Bayram Sokak’ta yaşayan trans kadınların evleri 9 Kasım gecesi basılmış, 18 trans kadın ‘korona bahanesiyle’ polis tarafından gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan kadınların hepsi tek bir odada kalmaya zorlanarak sözde korona bahanesi ise hiçe sayılmıştı. Yaşanan bu baskına ve gözaltılara dair açıklama yayınlayan Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği, “Biz bu hikâyeyi biliyor, failleri tanıyoruz” dedi.
“Bekçilerin yetki sınırlarını aşarak sokağı kriminalize ettiği bilinmektedir”
Açıklamada yaşananların hukuka ve insan haklarına aykırı olduğu vurgulanarak şunlar söylendi:
“Pembe Hayat ailesi ve Türkiyeli translar olarak 9 Kasım günü gece saatlerinde 18 trans kadının evleri basılarak gözaltına alınmalarının haberini dehşet ve üzüntü içinde aldık. Bayram sokak, trans kadınların dayanışma içerisinde ve bir arada yaşadıkları hayatta kaldıkları bir sokaktır. Korona önlemleri bahane edilerek 18 kadının gözaltına alınıp küçük bir alanda iç içe bekletilmesi önlem mantığına aykırı olduğu gibi daha sonrasında olay yeri tutanağında ise korona tedbirlerinin yer almaması ve başka bir sebep bahane gösterilerek ifadelerine başvurulması hukuka ve temel insan haklarına aykırıdır. Sadece ifade işlemi için uygulanan ev baskını nefret ve ayrımcılık temelli keyfi bir uygulamadan başka bir şey değildir. Bir süredir sokağın bekçiler tarafından mesken tutulduğu ve bu bekçilerin yetki sınırlarını aşarak sokağı kriminalize ettiği bilinmektedir.”
“Eşitlik yoksa adalet de yok!”
Açıklamanın devamında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de transların eşitlik taleplerinin güçlü bir şekilde haykırıldığının altı çizildi. Her alanda görünür olmak için mücadelenin devam ettiği ifade edilerek şunlar söylendi:
“Barınmanın translar için en temel problemlerden biri olduğu herkesin malumudur. Hâlihazırda böyle yakıcı bir problem varken transların senelerdir dayanışma içinde kurdukları güvenli alanlara saldırmak hikâyenin altında yatan motivasyonu teşhir etmektedir. Bugün bayram sokakta olanlar, daha önceleri Ülker sokakta, Eryaman’da olanlardan pek de farklı değildir. Çeşitli dönüşüm ve rant planları için makbul olmayan vatandaşlara göz dağı verilmeye çalışılmaktadır. Her zamanki gibi translar ilk ve açık hedef olarak hedef tahtasına oturtulmaktadır. Bu planları yapanlar transların güçsüz, yalnız ve hesap verilmeyecek bir grup olduğundan yola çıkarak bu planları yapmaktadır. Ama unutulan bir şey var; translar güçsüz ve yalnız değillerdir. Hesap vereceksiniz! Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de translar seslerini yükseltmeye devam etmekte ve eşitlik talebini büyütmektedir. Her alanda görünürlüğümüzü ve örgütlü sesimizi yükseltmekteyiz. Unutulmamalıdır ki her idare uyguladığı idari işlemler için yetki sınırları içerisinde yaşayanlara hesap vermekle yükümlüdür. Bizler bu topraklarda yaşıyoruz. Bizler bu toplumun parçasıyız. Uyguladığınız keyfi işlemlerin hesabını vermek zorundasınız. Kişilerin topluma karşı sorumlulukları nasıl ki hukuk normları tarafından kayıt altına alınmışsa, toplumun ve idarenin kişilere karşı sorumlulukları da aynı şekilde kayıt altına alınmıştır. Sorumlulukların tek taraflı olduğu düşünülemez. Eğer ki translar bu toplumun birer parçası olarak kabul edilmiyor ve translara karşı idarenin sorumluluklarının yerine getirilmeyeceği söyleniyorsa, o halde transların da sorumluluklarını yerine getirmesini beklemek tiranlıktan başka bir şey olamaz. Eşitlik yoksa adalet de yok!”
Açıklama şöyle sonlandırıldı:
İçinde bulunduğumuz günlerde, Eryaman davası zamanaşımına uğramak üzere. Unutacağımızı, yılacağımızı sananlar büyük bir yanılgı içerisindedir. Bizler adaletin, eşitliğin çok yakında olduğunu artık biliyoruz. Elde ettiğimiz kazanımlar haklı mücadelemizin yoluna ışık tutuyor. Translara yönelen her türden şiddetin adalet sağlanıncaya kadar takipçisi olacağımızı ve varlığımızdan rahatsızlık duyanların rahatlarını kaçırmaya devam edeceğimizi bir kez daha kararlılıkla dile getiriyoruz.
Eşit, adil, sağlıklı yarınlara,”