İşçi sınıfı mücadelesinde geçmiş deneyimler önemli bir yerde durmaktadır. Dün, işçi sınıfının tarihidir. Tarih geçmiş zaman gibi görülür. Dün de geçmiş zamandır. Bu nedenle dünümüz hem saldırılar hem de kazanımlar bakımından önemlidir. Her iki sonuca yarınlar, daha iyi bir gelecek için bakılırsa o zaman tarih bizim için ders çıkarmış sayılır. Tarihin iyi anlaşılması işçi sınıfı kadar sermaye için de önem arz eder. Her toplumsal hareket nasıl başka etkiler de yaratıyorsa tarih de bunun öznesini oluşturmaktadır. Özellikle 1980 Askeri Faşist Cuntası süreci ve sonrası, sermaye siyasi iktidar vasıtasıyla sınıfın kendi geçmişini (tarihini) doğru anlaşılamaması için öncelikle baskı ve şiddet ile geçmiş süreçteki tüm kazanımların tek tek alınmasını sağladı. Diğer yandan sınıfın birliği ve ortak hareketinin ortadan kaldırılması yönlü ideolojik saldırı başlatıldı. Din ve şovenizm ikilisi ile sürekli sınıf bilinci karartıldı.
Bu durum başta işçi sınıfı olmak üzere toplumda önemli sonuç yarattı. Bugün dününden az ders çıkaran, dünü unutan, olanlardan ders çıkaramayan bir işçi sınıfı toplamı ile karşı karşıyayız. Bu toplam, tek başına bununla ifade edilemez. Ancak sınıfın kendisi için sınıf olma yanını oluşturan siyasal öznenin de zayıflığı ve etkisiz olması bu sürecin diğer yanını oluşturmaktadır. Sömürü devam ettiği sürece bu sorunlar hep yaşanacaktır. Bu nedenle sınıflar mücadelesi inişli çıkışlı yoldur. Çok değil tüm bu saldırılara rağmen ’89’da sınıf ayağa kalktı, ancak istenilen düzeyde hazırlık olmamasından dolayı karşılık bulamadı, bu yükseliş 1992-93’e kadar sürdü.
2008’deki krizle başlayan iç kaynama, 2013 Taksim Gezi İsyanı öncesi adeta geliyorum diyen bir dip dalga sesi duyuluyordu. 2011 1 Mayıs, TEKEL gibi önemli gelişmeler dışında küçük çaplı örgütlenmek ve mevcut durumdan kurtulmak isteyen sesler giderek artıyordu. Ortada bunu örgütleyecek başta sendikalar olmak üzere siyasi özne süreci yeterli ve istenilen düzeyde karşılayamıyordu. Bu dalga kendisini Gezi İsyanı’nda gösterdi. Daha kapsamlı gelişen hareket yeni bir deneyim yarattı. Korku başta olmak kazanma ve mücadele etme bilinci daha da güçlendi.
Bu süreçte işçi sınıfının örgütsüzlüğü bir kez daha gözler önüne serildi. İşçi sınıfında bugüne kadar olan süreci yerine, yeni deneyimler ve örgütlenme modelleri ortaya çıktı, çıkarıldı. Yeni dönem olarak algılanan ve ortaya çıkan bu süreci dün tarihte görebiliriz. Bu nedenle mesele bizim tarihimizi unutmamızdır. Bu nedenle dün önemlidir. Sürecin anlaşılması işçi sınıfı tarihi bakımından önemli bir yerde durmaktadır. Çok değil kısa süre önce Soma’da 301 maden işçisini öldüren zihniyetin aslında devam ettiğini Zonguldak’ta yaşanan iş “kaza”ları ile son günlerde işçilerin trafik kazalarında ölmelerin hepsi dünden bugüne aynı sonuçları bize göstermektedir.
Bu nedenle işçi sınıfı mücadelesinde dünü anlamak önemlidir. Dünü hatırlamak ve anlamak ise sınıfın bilinçlenmesi ya da sınıf bilincin sınıfa verilmesi ile mümkündür. Bugün sınıfın saldırılar karşısında mücadeleyi yükseltmek istediği bir dönemden geçmekteyiz. Bu süreçlerde mücadele ederken yapılan saldırıların püskürtülmesi ve mücadelenin yükseltilmesinde süreci takvimsel günler üzerinden yürütmemeliyiz. 15-16 Haziran önemlidir. Ama asıl olarak bu sürece karşı sınıfın hareketi ve örgütlenmesi daha da önemlidir. Bizler tarihimizde yaşanan ağır bedelli sürecin karşında mücadele ederek sınıfı örgütleyerek daha az saldırı yaşanmasını sağlayabilir daha fazla hak kazanabiliriz.
Tarihimizi sahiplenmede oluşan bilincimiz deneyim ve dersler olmalıdır. Bugün ise dünden bugüne kadar işçi sınıfı mücadelesinde yaratılan değerler ve bedellerin tarihsel günlerinde dünü anlamak sermayenin istediği bir durumdur. Bugün tarih ve dün biraz da böyle anlaşılmaktadır. Bu durum sadece günü geldiğinde görülen ve hatırlanan bir sonuç yaratmaktadır. Bu nedenle Soma’nın hesabını sormak çabuk unutulur. Gezi’de yaratılan mücadele ve ortaya çıkardığı dersler bir süre sonra unutulur.
Eğer bizler çok kısa süre önce yaşanan Soma katliamın sorumluları ve neden olan sonuçları yapılmadığını unutursak -ki böyle olmak üzere- torba yasasına karşı çıkmaz seyrederiz. Soma’nın sorumlularını sadece Soma’da ararız. Oysa Soma’ya benzer işçi katliamlarını çokça yaşamaktayız. Her olay Soma olarak görülebilmelidir. Bunu yaratacak bilinç oluşturmalıyız.
Bunu değiştirecek tek güç sürekli olarak bu konuda mücadeleyi sürdürmektir. Sınıf bu nedenle kendisine yabancı dünü ile bağı kopmuş durumda. Bu yaratılan bilinç sınıfın sürekli mücadele sistematiğini zayıflatmaktadır. Bugün mücadeledeki seyrimiz bu gerçekleri de göz ardı etmeden sınıf içinde mücadeleyi yükselterek sürdürmeliyiz.
(Bir DDSB’li)