Güncel

OKUR POSTASI | Yüzleşme

Yenilenemeyenin de günün ihtiyaçlarına cevap olma ve içinde yaşadığı topluma güven verme şansı olamaz.

Hiçbirimiz annemizden doğarken iyi ya da kötü olarak bu dünyaya gelmeyiz. Bizi iyi ya da kötü yapan içinde şekil aldığımız toplumsal maddi koşullardır. İnsan iyi ve kötü yanlarıyla bir bütünü oluşturur. İçinde yaşadığımız toplumsal sistem, eğer iyiliğin, eşitliğin ve güzelliklerin gelişip güçlenmesini koşulluyorsa, sizdeki iyi yanların yaşayıp gelişmesine olanak sunar. Tersi halde, toplumda var olan tüm hastalıkların sizde de var olmasına maddi temel oluşturur. İyiyle kötünün, haklı ile haksızın ve ileriyle gerinin amansız kavgası, kişi ve toplumlardaki mücadelesi sonsuza dek süren bir doğa yasasıdır.
Toplumların ya da onu meydana getiren insanların her yönüyle gelişip güçlenmesi, yaşamdaki takındığı tutumlarla direkt ilintilidir. Söz konusu olan yeni dünyanın yaratılmasına öncülük eden bizlersek; en temel ilkemiz “her şeyin
başı dürüstlüktür” ilkesinden hareket etmek zorundayız.

İlkesiz ve ahlaksız yaşamların sonu bataklıktır. Gelişip kendi zaaflarımızı aşmada yüzleşme, olmazsa olmazımızdır. Kişi çıktığı bu zorlu ve engebeli yaşam yolunda, yola koyulurken o yolun cahilidir. Yürüdükçe yolun zorluklarını, nerede koşup nerede durup dinlenmesi gerektiğinin farkına varabilir. Kültürel altyapısı zayıf ve daha çok göçebe toplumundan kalma yaşam tarzına sahip bizim gibi geç öğrenen sosyolojik yapıdaki insan topluluklarında bu sürecin oldukça uzun olduğunu yaşadığımız son yüzyıllık tarihimizden de görebiliriz.

İşte bu aşamada, bu durumumuzla dürüstçe yüzleşme hayatidir. Bunu başarmanın temel koşulu da, alçakgönüllü ve mütevazi olmaktır. Mütevazi olmayanlar, yaptıkları hataların samimiyetle özeleştirisini verip kendileriyle yüzleşemezler. Yüzleşme cesareti olamayanlar başkalarının hata ve kusurlarını kendi hata ve yetmezliklerini örtmede iyi bir araç olarak kullanırlar.

Bu tür yaklaşım biçimi içinde yaşadığımız burjuva-feodal toplum yapısının temel karekteridir. Gelecek düşünü gerçek kılmada can bedeli mücadele edenler bu hastalıklı tarzdan kurtulmadıkça sadece düşün hayaliyle yaşamaya mahkumdurlar.

Geçmiş mücadele tarihimizde kimi alan ya da mücadele biçimlerinin rolünü abartarak yığınla emeğin çarçur edilmesinde ve en seçkin insanlarımızın
buralarda yitirilmesinde başat rol oynayanların kendileriyle yüzleşip topluma samimi bir özeleştiri verdiklerine kaçımız tanık olduk?

Geçmiş önderlikler içinde büyük iddia sahibi olanların birçoğu, sanki o iddiaların gerçek sahipleri kendileri değillermiş gibi davranıp kimi “yeni” teorik tezlere sarıldı. Kimi de geçmişine tepeden bakarak kendini küçük burjuva aydınların kibirli mecrasında konumlandırdı. Peki çarçur edilen, büyük bedellerle elde edilmiş bunca emek ve değerleri için canlarını ortaya koymuş yüzlerce canın yok olmasındaki rollerinizle yüzleştiniz mi?
Kendisiyle yüzleşemeyen gerçek manada yenilenemez!

Yenilenemeyenin de günün ihtiyaçlarına cevap olma ve içinde yaşadığı topluma güven verme şansı olamaz. Yüzleşemeyen geçmiş önderlerin bir çoğu geçmişte küçümsedikleri kimi küçük demokratik kırıntı boyutundaki mücadeleleri, mücadelenin neredeyse esası haline getirip kendilerini tatmin eder hale düştüler. Geçmişte toplumun büyük güven duyduğu ve önderlik beklediği birçok insanın bu hallere düşmesi, ezilenlerin umutlarında ciddi kırılmalara yol açtı.

Devrimci-demokrat yapıların marjinalize olmasında azımsanmayacak rol oynadı. Bu içimizi acıtan tablolarla yeniden ve yeniden karşılaşmak istemiyorsak, hata ve kusurlarımızı gördüğümüz yerde bunlarla mütevazi bir şekilde yüzleşmeliyiz. Hayat bize göstermiştir ki; bir kusur küçümsenir, üstünden atlanırsa,
bu bin kusurun yolunu açar. Ve yine unutmamalıyız ki yüzleşmemenin sonu yüzsüzlük olur. Ondan ötesi de sistemin bataklığında debelenmektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu