Bitmez tükenmez bir sevdadır bizimkisi. Her ölümde yeniden doğar. Her damlada kuru olan her şeye can katarız. Yüzümüzü her daim hakikate çeviririz. Kendimizi anlamakla başlarız hakikat mücadelesine.
Önce kendi içimizdeki hakikati bulmak için başlarız kavganın ilk dersine. Biliriz ki, başarılması en zor olan kavga insanın kendisiyle olandır. İçimizdeki düşmanı alt ettikçe özgür, korkusuz ve “zana” olmayı başarırız. Söylediğini yapan, sadece yapan da değil “doğru yapan” oluruz.
Her kıyım ve kırımda acır insan olan her yanımız. Çöl kumlarına düşen kimsesiz çocukların bir daha kabus dolu gözlerle gökyüzüne bakmaması için yaşar ve mücadele ederiz. Ölüme en yakın yerde durur, kavganın en sert ve keskin yerinden tutarız.
Sonra kuyuların ve uçurumların diplerinden yükselen Kürt anaların seslerini, ağıtlarını, öfke ve direnişlerini kararlılığımıza katarız. Her uzun ve zorlu yolculuğa çıkışımızda bir eksikle devam etme ihtimalinin olabileceğini bilerek yürürüz. Sinan Dersim hevalle birlikte devrimin yasalarına uyarak önce ileriye, bazen de anılar denizinde dönüp geriye bakarak yürüdük. Bizler canını devrime feda edenlerin yoldaşlarıyız. Sahipsiz, yetim çocukların arkadaşlarıyız. Dilsiz, yurtsuz çocukların vazgeçilmez dostlarıyız. Kurşunlanmış, haftalarca bedeni yerde bekletilen anaların öz evlatlarıyız.
Biz devrimciyiz, bedelini göze aldığımız bir mücadelenin bilinçli ve gönüllü insanlarıyız. Korkmanın yenilmek, teslimiyetin de ihanet olduğunu iyi biliriz. Özgür yaşam mücadelesinde ne birini incittik ne de ağlattık. Çünkü biz dünyayı değiştirme iddiasıyla yola çıkanlardık. Zindanlar, kayalar, çöller sahipsiz öksüz çocuklar tanığımızdır.
Yaşamımız boyunca yorulup ara vermeden hakikatin peşinde koştuk. Bazıları şaşırdı, anlam veremedi bu iradeye. Hep kulağıyla değil yüreğiyle duyanların insanı olduk. Sınırlı yaşamımızı büyük davaya adarken sadece silahımızla değil sistemimizle bir dünya yaratmayı esas aldık.
Bizi felsefemizle, devrim programımızla, dünyayı değiştirme cüretimizle tanımaları için çalıştık. Bilmenin yetmediğini mutlaka harekete geçmek, yapmak gerektiğini bilerek yürüdük. Başkaları gibi anlaşılmak için değil anlamanın esas olduğunu kabul ederek, bütün ruhumuzla mazlumları anlamanın sonsuz kavgasına adadık kendimizi. Bunun için çalıştık ve mücadele ettik. Yaşama ve özgürlüğe en büyük anlamı yükleyerek kendimizi adadık. Çocuk tadında davamıza bağlandık, yoldaşça güldük. Yaşanılmazı, zor olanı yaşanılır kılmak için çalıştık. Çünkü biz SİNAN DERSİM’İZ. Çünkü biz devrimciyiz.
Ölümle her zaman olmazsa da en fazla karşılaşan insanlar olduk. Yaşamı ve özgürlüğü esas aldığımız için var olduk ve ölüm bizden korktu. Karşılaştığımızda ise cesaretle yürüdük ölümün üzerine.
Tarih, hiçbir zaman bencil dünyanın insanlarını kabul etmez. O ancak ortak çıkarlar uğruna ve başkalarının mutluluğu için yaşayanların, özgürlük için savaşanların yüceliğini kabul eder. Mutluluk ve özgürlüğün her resminde, en renkli ve en canlı yerinde hep direnenlerin sesi ve sevda türküleri yazılıdır.
Heval Sinan, bütün devrimcileri anlamaya çalışan, onlara dokunmasını bilen bir yerde durdu. Yaşıtları ve kendisinden genç arkadaşlarla espriler yaparken kendisinden yaşça büyük devrimcilere daha dikkatli, ölçülü ve saygılı davranmayı bildi. Yazılı medyada onun hakkında yazılan tüm yazıları satır satır dikkatle okuyorum. Bir de yazıya dökülmeyen ama anlatılanları dinlesek ne olurdu? Ne çok seveni olduğunu daha iyi görürdük.
Garê’nin kavurucu sıcağının altındayız. Her taraftan sanki ateş yükseliyor. Üstümüzde keşif durmak bilmiyor. Ortak ya da tek tek yaptığımız sohbetlerimizde konumuz birleşik mücadeleyle sınırlı kalmazdı. Tarihe, Kemal Pir, Mazlum Doğan ve zindan şehitlerine dek uzanırdık. Daha konuşmaya başlarken o kadar çok ortak konu çıkardı ki!
Önce ağır yaralı olduğu haberini aldık. Sinan yoldaşı tanıyan herkeste benzer düşünce ve ortak bir ruh hali oluşurdu. Sonra Susardık. Kimse birbirine bir şey deme cesareti gösteremezdi. “Umarım yarası ağır değildir”le başlayan “iyileşir”le tamamlanan duygu dolu isteklerimiz bizleri alır derin bir anı sarmalı içinde sessizliğe ve adı konmamış bir suskunluğa götürürdü.
Heval Sinan Dersim yaşamı boyunca sessizlerin, görünmezlerin ve suskunların özgürlük kavgasını verdi. Tıpkı Yılmaz Dersim, Atakan Mahir, Delal Amed, Sakine Cansız arkadaş gibi.
Heval Sinan Dersim, ömrünü ve bütün gücünü dünyada en mükemmel şey olan özgürlüğe adamak için aramızdan ayrıldı. Anısına saygı ve minnetle.