11 Kasım umudu tohumca büyütüyoruz şöleni yaklaşırken bizde Özgür Gelecek Gazetesi olarak Muharrem Temiz’le halk türküleri, popüler kültür ve gençlik üzerine konuştuk.
Son dönemlerde popüler kültür yaygınlaştırılmaya çalışılıyor siz popüler kültür hakkında ne düşünüyorsunuz?
Popüler kültür etkin sistem, etkin güç tarafından bilinçli bir şekilde sunulmaktadır. Sermaye sahipleri başta o ülkedeki sosyal kültürel dokuyu kendi istedikleri biçimlendirerek halka sunmaya yüz yıllardır devam etmekteler. Onlar kendi görevlerini yapıyorlar hem de çok iyi bir şekilde yapıyorlar. Bizden daha iyi örgütlü ve sermaye sahipleri olunca işi daha çabuk ve kolay kılıyorlar.
Biz kendimize düşen görevleri yaptığımıza inanmıyorum. Örgütlü bir toplum olma yolundan çok uzaklaşıyoruz. Halk kültüründe devamlı bir aksiyon vardır biz bu aksiyonun bireyi olarak çok zordur yansıtmamız ama örgütlü bir şekilde sivil toplum örgütleriyle birlikte yansıtmamız daha farklı bir ses getirir. Popüler kültür Tarihin her noktasında vardır kaçınılmazdır ama bizim onu muhatap alıp da, onu hedefleyip, onunla yarışma, onu alt etme yerine ne yapmamız gerektiğini, bilinçli bir şekilde yürütmemiz gerekiyor. Ben inadına kendi topraklarımızın kültürel, müzikal kültürünü otantik, çok doğal bir şekilde yansıtmaya çalışıyorum. Ben biliyorum ki bu popüler değil çok dinleyici kitlesi yok ama tarihe iz düşüyoruz. Buradan bakmalıyız bence.
Aşıklık ozanlık geleneğini sürdürmeye çalışıyorsunuz bu şekilde çalışan çok az sanatçı var yeni çıkan sanatçılar farklı şeylerden etkileniyorlar, yani farklı tarz ve üsluplar kullanıyorlar.
Aslında çok büyük umutlu faydalı bir gençlik geliyor. Konserlerde başka başka yerlerde karşılaşıyorum o gençlerden çok büyük keyif alıyorum. Kültürün içine girmiş kendini çok iyi ifade eden mesela tarihte o kaybolmaya yüz tutmuş Anadolu’nun, balta tekneli sazları var (elle çalınıp söylenen bir enstrümanımız) gençlere bakıyorum şelpe, pençe çalıp söyleme geleneği yaygınlaştığı için o gençlerin bunun peşine düştüğünü bu sazları bulduklarını, yoğun bir performans gösterdiklerini televizyon programlarında konserlerde vs. görebiliyorum. Bir de bilgili ve bilinçli bir araştıran bir gençlik yetişiyor. Tabiki bu süreç içerisinde kültür emperyalizmi var sermaye sahipleri onları hedef olarak seçmiş Pir Sultan geleneğini, günümüzde Aşık Mahsuni geleneğini Kendisine tehlike olarak görmüş.
Gençleri bu konuda neyi ne için yaptıklarını cevabını verircesine bir yapılanma görüyorum ben umutluyum gençler inanıyorum ki muhalif duruşuyla popüler kültürü doğal olarak alt edecek kendi görevlerini yerine getirecektir.
“Siz kendi kapınızın önünü temizleyin” derler eskiler Yani siz kendinize düşeni yapın karşınızdaki muhalif olduğunuz güç kendiliğinden zaten enerjisi biter. Bu anlamda biz bize düşeni, kendi görevimizi yapmalıyız.
Âşıklık ozanlık geleneği nedir sizce?
Dünya da, Türkiye de değil ozanlar, âşıklar toplumun gözü, kulağı, dilidir. Ozanların muhalif bir kimliği olduğu için pek fazla bilinmez toplumun göremediğini, söyleyemediğini, duyamadığını ya da duyup da söyleyemediğini görüp de yansıtamadığını, ozanlar yapmıştır. Haliyle birçok riski de göze almışlar. Tarihe şöyle baktığımız Pir Sultan asılmış Nesimi’nin derisi yüzülmüş, Mansur dara çekilmiş, günümüz ozanlarından Mahsuni’ler, Feyzullah Çınar’lar hapishanelerde, zindanlarda bu uğurda işkenceler görmüş. Toplumun gözü kulağı dili olmuşlar bu da sistem tarafından pek kabul görmediği için o âşıklar toplum tarafından kendisine biçilen misyonu, bir görev olarak üslenmiş ve bir şekilde de başarmışlardır.
Ben bu gün bağlama çalan herkesin bu gelenek içerisinden izleri kokuyu dokuyu aldığına inanıyorum. 2012 de bağlama çalıp türkü söyleyen birisinden Pir Sultanların kokusunu almak mümkündür. Bu gelenek öyle bir oturmuş ki binlerce yıldır edebiyatıyla, müziğiyle duruşuyla ödün vermeden kitlesel bir reaksiyon yaratmıştır. Binlerce yıldır ozanlık âşıklık geleneği nasıl ayakta durduysa bundan sonrada o gençlerin sayesinde ayakta durmaya devam edecektir ben buna inanıyorum.
Tarihte Pir Sultanları asanlar Nesimi’nin derisini yüzenler bu gün onları göklere çıkartabiliyor. Aslında hem asıyor hem de kendi çıkarları doğrultusunda kullanamaya çalışıyorlar.
Aslında o siyasette de öyle kültürel kimlik mücadelesinde de öyle . 68 deki solcu sloganları Türkiye’de 200li yıllardan sonra sağcılar söylemeye başlamıştır.
Sistem aynı sistem kişiler gelip geçer biz kişilerin bu tip değerleri kendisinde bir menfaat yaratmak istediğinden sahiplendiğini çok çok iyi biliyoruz. Gerçekten sahiplenmiyorlar. Oysa gerçekten sahiplense eğitim sisteminde Pir Sultanın söylemlerini kullanır. Tarih de birçok ozan âşık var hiçbirinin dizesi yok ders kitaplarında. Dolaysıyla inandırıcı gelmediği için hem türkülerle hem şiirlerle anlatma ihtiyacı doğuyor toplumu bir şekilde etkilemek bilinçlendirmek için bu geleneği bu çizgiyi korumak güncellemek zorundayız.
Alternatif kültür merkezi sizce neden ihtiyaçtır? Ya da ihtiyaç mıdır? Bu ihtiyacın neresinde bu açığı kapatabiliyor mu?
Tabiki bu tür kurumlara ihtiyaç hep vardır. Ortak değerlerimiz üzerinde birlik ve beraberlik anlayışını bütünleyebilirsek, hem ekonomik, hem sosyal hem de kültürel anlamda bir bütünü oluşturabiliriz. Çünkü hepimiz şikayeti kültür politikamızın olmayışıdır.
Son olarak 11 kasım da gerçekleşecek olan umudu tohumca büyütüyoruz şöleni hakkında ne düşünüyorsunuz? gazetemiz okurlarına ne söylemek istersiniz?
Bizim görevimiz sadece orada türkü söylemek, bağlama çalmak değil. Biz toplumla, bizi dinleyenlerle kendi misyonumuz üzerine bir köprü oluşturuyoruz. Birlik ve beraberliğin, barış ve sevginin, hoşgörünün olgunlaşması her zaman temennimizdir. İnsanları bir arada görmek türküleri hep beraber icra etmek ayrı bir keyif. İhtiyacımız var böylesi örgütlülüklere, Tohum Kültür Merkezi’ne ihtiyaç var. Tekrar hayata kavuşacağını ümit ediyorum. İnadına türküler, inadına deyişler demek için 11 Kasım’da orada olacağız…
Video için tıklayınız: http://www.youtube.com/watch?v=EtZj3LLrQPM&feature=youtu.be