Yılbaşı gecesi DAİŞ’in Reina’da gerçekleştirdiği saldırı sonucu onlarca kişinin hayatını kaybetmesinin iktidar tarafından gizli bir sevinçle karşılandığını söylersek yanlış olmaz. Zira ortada uzun süreli bir politikanın fiili eyleminden bahsediyoruz. Uzun yıllardır okul önlerinde cadde ve meydanlarda Noel baba sünnet eden, bıçaklayan bir kültürün DAİŞ yöneticisi bir iktidar döneminde böylesi bir eyleme geçeceği aşikardı. Sanat ve akademi alanına dönük selefi düşünüş tarzının hakim olduğu bu süreçte kendisi için toplumsal dönüşümü katliamlarla yaratmaya çalışan bir şahsiyetin kibri etrafında her gün çok sayıda insan hayatını kaybediyor.
Ortaköy katliamının öncesinde bölgede bir selefi dönüşümün yaratılması için günler öncesinden bir otopark yapılacağı ancak bölge halkının bundan rahatsız olduğuna dair birçok haber gündeme gelmişti. Ayrıca iktidara geldiği günden bu yana AKP başta Taksim olmak üzere birçok eğlence merkezinin kapatılması için talimat vermiş ve bunun adımları atılmıştı. Birçok istihbarat verisi başta Reina olmak üzere bölgede birçok eğlence merkezine saldırı gerçekleştirileceğini işaret ediyordu. Öncekiler de olduğu gibi bu saldırı da önlenmedi, çünkü toplumsal psikolojide yaratılacak bu korku dağı AKP ve onu türevi hareketlerin istediği bir şeydi.
Katliamın ardından ise hakim sınıfların timsah gözyaşları ve klişe açıklamalarını bir yana bırakırsak önemli ve tartışmaya ve incelemeye değer bir konuda böylesi bir eyleme verilen tepkilerdir. Gerici zihinlerin verdiği tepkiyi hiç dikkate almazsak liberal ve kimi kendine demokrat diyen grup ve kişilerin “oh iyi olmuş ne işleri varmış gece kulübünde” şeklinde tepkiler vermesi kabul edilebilir türden değildir. Bu durum ne sınıf kini ne de ekonomik bir hiyerarşi ile açıklanabilir. Özellikle de “Kürdistan’da hep insanlar mı ölecek” şeklinde bir yaklaşım ise toplumsal kutuplaşmanın ötesinde bir durum yaratmayacaktır. Bu kutuplaşma durumu mevcut şovenizmi körükleyecektir.
Bugün toplumsal olarak kaçınılmaz bir şekilde Noel veya yılbaşına yaklaşım az da olsa değişmiştir. Bu katliamın toplumsal olarak yaratacağı panik durumu toplumsal ve sosyal katılımı etkileyecek bir yerde duruyor. Zira DAİŞ’in topluma dönük yaptığı katliamların tam da AKP’nin istediği şekilde olması ve bu katılımı baltalamanın askeri biçimi olması bir mesajı içeriyor. “Eyleme gitme”, “devlete karşı çıkma”, “ülkemiz islam ile yönetiliyor, içki, eğlence, yılbaşı haramdır”, “kadın şort giyemez, spor yapamaz” vb. işte bugün ülkemizde DAİŞ’in katliamları aslında AKP’nin topluma politik olarak dayattığı saldırıların askeri biçimidir.
Konumuz Reina ve katliam olunca yılbaşı konusunda da bir dizi anlatıma ihtiyaç duyuluyor. Noel, yılbaşı nedir, ne değildir meselesi bu katliamdan sonra biraz da olsa tartışılır oldu. Selefi tekfir çetelerinin yılbaşına karşı çıktığı nokta neresi ve AKP ve onun bütün sivil kurmaylarının yılbaşını kutlamama/kutlatmama çabaları nereden kaynaklanıyor bu konuyu biraz incelemekte fayda var. Bu açıdan yılbaşı veya Noel konusunu biraz inceleyelim.
Noel nedir? Nasıl değişim göstermiştir?
İsveçli ilahiyatçı Hans Urs Von Balthasar, Noel’i “tarihteki bir olay değil, zamanın ebediyetin istilasına uğramasıdır” şeklinde tanımlamıştır. Balthasar’ın burada ifade etmek istediği şeyin Noel’in bir dönemle kayıtlı olmadığı ve onun zamanın sınırlarına tabi olmadığıdır. Zaman ve akameti konusunda birçok tartışma bilimsel olarak yanlışlık içeriri. Zira sonsuzluğun bir akameti yoktur ve bu açıdan tarihsel olarak baktığımızda Noel’in belki dinsel bir süreci ifade etse de esasta günümüzde bir vesileler durumu olarak karşımıza çıkar.
Noel’in hikayesi Hristiyanlığın inanç merkezinde yer alan bir günü işaret eder. Hristiyanlık’ta bir kadın bir melek tarafından ziyaret edilir ve kadın oracıkta hamile kalır. Nişanlısı, geleneklere ve dinin buyruklarına göre, onu kovma ya da infazına yol verme haklarına sahiptir, ancak o, bunun yerine, onunla evlenir. Bu evliliğin ardından çift yaşadıkları kenti terk eder. Bu seyahat esnasında kadın çocuğunu doğuracak tek bir yer bulamaz ve kadın çocuğunu hayvanlara ayrılmış bir yem teknesinin içine doğurur ve oraya kundaklar. İşte tam da burada tanrısal olanın yer üzüne tecellisi tartışılmaktadır. Hristiyanlığın başladığı yer tam da burası. İsa üzerinden somutlanan Hristiyanlık esas olarak önce bir kadının sözlerinde kendine varlık zemini buluyor. Dolayısıyla bu Kierkegaard’ın dediği gibi “bu kadar çok sayıdaki sıradan insan ve güneş huzmeleri içindeki toz zerrecikleri için -evrenin yaratıcısı, sonsuz ve her şeye kadir- Tanrı’nın insan bedenini ve dünyevi hayatı kabul etmesi fikrinde gerçekten de bir delilik emaresi var”.
Meryem’in İsa’dan önceki sözleri esas olarak toplumsal sorunlara işaret eden ve onun dinleştiren bir yerde duruyor. Ancak ortaya konulan tasarruf ve düşünce, Meryem’in toplumsal sorunlara değinmesi ve bunun nedenleri olarak iktidarı görmesi ona devrimci bir öz katıyor. Meryem “Ruhum Rabbimize hamdüsena ediyor, kalbim Kurtarıcım olan Tanrı karşısında sevinç doluyor, çünkü O kulunun sadeliğini hoş karşılıyor. Güçlü olanları tahtlarından indiren O, O’dur aşağıdakileri yukarı çıkartan. Açları güzel şeylerle doyurdu, zenginleri ise eli boş gönderdi.” Burada ifade edilen şey aslında tarihsel olarak iktidara başkaldırının, bir isyanın ifadesidir. Hristiyanlığın inançsal boyutlarını tartışmadan ifade ettiğimiz bu durum ebediyetin ele geçirdiği bir zaman olarak ele alınıyor ve yeni yıl olarak dilimizde yer bulan Noel’in tüm zulmün ortadan kalktığı ânın hem mümkün hem de gerekli olduğunun bir ifadesi olarak toplumsal yaşantıda yerini buluyor. En imkânsızmış gibi görünen, düzenin altüst oluşu gerçekleşir ve Hristiyanlık Noel ânıyla başlar, bu, onun ana özelliği olarak varlığını korur. Mitolojik betimlemeler yorumlarda Noel bir tarihsel dönemin kapanışı olarak ifade kazanır. Bu yorumlardan biri Noel’in bir tarihsel kesitin kapandığına ve insanlığa aykırı iktidarların kesitlerinin olduğuna dairdir. Yani zamanın sonsuzluğunu bölme eğilimi olarak Noel bu zaman dilimi içerisinde mutlak ve sonsuz bir şeyin olmayacağını işaret eder.
Sonuç olarak
Dünyanın her tarafından içi eğlenceyle doldurulan o kadar çok muhalifi gün var ki bunların tarihsel momentlerini hatırlamak ve tanımlamak oldukça önemlidir. DAİŞ’in Reina’da gerçekleştirdiği saldırı esasta toplumsal olarak böylesi bir günün eğlencesine saldırıdır. Zira her ne kadar selefi cinayet şebekelerinin bu katliamı İslamiyet hesabına gerçekleştirse de İslamiyet dahi kendi içinde bu durumu kabul görmektedir. İslamiyet kendini semavi inançların bir devamı ve sonuncusu olarak görürken aynı zamanda Noel yani insanlığın ve tarihinin başlangıcı olarak tanımlanan “0. gün”ün zalimin zulmüne karşı bir başkaldırı olarak tanımlar. Dolayısıyla neye karşı çıktıkları bir yana bugün ülkemizdeki iktidar ve onun selefi cinayet şebekelerinin neyi korudukları dikkat çekicidir.
Bir Özgür Gelecek okuru