TC devleti, özgürlük ve temel haklara çökerek ayakta kalmaya çalışıyor. Her alanda ve herkese zulmü ve cehennemi yaşatanlar, lüks ve sefahat içinde tepinerek yaşıyor. Her yerde ve her konuda yalan ve aldatmaca üzerine kurulu politik dünyalarında muktedirlerin tıpkı ataları gibi en iyi ürettiği şey, Kürt ve özgürlük düşmanlığıdır. Kürt’e-işçiye-kadına-doğaya düşman olmaktan başka bir rengi olmayan faşist bir diktatörlük rejimiyle karşı karşıyayız.
Son yirmi iki yıldır devletin bütün imkan ve kurumlarını elinde tutan, eşitsiz ve adil olmayan bir seçimle işbaşında kalmayı başarmış bir diktatörün bundan sonra izleyeceği politika daha iyi olmayacaktır.
Seçim süreci mücadelenin bir parçası olarak önemliydi. Her mücadele, bütün içinde parça olarak önemlidir. Seçim, mücadelenin bütünü değildir. Her şey demek değildir. AKP-MHP faşizmi halkı oy veren seçmen olarak görür. Ancak devrimciler halkı seçmen olarak değil tarih yapıcısı özneler olarak görür, ilişkilenir ve çalışma yürütür. Bugün AKP’ye oy veren ancak evladına giysi dahi alamayan babaların, çocuğuna gemi alan babaya oy vermemesi gerektiği bilinci verilirse işte o zaman başarı ve zafer yakınlaşır. Bunun için bilinç ve sabırla özgürlük ilmek ilmek örülmelidir.
Bir bütün olarak muhalefetin, yurtsever ve devrimcilerin seçim sürecinde bütünlüklü ve ciddi bir özeleştiri sürecine girmesi, kendi hatalarıyla yüzleşip hesaplaşması gerekir. Çökmekte olan, suç ve cinayet örgütü haline gelmiş bir devlet karşısında seçim sürecinin değerlendirilmesi moralsizliğe, karamsarlığa ve dağılmaya yol açmamalıdır. Tam tersine “Birlik, mücadele daha yüksek ve daha sağlam birlik” ilkesine uygun hareket edilmelidir.
Sinirlenip öfkelenmeye, küsüp kenara çekilmeye ve negatif enerji yaymaya, moralsizlik haline düşmeye hakkımız yok. Yeter ki gelişmeleri ve değişimleri doğru okuyalım. Eleştiride cesur olalım. Sahici sonuçlar çıkaralım. Yeter ki her zaman olduğu gibi umudu, direnişi, inadı büyütelim. Başka çare yok. Asla unutmamız gereken yegane şey aslolan direnmektir. Daha yüksek bir bilinç ve sağlam örgütlenmeyle direnmek olmalıdır. Direniş ve mücadelenin dışında başka bir yol ve arayış efendileri sevindirir. Kimsenin efendileri, zalimleri, soykırımcıları sevindirmeye hakkı olmamalıdır. Sakin bir kafayla, dingin bir ortamda tartışma ve eleştiriler yürütülürse güçlü devrimci sonuçlar çıkarılır. Devrimci mücadele için sabır ve dinginlik olmazsa olmazdır.
Diktatörün yönettiği ülkede her şey iflas edip çöküyor. Ekonomi alt üst durumda. Yukarıda açlık altta ölüm sınırında yaşayan milyonların sayısı her geçen gün artmaktadır. İşsizlik had safhada, on milyon dolayında sığınmacı açlık ve şovenizm tehdidi altında geri gönderilme korkusu içinde yaşamaktadır.
Her gün Medya Savunma Alanları acımasızca bombalanmaktadır. Mexmûr ve Şengal’e yönelik tehdit ve baskının yaşanmadığı gün yok. Kürt’e solumanın, konuşmanın, çalışmanın, türkü söylemenin ve yaşamanın yasak olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. İşçi ve kadınların katledildiği zulüm dolu, kirli bir havayı soluyoruz. Ekmeğin, suyun, havanın… her şeyin çürümeye yüz tuttuğu bir dünyada yaşıyoruz. Israrla, bilinçle, gerçekleri anlatmanın, halkı aydınlatıp örgütlemenin ve yeni mücadele yöntemleri geliştirip, zengin araçlar yaratmanın dışında başka bir şey düşünmeden yürümeliyiz.
Kürtler, işçiler, kadınlar, gençler tüm ezilenler olarak daha fazla birlik ve dayanışmayı büyütmenin, ortak mücadele fikrini geliştirmenin perspektifini geliştirmeliyiz.
Kesinlikle Kemalist sol ile Türkiye devrimci hareketi arasında ayrım, farklılık iyi ortaya konmalıdır. Kemalizm’le zehirlenmiş Türk solu, Kürtlerin özgürce ayrılma hakkını içtenlikle savunan, bu uğurda göğsünü siper eden devrimcileri iyi ayırt etmeliyiz. Kemalist zihniyetten kopamamış, Türkçülük zehriyle bilinç ve duygu dünyası kirlenmiş düzen içi reformist Kemalist sol ile gerçek anlamda Kürt ulusuna yönelik zulmü lanetleyerek karşı duran, bunun için bedel ödeyen ve ödeten, Kürt ulusunun, ulus olmaktan kaynaklı en doğal temel hak ve özgürlüklerini ve dahası “Özgürce Ayrılma Hakkı” yani ayrı bir devlet kurma hakkını içtenlikle ve devrimci temelde savunanları aynı kefeye koymamalıyız!
Kürt halkı Kemalist devlet zulmünden çektiği kadar kendilerine Türk Solu diyen ve Kürt halkına uygulanan komando zulmünü alkışlayan Kemalist solculardan da çok çekmiştir. Kürt halkının bu bilinç ve duygu dünyasını iyi okumak, dürüstçe yaklaşmak ve bu gerçekliği dikkate alarak hareket etmek gerekir. Kürt halkını daha fazla dinlemeye, anlamaya, hissetmeye çalışmadan Kürt halkında oluşan “Türk solu” tepkisi bir yere konamaz.
Kürt halkına sabırla, yoldaşça şu anlatılmalıdır: Kemalizm zehriyle kirlenmiş reformist solcularla Kürtlerin özgürce ayrılma hakkını, temel hak ve özgürlüklerini içtenlikle savunan, bu uğurda faşizmin zulmüne karşı mücadele eden Türkiyeli devrimcileri, sosyalistleri ayırt etmek lazım. Bu görev Türkiyeli devrimcilerin omuzundadır. Aslı ile sahteyi anlatmak, gerçekliği ortaya koymak Türkiyeli devrimcilerin omuzunda duran ciddi bir görevdir.
Kürt’ün yarasına derman olmaya çalışmayan ve acısına el uzatmayan bırakalım devrimciliği tutarlı bir demokrat dahi olamaz!
(Yeni Özgür Politika – 6 Haziran 2023)