Sınıf mücadelesinin her an yeni sürprizlere gebe gürül gürül aktığı bir coğrafyada yaşıyoruz.
Her yeni güne bir operasyon dalgasıyla girmek mümkün. Yüzde 51’lik oy oranı ile övünen AKP hükümeti için oldukça manidar olan bu saldırı furyası, toplumun üzerine adeta bir karabasan gibi çökmekte. Türk hâkim sınıfları, tüm şovlarına ve güç gösterilerine karşın en küçük bir muhalefete bile amansız bir düşmanlıkla saldırıyor. Zira, biliyorlar ki arkalarında olduğuna inandıkları halk desteği, ilelebet orada durmayacak. Vites büyüten özelleştirme saldırıları, esnek-güvencesiz ve taşeron çalışma; işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılar, AKP hükümetinin istim üstünde yürümesini koşullamaktadır.
Milyonlarca emekçiyi yerinden yurdundan edecek olan Kentsel Dönüşüm saldırısının AKP için hayırlara vesile olmayacağı açık. Artık seri cinayetler biçimini alan iş kazaları, kıdem tazminatının gasp edilmesi ve yeni sendika yasası ile işçilerin sendikalaşmasını neredeyse imkânsız hale getirmeyi hedefleyen uygulamalar, gelecek günlerin oldukça hareketli geçeceğine işaret ediyor. Emekçi yığınlar, açlık ve yoksul sarmalında, öfke ve direnişi biriktiriyor. Burada eksik olan söz konusu öfkeyi açığa çıkaracak, örgütleyecek ve hedefine doğru harekete geçirecek bir devrimci odağın yetmezliğidir. AKP’yi bu kadar pervasız kılan da temelde bundan başkası değildir.
Bugün, Türk hâkim sınıflarının hareket kabiliyetini sınırlayan ve bölgede üstlenmek istediği görevlerin önünde engel teşkil eden Kürt Ulusal Hareketi’nin, Kürt halkının direnişidir. Binlerce yurtseveri zindanlara dolduran, saldırganlık ve düşmanlığından taviz vermeden türlü oyunlarla Kürt ulusunun aklını çelmeyi, Kürt Ulusal Hareketi’ni geriletmeyi hedefleyen Türk hakim sınıfları başarısız olmuştur. Askeri ve siyasi operasyonlara karşın devleti köşeye sıkıştırmıştır. Devleti “İkinci İmralı” görüşmelerine ikna eden esas etken de budur. Kürt ulusal sorunu, sınıf mücadelesinin diğer alanlarındaki çelişkileri etkileyecek düzeydeki önemini ve sıcaklığını korumaktadır. Komünistler bu süreci yakından takip etmek, sürecin direnişi ve mücadeleyi geliştiren yanında durmak ve bunun bir parçası olmakla yükümlüdür. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ise bugün açısından bunun somut araçlarından biri olarak günceldir.
HDK’yi Geliştirecek Olan Meclislerdir
HDK, egemenlerin toplumun tüm kesimlerine yönelik saldırılarına karşı Kürt ulusal hareketinin merkezini oluşturduğu bir direniş cephesi olarak mücadelesini sürdürüyor. 11 Kasım’da Birinci Kongresi’ni (2. Genel Kurul) yapan HDK, Kürt ulusuna yönelik saldırganlıktan Kentsel Dönüşüme; kadın cinayetlerinden Alevilere yönelik asimilasyon politikalarına, Suriye özgülünde yeniden güncellenen emperyalistlerin ileri karakolu olma misyonuna kadar geniş bir çerçevede pek çok konuyu gündemine aldı.
Bununla birlikte tüm bileşenlerin kendini özgürce ifade ettiği ve hiyerarşik bir örgütlenmeden çok, demokrasiye dayalı bir modeli öngören Kongre yapısı ekseninde inşa edilen HDK’nin aşması gereken önemli yapısal sorunları olduğu da bir gerçek. HDK’nin ortaya çıkışı ile birlikte birçok ilde ve bölgede örgütlenen mahalle- halk meclislerinin sayısındaki düşme, HDK’de faaliyet gösteren bağımsız birey sayısındaki azalma, HDK’nin çözmesi gereken başlıca sorunlar arasında. Açlık grevleri ve Roboski gündemlerinde yaşanan hareketliliğin ve oluşan sinerjinin HDK’nin, kitlelerin kendini ifade edebildiği, örgütlendiği bir alan haline dönüştürülmesi için kullanılması gerekiyor. Bahsi geçen gündemler ekseninde bazı alanlarda sürece müdahale ve önderlik ettiğimiz bir gerçek iken, HDK’nin bu sorunlarını aşması bakımından tavrımızın geliştirilmeye ihtiyaç duyduğu açıktır.
HDK, bizim için mahalle-halk meclisleri etrafında yığınların kendini ifade edebileceği, ortak bir karşı koyuşu örgütlemede rol oynayabilecek bir adres olma özelliğini korumaktadır. HDK’ye dair politikamızı henüz bir bütün olarak yeterince yaşama geçirmiş değiliz. HDK bizim için bir politik manevra alanı olmayı sürdürmektedir. Bu bağlamda kuruluşunu kongrede deklere eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve özellikle kongre sonrasında giderek artan parti tartışmaları konusunda tavrımızın yeniden dile getirilmesine ihtiyaç vardır.
Halkların Demokratik Partisi
Her şeyden önce söylemek gerekir ki HDP’nin kuruluş hedefini bilerek HDK bileşeni olduk. Bizim için esas olan HDK’dir. Çeşitli renklerden ve çevrelerden güçleri ve bireyleri bir araya getiren zemin HDP değil HDK’dir. Bu konuda Birinci Genel Kurul (Kuruluş Kongresi) kararları son derece açıktır: “1. Genel Kurul Kararları/Karar IV: Partiye katılan Kongre bileşenleri, katılmayanlar karşısında bir ayrıcalık kazanmaz; katılmayanlar da katılanlar karşısında hak kaybına uğramaz… Parti ise, Kongre içindeki bir yapı olacaktır. Kongre’nin bütün ilkelerini ve politik yaklaşımlarını benimseyecektir. Yerel seçimlere, genel seçimlere, Cumhurbaşkanlığı seçimine katılma sürecinde etkin olacaktır… Kongre ile parti ilişkisinde biri diğerinin yerine konamaz. ‘Parti olduk, Kongre bitti; Kongre var, partiye gerek yok’ da denemez. Kongre partiye dönüşmeyecek, varlığını ve etkinliğini sürdürecek, ama seçimler alanında kendi geniş çalışmasını gerçekleştirecek bir araç yaratacaktır. Yani işlevleri farklıdır ve parti bu aşamada Kongre’nin seçimlerdeki siyasal koludur. ..Partiye katılan Kongre bileşenleri, kendi özgün faaliyetlerini sürdürmekte bütünüyle özgürdür. Partiye katılmak bileşenlerin siyasal ve toplumsal etkinliklerinde bir sınırlamayı gerektirmez. Bununla birlikte dileyenler faaliyetlerini bütünüyle HDK bünyesinde sürdürmekte de özgürdür.”
Biz bir çeşit çatı partisi işlevi görecek olan HDP’nin içinde yer almayacağımızı, HDK’nin bir bileşeni olarak bağımsız politikamızı yürüteceğimizi ilan etmiştik. Bu açıdan bizim için yeni bir gelişme yoktur. Burada sorun HDK içindeki bazı çevrelerin “HDK bileşenleri HDP çalışmasına katılmak zorundadır”, “HDP esas alınmalıdır” yaklaşımlarıdır. HDP’nin belli bir takvim aralığında kurulma zorunluluğu ve zamanın darlığı elbette belli bir sıkışmışlık yaratmaktadır. Ancak bu durum tüm HDK çalışmasının HDP çalışmasına indirgenmesi, meclislerde ve yürütmelerde temel gündemin HDP olması gerektiği anlamına gelmez. Hele de yürütmelerin HDP teşkilatlarına dönüşmesine ise hiç gelmez. Meclisler ya da il-bölge yürütmelerinin HDP çalışmalarını örgütlemek üzere kendi içinde bir görevlendirme yapmaları yeterlidir. HDP, HDK meclislerinin ya da yürütmelerinin önemli gündem başlıklarından biridir. Yalnızca HDP başlığında değil genel anlamda, politik olarak doğru bulmadığımız faaliyetlere dâhil olmamız gibi bir durum söz konusu olamaz. Bu tavır, HDK tüzüğü tarafından da garanti altına alınmıştır.
HDK’nin müdahil olabileceği geniş bir alan mevcuttur ve HDK’yi (yerel ve genel seçimler bakımından HDP’yi de) ileri taşıyacak, büyütecek olan, mahalle ve halk meclislerinde yığınlarla birlikte sürece müdahale etmektir.