Sen yıkıldın altında göğün/yandın küçük bir pervane gibi/(…)Kim götürdü bakışından ışığı, kim aldı gözlerinden onu?/(…)Kimler uyandırdı içindeki kötü kırık türküleri?/Ölenlerin adını unutma; türkülerin, meydanların/Ah, bırakmasın onlar seni…*
Nereye uçar turnalar? Nereye bırakıp omuzlarımıza o ağır yükü, acıyı ve öfkeyi… Her birini kadın özgürlük mücadelesinin yarattığı; yaratıcı 11 kadını uğurladık daha geçtiğimiz günlerde: Hatice Ezgi Sadet, Nazlı Akyürek, Nuray Koçan, Ece Dinç, Ferdane Kılıç, Nazegül Boyraz, Büşra Mete, Ayda Ezgi Şalcı, Duygu Tuna, Polen Ünlü… 20 Temmuz tarihinde 10’u kadın 31 devrimciyi aramızdan alan ve ölümsüzleştiren Pirsûs katliamının içimizde açtığı o derin yara, o derin yarık hala kanamaya devam ediyor.
Bu katliam kadın mücadelesinin de önemli bir kaybı olarak tarihe geçmiştir. 2 sebepten…
İlki; burada yaşamını yitiren 10 kadın devrimcinin her biri mücadele yaşamlarında kadın mücadelesinin aktif birer öznesi olan kadınlardı. Ezgi, Ece, Büşra, Nazlı, Nuray, Polen, Ayda… Bu genç kadınlar hem Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM)’nde faaliyet yürüten kadınlardı hem de HDP gençlik ve kadın meclislerinin kurucu ve üyeleriydiler. İstanbul’da devrimcilerle iç içe yaşayan Nazegül, çocuklarının devrimcilerle ilişkilenmesinin ardından kendisi de bu mücadele içinde yer almış, Kobanê’nin yeniden inşası için elinden geleni yapan yürekli bir kadındı. Ferdane ve SKM’li Duygu ise HDP’nin hem yöneticileri hem de siyasetin aktif kadınlarıydılar.
İkinci neden ise; katliamın gerçekleştiği anda katledilen devrimcilerin tüm yürek ve bilinçleri ile attıkları slogandır: “Arin’den Sibel’e, yürüyoruz zafere!” diyordu kadınlar tüm güçleri ile… Yarım bırakılmak istenen slogan buydu. Kadın düşmanlığında tahsil yapmış AKP’nin; taciz-tecavüzcü, katil sürüsü DAİŞ’in en büyük korkusu olan kadınların bu sloganını bombalarla, katliamlarla kesmek istediler.
Bu iki neden, Suruç Katliamı’nı kadın mücadelesi açısından da unutulmaz kılmaktadır. Çünkü DAİŞ ve AKP’nin dümeninde olduğu, TC’nin hakim olduğu topraklarda; bu coğrafyada kadın olmak, kadın bilincine sahip olmak ve en önemlisi kadının özgürlük mücadelesinin saflarında yer almak o denli zor ve o denli yaşamsal ve o denli onurlu ki… Bu yüzden her bir devrimci kadın, devrim ve demokrasi mücadelesinin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Arin’den Sibel’e, İvana’ya; Meral’den Suzan’a, Çiğdem’den Beşler’e… Erkek egemen sömürücü düzene karşı mücadelenin her safında yerini alan, savaşan kadınların; barış, özgürlük, demokrasi, eşitlik için savaşan kadınların sloganlarının sürdürücüsüdür Ezgi, Ece, Büşra, Nazlı, Nuray, Polen, Ayda, Nazegül, Ferdane ve Duygu… Bakışlarındaki ışığı çalmaya çalışan halk düşmanlarına ve içimizdeki kırık, kötü türküleri uyandıranlara inat; onların adını, türküsünü, mücadele meydanlarını unutmayacağız! O slogan yarım kalmayacak, bizim dilimizden hiç düşmeyecek! Sizleri özgürlük ve kurtuluş mücadelemizde yaşatacağız!
* Hüsnü Arkan’ın Nereye Uçar Turnalar? İsimli ezgisinin bu sözleri, patlamada ölümsüzleşen Nuray Koçan’ın sosyal medyadaki son paylaşımıydı.