Bir süredir üzerimizde dolaşan kara bulutların dağılması için her olumlu davranışın, pratiğin önemli etkisi olacaktır.
Böylesi kaos ve kriz anlarında hem birçok yılgın türeyecek hem de dünün yılgınlarından günü fırsata çevirmek isteyenler olacaktır. Ayrıca bulanmış sularda sadece halk saflarındaki cahillerin yanlışları olmaz; aynı zamanda düşman uzantılarının da planlı-programlı adımları olabilecektir. Peki dostu düşmanı nasıl ayıracağız. Bu zor olabilir ama imkansız değildir. Herkesi devrimci değerlere, ilkelere, üsluba bağlı kalmaya çağırmak önemlidir. Devrimci olan etik kurallarına riayet edince düşman açıkta kalacaktır. Ya da böyle bir duruma düşmemek için harekete geçmeyecektir. Evet,yenileneceğiz ama bunu doğru yol ve yöntemlerle yapmak zorundayız. Tüm yoldaşlara bu çalışmalarında başarılar diliyorum.
Politik çalışmalara ağırlık vermek bu açıdan da önemlidir. Örneğin 17 Nisan’la birlikte hemen 1 Mayıs çalışmalarına başlamalıyız. Hayır ya da evet çıkması önemli değildir. Hayırın anlamı ciddi bir moral ve motivasyon kaynağı olmasıdır. Biz her iki durumda da mücadeleye devam edeceğiz. Tabi ki her iki duruma özgü somut durum değerlendirmesini yapıp ona göre konumlanacak, ona göre araç ve yöntemlerle örgütleneceğiz. Özetle her duruma maymuncuk gibi uyan, şablon çalışma tarzı ve uygulamalarımız yoktur, olmamalıdır. Değişen duruma paralel, hızla adapte olarak devrimci özne olmanın olmazsa olmazıdır. Bugüne kadar bunu hakkıyla yapamadığımız için bugün bu tablodayız. Malum yenilenmek gerekiyor, o zaman hadi buzu kıralım ve yolu açalım. Başarılı adımlarımızın umduğumuzdan daha büyük olumlu sonuçlarının olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Şu anki dağınıklık ve kara bulutları hızla nisan güneşinin aydınlığı altında toparlanmaya yol verecektir.
Evet, kolay değil! 45 yılın biriktirdiklerini 45 günde tüketeceğimiz hayalciliğinde olmayacağız. Her fırsatta tekrarladığımız gibi gerçekçi olacağız. Gerçekle bağımızı hiç koparmayacağız. Çünkü yaşam özsuyumuz odur. Ve imkansızı isteyerek zoru görev edineceğiz. Mutlaka kazanacağız,başaracağız!
Komünistlerin uyması gereken ilkeler vardır. Onlar zor zamanların görev insanlarıdır. Tek başlarına kalsalar bile yollarını şaşırmamak, her şeye sil baştan başlamak, onların meziyetidir. Ama şimdi bazıları zoru görünce pusulalarını şaşırıyor. Bu coğrafyada devrimcilik her zaman ateşten bir gömlek olmuştur. Komünistlik ise Kerem misali yanmayı gerektirir. Hep böyle olageldi. M. Suphi, İbo, Cihan…
Özellikle 12 Eylül’ün ardından bazı değerler aşındı. İdeolojik donanım zayıfladı, dejenerasyonun farklı varyantları yaşam alanı buldu. Bunlara 94 sonrası Mehmet yoldaş müdahale etmiş, yenilenme kampanyası örgütlenmişti. Geç de olsa yenilenmeyi tekrar gündemimize almış olmamız olumludur. Tüm kalbimle destekliyorum.
Kolektifin sorunlarına kafa yormak amaçlı bir farklılığı zenginlik olarak alarak çatışarak, tartışarak daha iyi ve doğru olanı bulmanın politikaya-sorunlara duyarlılık geliştirmenin araçları bulunmalıdır. Saflarımızda gelişen tutuculuğun nedenlerinden biri de belirlemeciliğin yaygınlaşıp, herkesin sorunları görüp ama çözümü konusunda cesurca fikirlerini ifade edememesidir. Sorunlar varsa onların içinde çözümleri de vardır. Azıcık irdelense, üzerine düşünülse birçok farklı çözüm üretilebilir. Çoğunluğun benimsedikleri kabul edilip pratikleştirilir. Pratikte ya daha yetkin hale gelinir ya da yanlış olduğu görülüp pratiğin gösterdiği yol izlenir. Bunun için bireylerin özgür bir şekilde kendilerini ifade etmeleri ve çözümün de kendilerinde olduğunu kavramaları gerekir.
Memur zihniyetinin yaşam bulduğu her yerde onun siyam ikizi gibi amir zihniyetinin de olduğunu unutmayalım. O zaman sorun kolektifin ortak sorunudur. Birilerine fatura etmenin bir faydası yoktur. Amacımız çözüm üretmektir. Kazanıcı, kucaklayıcı olmanın yolu yoldaşların kafalarından arındırılarak, niteliğimizi yükselterek daha ileri bir yapı olarak yolculuğumuzu, birliğimizi pekiştirerek dahası bir çekim merkezi olarak rolümüzü hızla yerine getirebilmektir.
Büyük düşünelim, büyük düşünmeden büyük kazanılamaz. Devrim denilen büyük alt üst oluşu simüle edebilen her yoldaş bu mücadelede herkesin bir katkısı olabileceğini kavrar ve ona göre davranır.
Kolektifin en demokratik yoldan merkezileşmesi hepimizin ortak talebidir. Böyle dönemlerde kaybedilen her gün umutsuzluk ve dağınıklık yaratır. Hızlı hareket hem karamsarlığa barikat olur hem de umutsuzluk yaymaya çalışanlara cevap olur. Yenilenmenin en önemli hazinesi kolektif aklın potansiyelinin aktüelleşmesinin mekanizmalarını yaratmaktır. Bunun için gelişkin bir iç demokrasi ve açık ideolojik mücadele olanağı olmazsa olmazdır. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyi ve gelişimin dinamikleri olarak kabul etmeyi artık pratikleştirmeliyiz.
Bu coğrafyada Maocu olunmasını savunuyoruz. Ama tarihimiz onu ne oranda kavradığımızın pratikleri ile doludur. Pek olumlu ve başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Artık gerçekten Mao’nun felsefesini anlayan Maoistler olabilmeliyiz. Bunun için her gövdenin kendi başını kullanmayı öğrenmesi olmazsa olmazdır. Ondan sonra özgür ve düşünen akılların toplamı kolektif aklın nelere kadir olacağını göreceğiz.
Akıllı insan kimdir? Bu soruya hepimizin bir cevabı vardır. Biraz kafa yorunca ortak cevabımız rahatlıkla kendi aklıyla yetinmeyip başkalarının aklını da görebilen insandır olur. İşte püf nokta burasıdır. Çevre ve çeperimizdeki tüm akılları gerekli mekanizmaları yaratarak kalıcılaştırmalıyız. Herkesin, en absürd öneri ve fikirlerini dahi cesurca ifade etmesinin önünü açmalı ve bunlardan yararlanmayı bilmeliyiz. Düşünce dünyamızı tekrar yeşillendirmenin, pınarı yeniden canlandırmanın adımlarını atmak için kolları sıvamalıyız.
Acil yenilenme ise kitaplar, hayat kitabını nasıl okuyacağımız ile ilgilidir. Bu başarılmadan altı boş bir iddiadan öteye gitmez. Örneğin bugün referandumda boykot taktiğini savunan yoldaşlar kitapları hayat kitabını nasıl okuyabilirim diye okumamıştır. Ondan dolayı kitabi alıntılardan coğrafyadaki somut duruma bir türlü gelemiyorlar. Ya da Kürdistan yerle bir edilmişken, kimyasal dahil her türlü silah kullanılırken o halk ile omuz omuza olma çabası olan HBDH’den ayrılalım diye kitabi sayfalarca onlarca söz söylenip bu halkın kanayan yarasına nasıl pansuman olalım sorusuna geçilemiyor.
(Bir Partizan)