Makaleler

NATO’nun yeni örgütlenmesi Uluslararası İslami Tugay

Rusya’nın Suriye’de icra ettiği hava saldırısı sonucunda pazar savaşında istediğini elde edemeyen ABD, Rusya’yı çevreleme stratejisinden vazgeçmiş değil. Dünya pazarına hâkim olma politikası kapsamında birçok strateji ve doktrini hayata geçiren ABD, bölgesel müttefikleri ile Rusya ve Çin’i gerisinde bırakmaya çalışarak kendi pazarını kapitalist krizler kapsamında yeniden dizayn ederek küresel bir güç olmanın derdinde.

Dünyanın merkezi olarak öne çıkan ve özellikle 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan bu yana stratejik önemi giderek artan Avrasya, ABD’nin gündeminde daha fazla yer edinmeye başladı. “Avrasya’yı yöneten Dünyayı yönetir” (Brzezinsky/Büyük Satranç Tahtası/İş Bankası/Sf: 28)  tespiti emperyalistlerin pazar savaşında temel stratejilerinden biri olageldi. Avrasya politikasında özellikle Çin’in çok yönlü çabası son yıllarda petrol ticaretinin bu bölgeye kaymasına neden olmuştur. Zira Çin Avrasya’daki ekonomik dengeleri etkileyecek, aynı zaman Çin’in Avrupa’ya dönük ticaretlerini büyütecek bir ticaret ve ikmal yolu projesiyle karşımızda.

Gümrük vergilerini en aza indiren bu proje aynı zamanda Rusya’ya dönük ambargoyu kıracak bir içeriği de kapsamaktadır. Çin’in bu yönelimi Rusya açısından da belli tavizlerin verilmesine neden olmaktadır. Çin bu ticaret alanının oluşması ve Rusya’nın bundan yararlanması karşılığında Rusya’nın Çin’e dönük silah ticaret politikasını değiştirmesini şart koşmaktadır. Aynı zamanda Avrasya Ekonomik Kalkınma Bankası aracılığı ile Çin, ambargo ve yaptırımlar nedeniyle silah üretimi düşen Rusya’ya mali destek sunarak bölgede otorite sahibi olmaya ve uluslararası politikaları lehine değiştirmeye çalışmaktadır.

Ayrıca Avrasya politikası kapsamında Çin, Rusya ve İran, 2011 yılından bu yana sürdürdükleri Füze Kalkanı tartışmalarını sonuçlandırmış bulunmaktadır. Burada gerçekleşen askeri görüşmede NATO’nun stratejisine karşı Rusya’nın S-300 ve S-400 hava savunma sistemleri Ermenistan ve Belarus’tan başlayarak Avrasya boyunca Kamchatka’ya kadar genişletildi. Bu sistem NATO’nun olası bir durumda ikinci saldırısını bloke etmeyi hedefleyen bir sistemdir. Bu anlamda Nisan 2015’te İran’a gönderilen S-300 füze sistemleri normal bir silah ticaretinin ötesinde bir durumdur.   

Tüm bu gelişmeler karşısında ABD bölgede İslami hareketler eliyle Çin ve Rusya’yı krize sürüklemeye çalışmaktadır. Asimetrik operasyonlar Ortadoğu’da olduğu gibi Çin devleti tarafından baskı ve sömürü politikaları altında olan Sincan Özerk Bölgesi ve Rusya’ya karşı Kırım’da İslami tugay ve hareketler örgütlenmeye çalışılmaktadır. Uygur (Sincan) Özerk Bölgesinde oruç tutmanın yasaklandığı bir propaganda ile başlatılmak istenen tekfirci örgütlenmeler bugün Kırım’da da benzer politikalarla örgütlenmek istenmektedir. ABD’nin direktifi, Ukrayna ve Türkiye’nin tasarrufu ile Kırım’da, Rusya’ya karşı Uluslararası İslami Tugay örgütlenmesi başlatılmış durumdadır.

1 Ağustos 2015 tarihinde, Ankara’da Dünya Kırım Tatarları Kongresi’ne yaklaşık 200 örgütü temsilen 700’den fazla kişi katıldı. Bu konferansta Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa Cemilev Kırım’ın geri alınması için bir Uluslararası Müslüman Tugayı’nın kuruluşunu duyurdu. Bu açıklamanın ardından Erdoğan ile aynı konuda yapılan görüşmenin sonuçları açıklanmadı. Ancak gelişmeler Kırım’da bu yönlü çalışmaların başlamasına dair kararın alındığını ve adımlarının atıldığını göstermektedir. Kuşkusuz Rus emperyalizmine karşı oluşturulacak ve esas gayesi NATO’nun Rusya’yı çevreleme stratejisi olan bu tugay “Kırım Tatarları”nın haklarını korumak için ABD’nin Avrasya politikasının bir parçası olarak öne çıkmıştır. Bu durum aynı zamanda Türkiye açısından bir gerçeği daha açığa çıkarmıştır. TC ve onun kurmayı konumunda Erdoğan uluslararası terörizmin süpervizörü olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu