Kadınlara yönelik cinsel saldırı furyasına bir yenisi daha eklendi. Birçok “skandala” imza atan Metro Turizm’de bu defa skandal değil, bir kadına yönelik cinsel saldırı yaşandı.
Muğla’dan İstanbul’a yapılan yolculuk sırasında Metro Turizm’de muavin bir erkek tarafından yolcu bir kadına cinsel saldırı gerçekleştirildi. Muavinin uyuyan kadına yönelik cinsel saldırısıyla uyanması ve çığlık atması bir oldu.
Buraya kadar yaşananları anlattık, bundan sonra çok bilindik şekilde devam etti.
Çünkü kadın, yapılan cinsel saldırıyı “kanıtlamak” için, yüzündeki “pislikle” beklemek zorunda kaldı, saldırgan önce yaptığını “Su döküldü” diyerek gizlemeye çalıştı, ardından “şeytana uydum yaptım” dedi. Tacizcinin “ifadesi” alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Yaşanan saldırı hayatın rutini içinde “skandal” olarak kayda geçecekti ki, kadınların tepkisi üzerine saldırgan muavin gözaltına alınarak tutuklandı. “Erkeklerin kadınlara yönelik her türlü saldırısının seyrini sadece kadınların ortak sesleri değiştirebilir” doğrusu yeniden sınanmış, gerçeğe dönüşmüş oldu. Muavin tutuklandı ancak tacizin yaşandığı an ve sonrasında “erkek söylemler” her zamanki gibi kadının travmasını büyütmeye yaradı. Sosyal medyada “Delil var mı? Kamera kaydı, DNA testi?”, “Uykusu ne kadar ağırmış da fark etmemiş öyle” vb. sözlerle kadını hedef alan, erkekliği yeniden üreten söylemler kullanıldı. Unutmamak lazım ki yaşanan ve benzeri birçok örneğin yaşanmasına neden olan “erkek” bakış açısıdır.
Olayı yaşayan kadın otobüste olayın yaşandığı sırada kimsenin kendisine inanmadığını, yaşananlardan sonra tepkisiz kalınmasına üzüldüğünü belirtirken, yaşanan tacizle ilgili şu ifadeleri kullandı: “Toplumda kadınlara yönelik yaratılan baskı ortamı ve kadınlara karşı işlenen suçların cezasız kalması bu yaşadıklarımızı tetikliyor. Caydırıcı bir adım atılmadığı için birileri buradan kendilerine pay çıkartıyor.” Metro Turizm’de yaşanan hiçbir yerde şahit olmadığımız bir örnek değil aslında. Daha 1 ay önce Kocaeli’de başka bir taciz olayı medyaya yansımıştı.
Kocaeli’de halk otobüsünde bir kadını taciz eden bir erkek, önce kadınlar tarafından tekme tokat dövüldü, sonra da tutuklandı. Kadınlar dövdü dövmesine ancak iki taciz de özellikle burjuva medyada “skandal olay”, “inanılmaz olay”, “sapık” vb şekillerde verildi. Yani olması güç, olağanüstü, “normalde” olması imkânsız vb şeklinde verildi. Devletin ve yargısının işbirliğinde yapılan politikalarla kadınlara yönelik taciz, şiddet gibi saldırılar normalleştirilmeye, sıradanlaştırılmaya, kanıksanmaya çalışılırken, erkeklere istedikleri yerde istedikleri şekillerde kadınlara yönelik cinsel ve fiziksel saldırıyı yapmak için güç veriliyor.
Taciz, tecavüz, şiddet “erk”eğin bünyesinde barındırdığı durumun tam da kendisi. İstediğinde istediği kadına, istediği şekilde “sahip” olabileceği öğretisinin dışavurumu.
“Sapık” kelimesinin TDK’daki karşılığı “cinsellik açısından aykırı eğilimleri olan” şeklinde geçiyor. Bizim algımızda ise sapık-sapkın normal olmayan şekli ile vuku buluyor. Bu kavramlarla kadına dönük her türlü şiddeti uygulayan erkeği toplumsal erkekliğin dışına itiyor ve tekilleştiriyoruz. Sorunu bir bütün olarak “erk”eklik sorunu olarak ele almamak mücadele yöntemlerimize de sirayet etmesine neden oluyor.
Oysa ki sapık değil, bildiğin-bildiğimiz “erk”ek. İçimizde, sokaklarda, yanı başımızda…