En son wikileaks ile açığa çıkan ve bu güne kadar uygulanan sömürü, yolsuzluk belgelerinin 1500 katı büyüklüğüne yeni belgeler ifşa edildi. Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu Panama’da kayıtlı olan bir hukuk firması olan Mossack Fonseca’nın 40 yılı aşkın süredir tuttuğu toplamda 11,5 milyon dokümanı dünya ile paylaştı. Öyle ki bu belgeler dünyanın gündemine bir anda oturdu. Bu belgelerde birlikte İzlanda, Pakistan, Suudi Arabistan, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri, Arjantin, İngiltere, Azerbaycan, Suriye ve Rusya’dan pek çok siyasi bürokratın ismi geçiyor. Belgelerde genel olarak ortaya çıkan konular vergi ve para kaçırma işlemlerinin nasıl ve hangi biçimde yapıldığıdır. Hesaplar finansal hareketliliğin özellikle 1990’lı yılların sonunda arttığını ve 2005 yılında zirveye ulaştığını göstermektedir. Belgelere göre Rusya devlet başkanı Putin (ve çevresi) tarafından (ve sadece bu şirket aracılığıyla) yapılan para transferi 2 milyar doları geçmektedir.
Bu bağlamda ortaya çıkan belgelerin boyutları az çok tahmin edilebilir. Ancak Mossack Fonseca isimli şirket dünyada tek şirket değildir. Buna benzer birçok şirketin varlığı söz konusudur. Zira kayıt dışı para kaçırma bugün dünyada bir sektör halini almış durumda ve her ülkenin kendi bünyesinde kendi bürokratlarının kullanımına sunduğu şirketler mevcuttur. Ülke gelirinin nasıl tek bir elde toplandığını, kaçak bir şekilde devlet başkanları ve bürokratlarının nasıl bu paraları elde ettiğini şimdi daha net görüyoruz. Sonuç olarak bugün siyasi yetkililerin almış oldukları maaş aslında birer teferruattır. Örneğin yolsuzluğun Rusya ekonomisine yıllık maliyeti 300 milyar dolar civarında’dır. Bu para neredeyse orta büyüklükte bir ülkenin milli gelirine eşittir. Peki, bu belgeler neden bir den açıkladı veya kim açıkladı?
Emperyalistler arası çelişkiden dökülen inciler
Aslında bu soru kapsamında dile getireceğimiz ilk mesele devletlerin gizli yolsuzluk planlarını ifşa eden ve bunları elinde bulunduran gücün bir şahsiyet ve dolayısıyla bir şirket olmadığı kesindir. Emperyalistler arası ortaya çıkan çelişkiler sonucunda ortaya daha niceleri çıkar ki Panama belgeleri sadece küçük bir ayrıntı. Uluslararası alanda silah ticaretinin büyüklüğünü tahmin ettiğimizde bu ticaret üzerinden yürütülen yolsuzluğun boyutlarının haddi hesabı yok. Öyle ki ABD’de Rıza Sarraf’ın tutuklanması ve ardından Panama Belgelerinin açıklanması dünyada bir finansal hegemonyanın operasyonun başladığını göstermektedir. Operasyon esas olarak emperyalist-kapitalist sistem içinde iktisadi mekanizmaları üzerinden bir şantaj ve denetleme meselesidir. 2011 yılından bu yana Emperyalizmin Ortadoğu’da sürdürdüğü asimetrik işgal boyutları kazanımları ve kayıpları 2016 yılında daha net görünmektedir. Pazar savaşı sonucunda özellikle Rusya ve ABD arasındaki gerilim bu şekilde denetim altına alınmak istenmektedir. Bu belgelerin özellikle Rusya üzerinde odaklanması ise tesadüf değildir. “Dinime söven Müslüman olsa” misali ABD’nin de bu ve buna benzer birçok yolsuzluğu bulunmaktadır. Bu açıdan Panama belgelerinde ismi olmayan (ne tesadüf) ABD’nin meşru bir sistem olduğu da düşünülmemelidir. Bunun ayrıntılarına bakmakta fayda var.
ABD’nin ekonomik operasyonu
En Son Rıza Sarraf’ın tutuklanmasının ardından özellikle Türkiye’de geniş bir kesim bir anda umut yelkenlerini açtı. Zira bu operasyonda Rıza Sarraf’ın İran ambargosunu delerek para kaçırdığı dile getirildi ve bununla birlikte birçok ismin ABD elinde olduğu dile getirildi. Bir anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ipinin yakında ABD tarafından çekileceğine dair umutlar yükseldi. Ancak operasyonun içeriği ve mahiyeti Türkiye için değil aksine dünya ekonomisinde ABD’nin hükmü ve diğer ülkeleri dize getirilmesi için yapılmıştı. Bu noktada tarihsel bir gezinti yaparak durumu ayrıntılı hale getirelim.
Obama başkanlığa ilk geldiğinde ekonomik danışmanlar komitesine başkanlık yapması için tarihçi Christina Romer’i seçti. Esas uzmanlık alanı 1929 Burhanı olan Romer’in buhrandan çıkışına ilişkin düşüncesi Roosevelt’in New Deal’i ve İkinci Dünya Savaşı değil aksine 1936 yılından iyi itibaren Avrupa sermayesinin akışı sağlamıştır. Obama’da ekonomi politiğini bunu esas alarak yürütmüştür.
İlk olarak, Washington ve Londra’nın denetimi dışında kalan tüm vergi cennetlerini kapatmak için harekete geçti. Ardından, Avrupa sermayesinin yarı sömürge vergi cennetlerine sığınmasını sağladı.
Özellikle 2008 ekonomik siyasal krizinden bu güne vergi kaçırmanın sözde önlenmesi gerekçesiyle her türden uluslararası kararın alındığı birçok G8 ve G20 toplantısına tanık olduk burada dikkat edeceğimiz husus bütün ülkelerin kabul ettiği bu durumdan ABD ve kısmen de İsrail, Hollanda ve İngiltere kendini bu karardan muaf tuttu. İşte tamda bugüne dek kendini birçok şeyden muaf tutan ABD off shore şirketlerin kuruluşundan sorumlu dünyanın dördüncü en büyük avukatlık şirketinden hacklenen 11 500 000 dosyayı Süddeutsche Zeitung’a verdi. Kuşkusuz bu belgelerin kamuoyuna sunulmasından önce kimi belgelerin elendiği de bilinmektedir. Zira yayınlanan dosyaların boyutlarına ve açıklanan bilgilere baktığımızda karşımızda çok bir şey durmuyor. Bize yansıyan sadece bir zamanlar Forbes dergisi tarafından dünyanın en zengin devlet başkanı olan Fidel Castro’nun yerine Vladimir Putin, Beşar Esad ve Mahmut Ahmedinejad’ın geçtiğidir.
Tablo ABD açısından esasen böyledir. ABD’nin ortaya koyduğu bu politika mali sermayenin ülkeler üzerindeki hakimiyetini ve operasyonunu ifade etmektedir. Bu kuşkusuz belki bir ülkeyi yıkmayacak ama ABD’nin Osmanlı oyunlarını iyi kavradığı ortadadır.