Makaleler

Öznelcilik, bütünü değil parçayı görmektir

Ne Kuyu Dibinde Kurbağa

Ne de Kuyu Ağzı Kadar Gökyüzümüz Olsun!

Bilenimiz çoktur. kuyunun dibindeki kurbağanın gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sandığı hikâyeyi. Buradaki kurbağa ve gökyüzü ilişkisi; olaylara, olgulara kendi gördüğü ya da görebildiği ölçüde yaklaşan bakış açısına atfen yapılan benzetmedir. Kurbağa olmasak da görüneni, gördüğümüz kadarıyla değerlendirip bilimi, tarihi deneyimi bir kenara iterek kurbağanın durumuna, öznelciliğe düştüğümüz ise az değildir.

Devrimci yaşamın bütünü, kuyunun dibindeki kurbağanın tutumunun tam tersi iken bizler uçsuz bucaksız gökyüzünü kuyu ağzı ile sınırlandırarak kurbağanın durumuna düşüyoruz.

Mücadele içersinde sık sık karşı karşıya kaldığımız öznelcilik: Olaylar karşısında kişisel düşünce ve değerlendirmelerimizi öne çıkarmaktır. Öznelciliğin inceleme yöntemi objektif koşulları değerlendirmeden sübjektif koşulların öne çıkartılmasıdır. Olaylar ve olgulara yaklaşırken idealist bakış açısıyla bakmaktır.

Öznelcilik, bütünü değil parçayı görmektir. Yani ormanı görmeyip içindeki meşe dalına; dağın zirvesine değil eteğine, yemyeşil bir ovada buğday başağına takılıp kalmaktır.

Devrimci yaşamın esası idealist düşünce, sübjektivizme karşı verilen mücadele doğrultusunda gelişir. Çünkü; burjuva feodal sistem, öznelciliği canlı tutmak için her şeyi yapar. Küçük yaşlarda başlayan eğitim; üretim mücadelesi ve sınıf mücadelesi bilgisinden arındırılarak verilir bizlere. Bu eğitim ezbere dayalı toplumun kültüründen, yaşam biçiminden kopuk, tek tek kişilerin tarihine dayalıdır. Böylesi bir eğitim sürecinden geçen bireylerin bilgisi kitabidir. Yaşamla bütünleştirilmediğinden soyut, nesnel gerçeklikten kopuk, dogma olarak kalır.

Bilgiyi yaşamla bütünleştiremeyen bu düşünüş proletaryaya değil burjuvaziye aittir. Bu düşünüş tarzı sadece onu çevreleyen koşullarla sınırlar. Dışındaki koşulları değerlendirmeye gerek görmez. Bu da onu dar deneyciliğin girdabında dönüp durmaya mahkûm eder. Biz bu bilgilenme sürecine öznelcilik, öznelci yöntem diyoruz.

Mao yoldaş öznelci yöntemi: “Öznelci tarz, tarihi parçalara ayırır. Çevresini sistemli, gelişmeleri bütünlüklü değerlendiremez. Bir hevesle Marksizm’i ve Leninizm’i inceler. Bu inceleyişte yüzeysel olduğundan sırf incelemiş olmak için inceler. Gerçeklikten kopuk sadece anın görevini kurtarır. Kişisel duygularını tatmin eden önelci üşünüş öznel olanı öne çıkarır. Afili cümlelerini peş peşe sıralayarak ‘başarılarını’ sergiler. Özetleyecek olursak, bilime ve Marksizm-Leninizm’e aykırı olan bu öznelci yöntem, Komünist Partisinin, işçi sınıfının, halkın ve milletin zorlu düşmanıdır. Parti ruhunun saf olmayışının göstergesidir. Karşımızda zorlu bir düşman durmaktadır, onu alt etmeliyiz.” ( Cilt 1, Seçme Eserler, Mao Zedung sf. 25) diyerek anlatıyor.

Öznelciliğe karşı bizim geliştirmemiz gereken de diyalektik materyalist yöntem ve bilgilenme olmalıdır. Devrimci tarzdaki bilgilenme süreci, objektif koşulların değerlendirmesiyle oluşmuş, sınıflı toplumun ortaya çıkışından günümüze değin gelişen süreci kapsar. Üretim mücadelesinin bilgisiyle harmanlaşmıştır.  Dışımızdaki dünyayı, doğayı ve toplumu inceleyen bilim. İki tür bilginin sentezi olan felsefeye; diyalektik ve tarihsel materyalizme dayanır. Devrimler tarihini günümüze taşıyan, tarihsel materyalizmin bütünleştirdiği teorem MLM’dir.

Bugün saflarımızda burjuva feodal sistemin içerisinden gelen küçük burjuva sınıf kökenli azımsanmayacak durumdadır. Bu militanlarda sistemden saflara taşınan ve tek yanlı bakış açısı olan öznelcilik çeşitli biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin teori ve pratiğin birliğinin kopartılması gibi… Özellikle işçi ve köylü kökenli militanlar pratiği öne çıkarıp teoriyi küçümseyebilirken, öğrenci kökenli militanlarda bilgiyi öne çıkarıp pratiği küçümsedikleri için teori ve pratiğin bilgisinde/birliğinde eşgüdüm sağlanamamaktadır. Pratikten kopuk bilgi lafazanlık,  teoriden kopuk pratikte dar deneyciliği ve dogmatizmi ortaya çıkarır. Her iki bakış açısı da bütünü değil, bütünün sadece bir parçasını görür. Tek yanlı değerlendirme yönteminin tehlikelerini önemsemediğimizde karşımıza ciddi sorunlar olarak çıkabilir.

Öznelciliğin gerek örgüt içinde gerekse de kitle ilişkilerinde diğer bir yansıyış biçimi de sekterliktir.  Nesnel koşullardan kopuk, parça bütün ilişkisinin kurulamadığı tek yanlı bakış açısının ürünü olan sekterlik örgüt içerisinde kendini beğenmiş, dar kafalılık, hotzotculuk, eleştiri-özeleştiriye gelememe, eleştiri ve özeleştirinin önünü kapama, kendini dayatma, benmerkezcilik, yüzeysellik vb. biçimlerde yaşanabileceği gibi kitle ilişkilerinde ise halkı tanımak, anlamak yerine onları küçümseyen (öğrencisi olmadan öğretmeni olma isteğiyle) tecrübelerini önemsemeyen yaklaşımlar olarak karşımıza çıkar. Böylesi sekter yaklaşımlar örgüt ruhunu, bilincini örgüt içi ilişkilerde ve kitle ilişkilerinde yıpratır, güvensizlik yayar.

Yine öznelcilik sadece militanlarla sınırlandırabileceğimiz bir düşünce yöntemi değildir. Her düzeyden kadrolarda da görülebilir. Alt kademelerin üst kademelere, üst kademelerin de alt kademelere karşı sorumlulukları vardır. Hangi faaliyet alanında olursak olalım kolektifin örgütsel işleyişini; görev alanı raporlarını üste, üstünde talimatlarını alta ulaştırma, deneteme mekanizmalarına işletilmelidir. Ayrıca öznelciliğin yansıdığı biçime göre eğitim çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Öznelcilik tek biçimiyle değil, farklı farklı biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle ona karşı mücadelemiz dönemsel olmamalıdır. Aksi halde tekrar karşımıza çıkacaktır.

 

Yürümek Koşmak, Koşmak da İlerlemek Değildir!

Devrimci yaşama adım atmak zihinsel değişim için önemlidir fakat yetersizdir. Asıl iş bundan sonra başlamaktadır. Örgütsel yaşamın bütününü oluşturan anlayışları, ilkeleri mekanikçe uygulayarak değil onun özünü kavrayıp; içselleştirerek uyguladığımızda adım atmış, adım attığımızda yürümeyi, yürüdüğümüzde ise koşmayı hedefleyebiliriz.

Öznelciliğe karşı müdahalede adım adım ve kesintisiz olmak durumunda. Bunun için tek bir mücadele biçimi önermek yetersiz olacaktır. Unutmayalım ki bilimsel yöntemden uzaklaşıp yüzeyselleştiği, disiplinin ve örgütsel mekanizmaların işletilmediği her durumda öznelciliğin karşımıza çıkması kaçınılmazdır.

Öz yerine biçim, bütün yerine parça ön plana çıkarıldığında, dogmatik tutumlarla dar deneyciliğe düşüldüğünde, sekter yaklaşımlarla hatalar kamufle edildiğinde… Kısacası bizleşmek yerine bize kendini dayatan kişiliklere karşı ideolojik mücadele de tavizsiz olmalıyız.

(bir Ö.G. Okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu