı yazıyoruz, çünkü olur da bir aklı evvel daha aynı yalanları ortaya atarsa, siz iftiracılara verdiğimiz cevabı onlara karşı da kullanabiliriz.

Yazıyı iki temel üzerinden alacağız:

1- Çaru Mazumdar kimdir ve gerçekte onu en bayağı şekilde taklit edenler kimlerdi, TKP (M-L) Çaru Mazumdar’ı kopyaladı mı?

2- Garbis Altınoğlu-Adil Ovalıoğlu çevresi (Robert Kolejliler, 1. Troçkist Tasfiyeciler [Aydınlık ithamı]) nasıl ve neden koptu ve İK yoldaşın bunlara karşı tavrı neydi?

Bu yazının sonunda açıkça görüleceği üzere iftiraların yalan olduğunu kanıtlayacağız. Bunu çok açıkça belirtiyoruz, zira ortada olan iddialar ipe sapa gelmez görüşlerdir. Ama şunu peşinen soruyoruz: Aydınlık yazarları bizimle polemiğe girecek yüreğe sahip midir?

Bu yazıyı tekzip edip “Biz bunu bunu yazdık ama bu doğru değildir, okurlarımızdan özür dileriz” diyebilecek yüreğe sahip midir?

Biz buna şimdiden cevap veriyoruz: Hayır, Aydınlık yazarları onurdan ve haysiyetten yoksun birer iftiracıdırlar.

Onların iftiraları daha 1972’lerden beridir süre gelmektedir ama hiçbir zaman iftiralarını kanıtlayamamışlardır. Onlar İbrahim yoldaşın 1972’de meydan okuduğu üzere aksini kanıtlayamadıkları müddetçe (ki kanıtlayamadılar) iftiracıdırlar ve bizim onların yüzüne tükürmeye hakkımız vardır.

Ve sizin adınız geçtiğinde, yüzünüz orada-burada göründüğünde binlerce komünist, devrimci, ilerici, demokrat, yurtsever halkımız kin dolup öfkeyle tükürmektedir, ki yarın yüzünüze topluca tüküreceğimiz günler de gelecektir. Sizi övenler, Akit TV sunucularıdır. Bu hep böyle olmuştur ve hep böyle olacaktır.

Mao Zedung diyor ki: “Hile ve tertiple uğraşmayın, açık ve dürüst olun.” Sizin için bu talimata uymanın vakti çoktan geçmiştir baylar, siz artık değil dürüstlük, en feodal nitelikler içerisinde gelişmiş onura bile sahip olamayacak kadar yalaka, kuyrukçu, halk düşmanı faşistlersiniz. “Yurtsever” dediğiniz MHP’den zerre farkınız yoktur. “Milli bir hükümetin üyesi” dediğiniz Süleyman Soylu’yla siz bir yanasınız ve biliyoruz ki yarın bir gün devran dönünce, siz bu sefer de ona bir bahane uydurursunuz.

Nasılsa haysiyet, onur sizde eksik en temel şeydir.

Baylar, size omurgasız demiyoruz, zira siz omurgasız değilsiniz, sizde direkt tek bir kemik bile yoktur ki kaldı bir de dik durasınız! Her bir yanınız yamuk yumuktur, çürümüştür. Halk düşmanlığı, yurt düşmanlığı, şovenizm sizin çatlayan ar damarlarınıza çoktan sızmış, vücudunuzun her bir noktasında dolaşmaktadır.

Sizlere karşı-devrimci demek bile eksiktir, sizler faşistsiniz; daha azı değil. Adınız daha yaşarken lanetlenir olmuştur ve yarın bir gün çeşitli milliyetlerden Türkiye halkı Erdoğanları-Bahçelileri hak ettikleri yere, dostları Hitler’in, Mussolini’nin, Şah’ın, Somoza’nın, Lon Nol’un, Nguyen Van Tiyö’nün ve bilcümle faşistlerin yanına fırlattığında sizi de onlarla birlikte postalayacaklardır. 

1 – Çaru Mazumdar kimdir ve gerçekte onu en bayağı şekilde taklit edenler kimlerdi, TKP (M-L) Çaru Mazumdar’ı kopyaladı mı?

Yazarın temel dayanağı Çaru Mazumdar yoldaşa en adi iftiraların atılmasıdır. O bunu yapmaktadır, çünkü “Çaru Mazumdarcılık” iftirasıyla kişiliksizleştirmek için önce iftiranın niteliğini ağırlaştırmak gerekir. Peki Çaru Mazumdar kimdir? Aslında Aydınlık yazarı buna değinmeye tenezzül bile etmiyor, çünkü onun gibi inanmış bir komünisti açıklamak demek, onunla enternasyonal planda aynı safta, yani Başkan Mao’nun kızıl ışıklı yolunda olanlara iftira atmayı imkansızlaştırmaktır.

Bu yüzden o “… o sırada Hindistan’da kırsal alanda silahlı mücadele eylemleri yapan “Hindistan Komünist Partisi-Marksist Leninist” adlı bir gru[p] …” demekten öteye gidemiyor.

Çaru Mazumdar

Çaru Mazumdar’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği!

Esasen Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) ve Çaru Mazumdar burada üç beş satırla geçiştirilecek konular değil. Bu konuda (Türkçe literatüre, hatta görece İngilizce literatüre göre de derli toplu uzun) bir yazı hazırlanmaktadır. Biz burada kısaca değineceğiz.

Türkiye’de Çaru Mazumdar, sağcılarca her zaman iftiralarının bir maskesi olarak kullanılmıştır. Bir sol oportünist grup kendi kendini yemiş, başka örgütlerden insan vurmak tahayyülleri mi kurmuştur?

Bunun mesulü Hindistanlı Çaru Mazumdar’dır. Bir sağcı, kendi sağcı özünü gizlemek için devrimci hattı itibarsızlaştırmak mı istemektedir? O zaman karşısındaki Çaru Mazumdarcı’dır. Ya da solun hiçbir parçası olmayan birisi misiniz?

O zaman ömrünü devrime karşı mücadele etmeye adamış bir CIA ajanının anılarını baz alıp Çaru Mazumdar’a CIA’nın provokasyonuna alet oldu diyebilirsiniz (bu iddiaya cevap şu yazıda verildi: https://partizan-online5.net/murat-yetkinin-heyezanlari-hindistan-komunistlerine-yonelik-bazi-iftiralara-cevap/; https://twitter.com/partizan_online/status/1090934945651085312). Nasılsa hiçbir doğru düzgün metin, belge yok bu kişi hakkında Türkçe’de, kim bilecek kimdir!

Bu gariban kişiyi sadece Hocacı oportünistlerin (“… Kaypakkaya platformu da, Mao çizgisinin ve 1949 Çin Devrimi’nin Türkiye monte edilmiş kötü bir kopyası, bunun Çaru Mazumdarcılıkla koyulaştırılmış yerli bir versiyonudur.” “Sosyoekonomik yapı “çözümlemesi” açısından PDA‘nın bile gerisine düştüğü, hatta bu alanda Türkiye solunun tarihinde en geriyi temsil ettiği rahatlıkla söylenebilir.”; bkz: “Birlik Üzerine – Oportünist Bir Seçeneğe Karşı”. Devrimci Proletarya Yayınları) veya Aydınlıkçıların (“TASFİYECİLERİN ALDATTIĞI DEVRİMCİLER! TROÇKİST FİKİRLERLE MÜCADELE EDİN / Hindistan Marksist-Leninist Komünist Partisi yöneticilerinin bir kısmının bütün parti kademelerine ve partili yoldaşlara açık mektubundan parçalar”. Halkın Sesi. 21 Ekim 1975. Sayı: 28. Sayfa: 8.) iddialarında saldırı amacıyla görürsünüz (ne kadar da hoş bir rastlantı!).

İngilizce bilmiyorsan ve hakkında iki kelam yazı okuyamıyorsan bu kişiyi Deccal sanacaksın! Oysa kimdir bu şahıs?

Kendisi klasik müzik dinleyen ve klasik edebiyatı seven, çocuklarına da bunu aşılayan bu kişi kaba saba bir köylücü müdür? “Silahlı aletler değil dirgenlerle savaşmayı öneren” “arabalara-traktörlere binmeyin” diyen birisi midir? Yoksa ömrünün en aşağı 10 küsur yılını modern-revizyonizme ve yeni-revizyonizme karşı mücadeleye, silahlı halk savaşına ve devrime adayan inanmış bir komünist mi?

İlk efsaneyi Aydınlıkçılar yaymıştır, hem de bunu Çaru Mazumdarcı geçindikleri dönemde yapmışlardır. Evet, bunu onlar yapmıştır (aşağıda bunları anlatacağız) zira onlar Çaru Mazumdar’ın adını sadece sağcılıklarını gizlemek için bir maske olarak kullanmış, bunu yaparken de rahatlarına zeval gelmemesi için onu ya çarpıtmış ya da esas metinlerinin çevrilmesini engelleyip sağ oportünist baylar rahatını korumuşlardır.

Şimdilerde en karşı-devrimci tezleri üreten “Doğu’nun çömezi” (İK) Halil Berktay efendiye sorun, PDA’daki yazıları kim çevirdi İngilizce’den? Ha, doğru, soramazsınız; çünkü halk düşmanı, devrim düşmanı çizgiyle yetiştirdiğiniz bu hain, İK yoldaşı öldürme planları kuracak kadar alçaklaşacak bu rezil artık saflarınızda değil ve ona o günleri sorunca da “Sormayın” diyor, zira “o köy çalışmaları, o günler” (Aydınlık’tan Kaçanlar) aklına geliyor. Ama siz şimdilerde Halil Berktay’la birleştiniz doğru, ikiniz de AKP’ye kuyruk olma tezleri üretiyorsunuz, Berktay sadece sizden biraz daha eski.

Türkiye’de Çaru Mazumdar’ı kim ilk ortaya çıkardı? O Boğaziçililer dediğiniz (ki o dönem okulun adı Robert Koleji idi, anakronizm) üç beş tasfiyeci değil. Onlar yurtdışından kaç tane Liberation sayısını getirtebilirdi? Ki Liberation, 1971’de bürosu basılıp kapatılmış bir dergidir.

Daha sonradan yurtdışındaki kimi Hindistanlı öğrenci çevreleri bu zar zor bulunan dergideki (düşünün, ana vatanı Hindistan’da bile yasaklı bir dergi!) sadece çok önemli makaleleri bastılar (mesela HGP (M-L) – OIMLA’nın Chingari dergisinin bir özel sayısı sadece Liberation’daki makalelere ayrılmıştı), ki genelde Liberation’dan alınan bu yazılar yalnızca Çaru Mazumdar’ın makaleleriydi.

Hayır baylar, bunu üç beş Robet Kolejli yapmadı, siz yaptınız. İnsanları aptal yerine koymayın, her ne kadar “kişi kendinden bilir işi” sözü sizin durumunuza uysa da, insanlar (sizin aksinize) aptal değil. O dergileri kimlerin getirttiklerini “yurtdışında Marksist-Leninist klasikleri bizzat ana dilinde okuyarak M-L olan” eski şeflerinize sorun. Ama pardon, yine unuttuk; bugün hiçbirisi saflarınızda değil. Aksine hepsi Amerikancı birer satılmış olup çıktılar. Ne diyebiliriz ki, unutuyoruz bazen.

“Çaru Mazumdar ilkel silahlarla iktidarı alacaktı” şeklindeki fikirler, bir kere ipe sapa gelmez görüşlerdir ve bunları Aydınlıkçı hainler oluşturmuştur. HKP (M-L)’nin gerillalarının (hatta şehir gerillalarının [ki bu 1971’de parti içinde ve daha sonrasında örgütün bölünmesi ardından bir tartışma konusu da olacaktı]) varlığı bile bu yalana cevaptır.

Babulal Biswakarmakar, Adibhatla Kailasam, Vempatapu Satyanarayana gibi yiğit Marksist-Leninist-Maoist gerilla liderleri bu yalana cevaptır.

Gerçek şudur: Naksalbari’de 11’de köylünün şehit edilmesine giden süreçte 24 Mayıs 1967’de polis baskısından bıkan köylüler bir polisi okla kendi inisiyatifleriyle vurur.

Naksalbari köylüleri, iktidarın zor gücüne karşı kendi imkanlarıyla başkaldırmaktadır. Bu olay ertesi gün 11 köylünün alçakça kurşuna dizilmesiyle bütün ülke sathında duyulur ve bu büyük Naksalbari Silahlı Köylü Ayaklanması’nın başlangıcı olur. Köylüler, derin nefret duydukları kötü ünlü polislere, toprak ağalarına karşı bazen kendi inisiyatifleriyle, bazen de devrimcilerin liderliğinde silaha sarılır ama yoksul köylüler silahsız olduğundan bu tür ilkel silahlar kullanırlar.

Bu da zamanla kitle hareketlerinde bu tür azılı halk düşmanlarını öldürenler köylüler oldukları için ve bu tür silahlar kullandıkları için böyle bir imaj çizilir. Oysa ki, bunlar değil Parti üyesi, gerilla bile değildirler, sadece taraftar devrimci köylülerdir. Bu çok bayağı “ilkel silahlarla halk savaşı verme” iddiasının kökeni budur, köylülerin kendi inisiyatiflerinde veya devrimciler önderliğindeki eylemleri.

Yoksa HKP (M-L)’de zaten bu tür bir görüş yoktur. Bu imajı kendi sağcı çizgileriyle Aydınlıkçılar kendi elleriyle (ve ondan kopanlar) çizmiştir. Şimdi Aydınlıkçılar’ın sağcılıklarının maskesi nere, Hindistan’da, Darjeeling’deki köylülerin silahlı mücadelesi nere?

Aydınlık yazarı yazıyor: Bu anlayış, şiddet yöntemini örgüt içi anlaşmazlıklar dâhil her türlü çelişmeyi çözmede de neredeyse tek vazgeçilmez tılsımlı yöntem olarak kutsuyordu. (abç) Nitekim bu örgüt yapılanması [bu örgüt derken burada HKP (M-L)’den AO-GO çevresine atlıyor yazar –BN], sıkıyönetim makamları tarafından örgüt içi bir cinayet haberiyle sansasyonel bir şekilde kamuoyunun duyuruldu.”

HKP (M-L) içerisinde 1971 ile birlikte üç ayrı muhalefet doğdu çeşitli dönemlerde: 1) Suşital Roy Çovdheri’nin muhalefeti, 2) Satyanarayan Singh’in muhalefeti, 3) Aşim Çatirji’nin muhalefeti. Yoldaş Suşital muhalif görüşleri olsa da parti içi tartışmada kaldı ve Parti üyesiyken şehit düştü (kalp krizi). Partisi de onu sahiplendi. Satyanarayan Singh grubu Parti merkezine muhalefet edip kendi kafadarlarıyla bir MK toplantısı yaptı ve örgütü böldü.

Aşim grubu ise hizipçilik yapıp sorumlu olduğu bölgelerde paralel bir örgütlenme yarattı ve sonradan kapağı Satnayarayan Singh’in revizyonist hizbine attı. İşte mükemmel soru geliyor: Madem HKP (M-L)’nin anlayışı bu şiddeti, yani örgüt içi her çelişmede şiddeti tılsım olarak sunuyor, bunlardan hangisi vurulmuştur?

Cevap ver Karanlık Çienşang, ortaya bir iddia atıyorsun buna da bir cevap ver. Cevap: Hiçbirisine. Peki, senin dayanağın nedir bay çok bilmiş? Küçük-burjuva kökenden gelen, tasfiyeci hain bir kliğin içindekilerin birbirini yemesinden sen nasıl bunu Çaru Mazumdar’a çıkartıyorsun. Hayır baylar hayır, boşa maval okumayın; bu tamamen onların sekter, anti-Marksist-Leninist-Maoist tasfiyeci anlayışlarının ürünüdür, Çaru Mazumdar’ın değil. Bu grubun şefleri daha sonradan suçu “HKP (M-L)’den böyle anladık o yüzden böyle oldu” diye kurtarmaya çalışması yüzünden bu olay da böyle kaldı.

İstanbul’da çarpık örgüt içi ilişkilerle kadrolarına İstanbul’un göbeğinde cinayet işlettirenlerin Çaru Mazumdar’la ne alakası var? Sizin Söke mağaralarında 12 Mart sürecinde mağaracılık oynamanızın ne kadar Mao Zedung yoldaşın Uzun Süreli Halk Savaşı stratejisi ile alakası varsa, bunun da Çaru Mazumdar ile o kadar alakası vardır.

(Devam edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu