H. Merkezi: Marmara Üniversitesi yönetimi, Ö.Ş.’nin maruz kaldığı taciz karşısında akılalmaz bir açıklama yaptı: “Elimizde kanıt olarak görüntü vs bir şey olmadığı için bir şey yapamayız.” Savcı da “Hanginize inanacağımı bilemiyorum” diyerek tacizciyi korudu.
Kadınlara yönelik her türlü saldırı yaşamın her alanında sürüyor. Özellikle her gün onlarca, belki yüzlerce kadın çeşitli şekillerde tacize maruz kalıyor. Cinsel saldırılara karşı yürütülen mücadele ise kadınları “cezalandırma” süreçlerine dönüşüyor. Kadınların taciz ya da tecavüzü ispatlaması isteniyor. Son olarak cinsel saldırıya maruz kalan Marmara Üniversitesi öğrencisi Ö.Ş. benzer bir süreç yaşıyor.
Ö.Ş. yaklaşık 7 ay önce mizah kulübüne katıldı. 3 aydır da A.S.’nin eğitmenliğinde Böcek adlı oyuna hazırlanıyorlardı. Cinsel saldırı da A.S’nin genç kadını sabahlama provası için çağırdığı gün yaşandı. A.S, provaya birlikte geldiği 2 kişiyi göndererek, önce oyuna dair bir şeyler anlattı. Sonra birden genç kadını öpmeye başladı ve kulise çekti.
Ö.Ş’nin o ana dair anlatımları kan dondurucu. Ö.Ş, Böcek oyununda öpüşme sahneleri olduğu için önce bunun “prova” olduğunu düşünüyor. Uzun süredir birlikte çalışmalarına karşın “yan gözle bakmaması” ve “hocası olduğu için güvenmesi” de bir cinsel saldırı olduğunu anlamasına engel olmuş. A.S. kendisini kulise çekiştirirken dahi ürpermesine rağmen kötü düşünmemeye çalıştığını anlatan Ö.Ş, “Çünkü hocamızdı, o kulübün tanrısı gibiydi” diyor.
Kalp rahatsızlığı olan genç kadın, bir süre sonra titremeye başlıyor. O anlar için “bayılmamak için kendimi sıkmaya başladım. Bayılırsam olayın nereye gidebileceğini kestiremiyordum” diyor. Bir yandan korkmasına ve bunu dile getirmesine rağmen, diğer yandan hala “hocam bana kötü bir şey yapamaz” diye düşünüyor. A.S. ise cinsel saldırının üstünü “prova” süsüyle kapatmaya çalışmış. A.S.’nin poşete boşaldığını anlatan genç kadın, uzun süre şoktan kurtulamamış: “Ne oldu, ben ne yaşadım, bunlar gerçek miydi, diye düşündüm. Sonra hemen kalktım. Cafeteryaya geçtim, peşimden geldi. Beni oturttu, ‘Yıllar sonra bunlara gülüp geçeceğiz, artık sahnede daha rahat olacaksın. Bu önemli bir şey değildi, bunları da hiç kimseye anlatmayacaksın’ dedi. Kendime ‘böyle bir şey yaşanmadı, sen kirlenmedin, bu sadece provaydı, o senin hocan’ demeye devam ediyordum. Ama bu adam boşaldı ve bunun bir açıklaması olamazdı.”
Okul yönetimi ‘Görüntü yok, bir şey yapamayız’ dedi
Ö.Ş, sonrasında yaşadıklarını ise şöyle anlattı: “İlk on gün kimseye anlatamadım. On gün sonra diğer tacize uğrayan arkadaşıma anlattım ve olay patlak verdi. Tepkiler almaya başlayınca (A.S.) beni ikna etmeye çalıştı. ‘Böyle bir şey olmadı, biz prova yaptık, bu yaşananlar yanlış, adım sapığa çıktı’ dedi. Siz boşaldınız ve bunun açıklaması yok dedim.”
Taciz ve tecavüze uğrayan hemen her kadının “bana kimse inanmayacak” düşüncesi Ö.Ş’de de gelişmiş. Ancak bu düşüncesinden kadın dayanışmasıyla kurtulmuş: “İkna kabiliyeti iyi biri olduğu için herkesi ikna etmeye başladı. Herkesi ikna ediyor, bana kimse inanmayacak diye düşünüyorum ama olay duyulduktan sonra diğer tacize uğrayan arkadaşlarım da benimle iletişime geçince yalnız değilim demeye başladım.”
Sonrasında A.S.’nin cezasını çekmesi için mücadele süreci başlıyor. Genç kadın ilk olarak okul yönetimine şikayette bulunuyor. Okul yönetimi önce A.S.’nin ceza alacağını söylüyor. Ancak A.S. ile görüştükten sonra akılalmaz bir gerekçe ile kadın beyanını kabul etmiyor: “Elimizde kanıt olarak görüntü vs bir şey olmadığı için bir şey yapamayız.”
Ayrıca sağ bacağının iç bölgesinde ve dışında morluklar olduğunu ve bunun raporda geçtiğini anlatan Ö.Ş, darp raporundaki morlukların süresini de bahane ederek, okul yönetiminin tacizciyi koruduğunu anlatıyor.
Ö.Ş. okul yönetiminin tutumu karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşamış. Okul yönetiminin olayın basına yansımasıyla tekrar soruşturma başlatmasına ilişkin Ö.Ş, “Ben gazetelere ulaşamasaydım olanlar A.S.’nin yanına kar mı kalacaktı? Ben basına ulaşamayabilirdim ve A.S. benim çıkamadığım sahneye çıkıp alkışlar almaya devam edecekti. Bu çok çirkin bir durum” diyor.
Bu süreçte ailesinin yanında olduğunu ve büyük destek verdiğini ifade eden Ö.Ş, arkadaşlarının ise önce yanında olmalarına rağmen A.S.’nin onlarla konuşması üzerine uzaklaştıklarını anlatıyor.
Ö.Ş, bir ara Ankara’ya dönmeyi düşünmüş, ama sonra vazgeçmiş. Vazgeçmesinin nedenini şöyle açıklıyor: “Bu davadan vazgeçmek istemedim çünkü bir çok insan benimle birlikte mücadele etmek istiyordu. Bu adam cezasız kalmamalıydı. Ben de İstanbul’da kalmaya karar verdim ve yavaş yavaş sesimizi duyurmaya başladık.”
Savcı: Hanginize inanacağımı bilemiyorum
Ö.Ş. cinsel saldırıyı yargıya da taşıdı. Suç duyurusu üzerine savcılık, A.S.’nin ve genç kadının ifadelerini aldı. Ancak “kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir” ilkesi Türkiye yasalarına hala girmediği için, savcı “O gece yalnız olduğunuzu söyledi ama hiçbir şey olmadığını söyledi. Yaşananların prova olduğunu, üstünüzü bile çıkarmadığınızı söyledi. Hanginize inanacağımı bilemiyorum” yanıtını verdi.
Bunu rağmen Ö.Ş.’nin hala umudu var: “Umut ediyorum adaletin yerini bulacağına inanmak istiyorum.”
Kadın dayanışması güçlendiriyor
“Kendini güvende hissediyor musun?” sorumuza çok net yanıt veriyor Ö.Ş: “Açıkçası hayır. Hala kabuslarla uyanıyorum. Okula gittiğimde sanki bir yerlerden karşıma çıkacakmış gibi geliyor. Ama daha güçlü hissediyorum. Bir ay önce her şey çıkmaza girmişti, her şey yanına kalacaktı ama gazetelerde duyulmaya başlandıkça sesimizi duyurdukça, insanlar destek oldukça kendimi daha güçlü hissediyorum. Onun yanına kalmayacak.”
Ö.Ş, kadın örgütlerinden gelen desteğe ilişkin ise şunları söylüyor: “Benim ailem dediğim mizah kulübündeki arkadaşlarım bana destek olmazken hiç tanımadığım insanlar bana destek oldular, bana sarıldılar. Geçen gün yapılan basın açıklamasında hiç tanımadığım bir kadın gelip bana sarıldı ve ‘korkma biz arkandayız’ dedi. O an dedim ki bunu ben yaşadım, benim sorunumdu. Evlerinde kalabilirlerdi, arkadaşlarıyla eğlenebilirlerdi ama onlar benim yanımda olmayı tercih ettiler ve hiç tanımamalarına rağmen. Umut, gerçekten umut. Bu başka bir şey değil.”
On değil, yüz değil binlerceyiz
Bir çok kadının çok ağır saldırılara maruz kaldığını belirten Ö.Ş, “Bunu yaşayan tek ben değilim. On kişi değiliz, yüz kişi değiliz, binlerceyiz. Her kadın hayatı boyunca tacize uğruyor. Yoldan geçerken laf atıldığında rencide olmuş hissediyoruz. Biz çantamızda biber gazıyla veya çakıyla gezmek zorunda değiliz. Umarım yeni cesaretleri olabilmişizdir. Bir kaç dakikalık zevkleri için hiçbir insanın hayatlarıyla oynamaya hakları yok.”
Kaynak: ETHA