Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutsak olan Tutsak Akyol, “Ezilenlerden taraf neredeyse hiçbir ‘iyi şey’in olmadığı bir yılı geride bırakıyoruz. 2024’ün daha iyi olacağına dair de maalesef hiçbir emare gözükmüyor.
Öyle anlaşılıyor ki, berbat bir ‘uzatmalı yenilgi dönemi’nden geçiyoruz. Burjuva uygarlığı ile ‘yan sanayi’ olan 100 yıllık Cumhuriyet, ezilenlerden taraf tarihin en huzurlu dönemini yaşıyor olsa gerek. Dünya geneli bir tarafa, Kürdistan ile Filistin de olmasa, bölgesel ve yerel ölçekli Ezilen Hareketlerinin varlığından bahsetmek dahi mümkün olmayacak. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşmak marifet değil; ama dünyanın vaziyeti bu olunca, meydan da böyle tiyniyetsizlere, hiçbir kutsalları olmayan ve fakat büyük davaların üstünde hoyratça tepinen şarlatanlara kalıyor. Sabah kalkıyorlar Siyonizm’e çakıyorlar, akşam yatıyorlar Amerikan emperyalizmine çemkiriyorlar. Sefilliğin ve düşkünlüğün dibini arayan ezilenler de bu tiyniyetsiz şarlatanları kahraman belliyorlar!” şeklinde AKP’nin politikalarına değindi.
Akyol, “Ne var ki, ezilen dünyanın kahredici perişanlığına rağmen burjuvazinin akıllı ideologları bile ‘daha iyi bir gelecek’ öngörebiliyorlar. Çünkü burjuva uygarlığı, ezilenlerden taraf en huzurlu günlerini yaşıyor olsa dahi, küresel salgınlar, büyük çaplı yıkıcı depremler, devasa orman yangınları, ekstrem sıcaklık artış ya da düşüşleri vb. vb. gibi ‘doğal afet’ denilen türden olaylar ‘işbaşı’ yapıyorlar.
“Ezilenlerin Kurtuluşu Davasının öznesi olmaya yazgılı Marksizm’in imanlı teorisyenleri ile pratisyenlerine bin selam olsun!”
Asıl önemlisi ise, kapitalist üretici güçlerin muazzam gelişmişlik düzeyine bağlı olarak burjuva uygarlığının üstyapı kurumlarının, yapısal bir değişim-dönüşüm sürecine girmiş olmasıdır” dedi.
Akyol, “Ezilenlerin kurtuluşu davasını üstlenen Marksistler olarak bizler de, bir taraftan kahredici bir ‘Uzatmalı Yenilgi Dönemi’ni yaşıyor. Eş zamanlı olarak da burjuva uygarlığının üstyapı kurumlarının değişim-dönüşüm sürecini deneyimliyoruz. Ancak gerçekleşmekte olan değişim-dönüşüm, kendisini anlamayı ve anlamlandırmayı mümkün kılacak düşünce kalıpları ile kavram setlerini henüz oluşturamadığı için, biz Marksistler, deneyimlediğimiz değişim-dönüşüm hakkında, sezgiler ve varsayımlar dışında teorik tanımlamalar yapamıyor, ‘uygun’ ideolojik-politik konumlanışlar belirleyemiyor, pratikler sergileyemiyoruz.
Yine de bu sezgilerin ve varsayımların kıymetli olduklarını düşünüyorum. Çünkü, gerçekleşmekte olan değişim-dönüşümü anlamakta ve anlamlandırmakta yetersiz kalan, işlevselliğini yitiren hatta taşlaşıp kireçleşen düşünce kalıplarının ideolojik-politik konumlanışların ve pratiklerin aşılıp yenilenmesi uğruna sergilenen çabaların böylelikle verimli ve üretken olabileceklerine inanıyorum. Zihinsel konforlarını, uzamak bir tarafa daha da kısalaşıp bodurlaşan ideolojik-politik konumlanışlarını terk edemeyenlerin değil biyolojik varlıklarını, bir zamanların büyük davasını dahi geleceğe aktarabilmeleri mümkün değildir.
Bu bakımdan, ‘Uzatmalı Yenilgi Dönemi’nin tutsak devrimcisi olmaya ne kadar kahrediyor olsam da, gerçekleşmekte olan değişim-dönüşümü sezgisel düzeyde dahi olsa deneyimlemekte olan Marksistler arasında olmak bakımından kendimi şanslı hissediyorum.
Zihinsel konforlarını, hiçbir üretkenliği kalmayan ideolojik-politik konumlanışlarını terk etmeksizin ‘gelecek’e dair distopik hikâyeler anlatanlara da, ahmak avuntusu ‘Güzel Günler Göreceğiz’ tacirliği yapanlara da itibar etmeksizin, gerçekleşmekte olan değişim-dönüşümü anlamakta ve anlamlandırmakta yetersiz kalan düşünce kalıplarının, ideolojik-politik konumlanışların ve pratiklerinin aşılıp yenilenme çabaları ile birlikte burjuva uygarlığına karşı Ezilenlerin Kurtuluşu Davasının öznesi olmaya yazgılı Marksizm’in imanlı teorisyenleri ile pratisyenlerine bin selam olsun!
Bu duygu ve düşüncelerle yeni yılınızı kutluyor; Gelen Güne, Yeni Yıla Merhaba diyor; kolaylık ve üstün başarılar diliyorum. İYİ Kİ VARSINIZ!” şeklindeki vurgularla mesajına son verdi.
