Bu temel tezlerin devamcısı olan bizlerde bu yenilgiden gerekli siyasal dersler çıkarmak yerine bizden öncekiler in hatalarını kimi örgütsel nedenlere bağlayarak daha büyük kayıp ve yetersizliklerin ortaya çıkmasına sebep olduk.
Teoride derinleşemeyen siyasal önderlikler, dayandığı toplumsal sınıf ve tabakalardan bünyesine kattığı ve özü itibarı ile temel dönüşüme uğratamadığı kadroların ortaya çıkardığı siyasi ve örgütsel sorunlarını iddiasına uygun biçimde çözme gücüne erişememiş ve peş peşe yaşanan mitoz denecek ayrılıklar yaşayarak ezilenler nazarında yarattığı güveni gün geçtikçe yitirerek “marjinal” denebilecek bir siyasal varlık haline gelmiştir.
Geçmiş dönemin önderlikleri içinde bulunan uzun sürede görev yapmış kimi şahsiyetleri bu acı ama gerçek olan durumumuza zerrece içleri acımamış çekildikleri kıyılarından kendi olumsuz hallerini meşrulaştırmaya gayret eden anılar yazmaya başlamışlardır.
Samimiyetle kendi geçmişiyle yüzleşme cüreti gösteremeyen eski “önderler” genç kuşaklar için kötü birer örnek oluşturarak geleneğin büyük emek ve bedellerle yarattığı manevi saygınlığa gölge düşürmüş, sınıf bilinci gelişen kitlelerin bu güzergâha yönelmesini engelleyen ciddi bir işlev görmüştür.
Yaşanılan 10 yıllara dayanan sosyal pratikten çıkarılacak en temel ders; hiçbir siyasal hareketin ortaya koyduğu tez ve bu tezler ışığında uygulanan pratiğin bu coğrafyada yaşayan mazlumları onları ezen ceberut sisteme karşı mücadelede seferber etmeye karşılık gelmediği gerçekliğidir. Bu gerçekliği kabul etmeyen kim olursa olsun kibirlidir, benmerkezcidir ve yaşanılanlardan doğru ders çıkarma mütevazılığına sahip olmayan iflah olmaz küçük burjuvalardır.
Tarihin gelinen aşamasında radikal sol yapılar bizim gibi yarı-sömürge, geri bir toplumsal yapıda mücadelenin diğer biçimlerini inkâr ya da ihmal etmeden toplumu demokratlaştırmada olmazsa olmaz bir role sahip olan demokratik mücadeleyi önemseyen mücadele hattında ısrar etmelidirler.
Bu mücadele alanının mücadelenin kitleselleşip sistemin paradigmasını nasıl zora sokup korkuyla kazanılmış mevzilere saldırdığına Gezi ve 7 Haziran kitlesel hareketliliğinde gözlediğimiz bir gerçeklikti. O süreçte büyük usta Mao’nun “Meşru bir zeminde ihtiyatla ilerleme” siyasal tespitine uygun olmayan halk muhalefeti önderliğinin giriştiği yanlış pratik kazanılmış mevzilerden geri püskürtülmemize ve halkın moral motivasyonunun bozulmasına sebep olmuştur.
Bugünün öncelikli sorunlarından biride sistemin çeşitli şekillerde ezip sömürdüğü halk güçlerinin asgari müştereklerde anlaştığı birlik sorunudur. Ayrılık ve bölünmelerden gına gelen halkın devrimci yapılara güvenmemesinin en başta gelen sebeplerinden biri de bu meseledir. Amaç ve ideallerini yaşama geçirme samimiyetine sahip her devrimci kişi ya da yapı halkların bu temel istemlerine aşırı bir hassasiyet göstermeli yaşanmış güven aşımını giderme noktasında çabalar harcamalıdır.
Bu konudaki temel yaklaşımımız “cepheyi büyütüp hedefi küçültme” anlayışıdır. Kitle hareketinin zayıfladığı böylesine ağır baskı koşullarında iktidar kliğinin dışında kalan, dönemsel çıkarları yüzünden de olsa egemen klikle didişen güçlerle de yan yana gelmekten korkmayan bir yaklaşım benimsemek halk muhalefetinin büyüyüp kitleselleşmesine hizmet eden bir politikadır.
Bu yaklaşımın halk güçleri üzerinde yarattığı olumlu etkiyi 31 Mart ve sonrasında da tekrarlanan 23 Haziran 2019 seçimlerinde yakından gözlemledik.
Egemen kliklerin zayıf iktisadi ve sosyal karakterlerinden kaynaklı sık sık girdikleri yönetememe krizlerinden dolayı uyguladıkları sıkı baskı politikalarını boşa çıkarmak için reformlar uğruna da olsa mücadele eden tüm sınıf ve o sınıfların mücadele arenasındaki siyasi uzantılarıyla da “ajitasyon propagandada serbestlik ve eylemde birlik” ilkesi temelinde birlikte hareket etmesi sağlanmalıdır.
Unutmamalıyız ki faşizmin bir sistem olarak varlık sürdürdüğü bir coğrafyada reformlar uğruna verilen mücadelede ilerici ve devrimcidir.
Reformlar uğruna verilen mücadelenin küçümsenmesi kitlelerin sistemin kliklerinin peşinden sürüklenmesine zemin sunmuştur.
AKP’nin geliştirdiği “sağlık reformu, sosyal yardımlar” vb. gibi pratikler kent ve kır yoksullarının 10 yıldan fazladır onların peşlerinden sürüklenmesine başat neden oluşturmuştur.(Bitti)
Makalenin ilk bölümü için TIKLAYINIZ!