AKP hükümeti OHAL’i de arkasına alarak işçilerin grevlerini yasaklamaya devam ediyor. Bununla da yetinmeyerek yaptıkları açıklamalarda haklılıklarını pervasızca açıklamaya çalışıyorlar.
Kristal-İş’e bağlı Şişecam işçileri yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden sonuç çıkmayınca greve gitme kararı almıştı. Grev, henüz başlamadan Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın imzası ve Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. Bu yasaklamayla beraber OHAL döneminde yasaklanan grev sayısı 4 oldu. Toplamda ise AKP hükümeti 12 grevi yasakladı. Belli ki AKP, grev yasaklama konusunda Türkiye tarihinin en yasaklayıcı hükümeti olmak istiyor. 80 askeri darbesiyle başa gelen Kenan Evren’in yolundan giden, ondan aldığı bayrağı daha da ileriye taşımak isteyen bir Cumhurbaşkanı var karşımızda. Kenan Evren’in getirdiği grev yasaklayıcı sistem günümüzde de işliyor. Evren’in darbeden sonra getirdiği yasalar bugün AKP ile 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek başlatılan OHAL ile keyfi bir şekilde artırılarak sürüyor.
Bugün OHAL bahane edilerek yasaklanan grevler, yarın OHAL’in yasallaşmasıyla birlikte daha da artacaktır. İşçi sınıfı üzerinde baskı ve tahakkümü artırmak için çabalayan AKP hükümeti, grev yasakları, taşeronluk sistemi, kıdem tazminatın kaldırılması vb. birçok politikayla işçi düşmanlığını sürdürüyor. Patronlardan yana olduklarını sürekli olarak her yerde ilan eden AKP, işçi sınıfının öfkesini üzerinde toplamaya devam ediyor. Ve bir gün bu öfke ile birlikte işçilerin nasırlı yumruğu daha da örgütlü, daha da güçlü bir şekilde egemenlerin yüzünde patlayacaktır.
Erdoğan konuşmalarııyla işçilerin tepkisini çekti! Hakları için mücadele edip greve çıkan işçileri hedef alan Erdoğan MÜSİAD’ın 24. Olağan Genel Kurulunda şöyle konuştu; “Diyoruz ki tüm imkanlarınızla tüm cesaretinizle yatırım yapın, üretin, ihracatı zorlayın, istihdamı artırın. Böylece siz de kazanın, ülkemiz de kazansın. Buna karşılık birileri hâlâ olağanüstü hal var diye sızlanıyor. Onların kimler olduğunu biliyorsunuz. Ben de diyorum ki olağanüstü hal, girişimcilerimizin, yatırımcılarımızın önünü mü kesiyor, yoksa önünü mü açıyor? Eski OHAL’leri hatırlayın. Fabrikana giremezdin ya patron olarak. Biz geldik fabrikalarınızın kapısını açtık ya. Şu anda bu OHAL’de o tür tehditlerle karşımıza gelenler anında yasaların hukukun bize verdiği yetkiyi kullanmamızı kolaylaştırıyor. Öyle ikide bir kalkacak hemen grev bilmem ne, kusura bakma. O fabrika çalışmadığı zaman bunun zararını görecek olan işveren olduğu kadar aynı zamanda benim işçi kardeşimdir. Çalışmadığı zaman ne olacak? Oradan işçi kardeşim de zarar görmeyecek mi? Sendika kalkıp her ay normal olarak aldığı maaşı işçisine ödeyecek mi? Burada çok ciddi bir istismar mekanizması çalıştırılıyor. Bu mekanizmaya da bizim eyvallah etmememiz lazım. Herkes görüyor ve biliyor ki OHAL sadece terörle mücadele için vardır.”
Erdoğan konuşmasında patronları daha çok yatırım için teşvik ediyor; ki zaten çıkarılan yasa ve teşvik paketleriyle bunu sürekli olarak yapıyorlar. OHAL’i de arkasına alarak grevleri, “yasaların ve hukukun” kendilerine verdiği yetkiyle nasıl da kolay bir şekilde yasakladıklarını ve patronlardan yana olduklarını net bir şekilde anlatıyor. Bir de “grev bilmem ne, kusura bakma” diyerek işçi düşmanlığını tekrarlamaktan geri durmuyor. Söylediği sözler net bir şekilde kendisinin ve temsil ettiği sınıfın düşünceleri doğrultusundadır.
Bununla birlikte pervasızca, fabrikaların çalışmadığı zamanlarda yani grev yapılan zamanlarda işçilerin de zarar gördüğünü söylüyor. Her gün daha da yoksullaşan, daha da fazla sömürülen ve hakları için greve giden işçilere, “susun, sakın ağzınızı açmayın, olanla yetinin” demeye getiriyor. Yapılan bu açıklama işçi düşmanlığını göstermesiyle birlikte haklarını arayan işçilerin daha da fazla tepkiselleşmesine ve mücadeye daha da fazla sarılmasına yol açıyor. Grevleri yasaklanan Şişecam işçileri, her vardiyada 2 saat iş durdurma eylemi yapıyorlar. Bununla birlikte daha da ileri eylem kararı beklediklerini söylüyorlar. İnsanca bir yaşam için mücadele eden, açlık sınırında yaşayan işçiler Erdoğan’ın dediğinin tersine fabrika açıkken de kazanmadıklarını, emeklerinin karşılığını alamadıklarını dile getiriyorlar.
“Milli güvenliği bozuyor” diyerek işçilerin grevlerini yasaklayan zihniyet, her fırsatta yaptıkları açıklamalarla işçilerin daha da tepkisini çekiyor. Onların söylediklerinin aksine işçiler şunu çok iyi biliyor ki; hak verilmez alınır! Ve bunun içinde mücadeleden geri durmayarak; yasaklara, sömürüye, iş cinayetlerine, taşerona, yoksulluğa “HAYIR” diye haykırıyorlar.