Suriye iç savaşında son dönemde çatışmalar giderek şiddetleniyor. Suriye ordusu Halep’ten Şam’a uzanan M5 uluslararası kara yolunu denetimine aldı. Bölgede cihatçı çetelere karşı temizlik operasyonlarına Rusya’nın havadan verdiği destekle devam ediyor. TC’nin desteklediği Heyet Tahrir Şam (HTŞ)/El Nusra ise sürekli olarak geri çekiliyor. Astana ve Soçi anlaşmaları gereği garantör olan Rusya ve TC, çatışmaları durdurmak için toplantılar gerçekleştiriyorlar. Önce Ankara ardından da Moskova’da yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamadı.
Astana ve Soçi anlaşmalarında TC aldığı görevleri yerine getirmeyince/getiremeyince Rusya havadan, Suriye ordu güçleri ise karadan bu görevleri yerine getirmek için harekete geçtiler. Neydi bu Astana ve Soçi anlaşmalarında TC’ye verilen görevler? İdlib’de cihatçıları ağır silahlarından arındırmak, ılımlı muhaliflerle cihatçıları ayırt etmek, M5 ve M4 kara yollarını cihatçılardan temizleyerek 20 km’lik silahtan arındırılmış bir güvenlik bölgesi oluşturmak vb. Bu görevlerin gerçekleşmesi/denetlenmesi için TC, İdlib’de 12 adet gözlem noktası da oluşturdu. TC’nin, 2 yıla yakın bir süredir aldığı bu görevleri yerine getirmede yani Soçi mutabakatını uygulamada isteksiz davranmasından/yapmak istememesinden kaynaklı Rusya, Suriye ordusuyla bunları gerçekleştirmek için harekete geçti. İran milis güçlerini de Suriye ordusuna destek olarak arkalarına aldılar.
Son süreçte Ankara’da ve ardından da Moskova’da yapılan heyetler arası görüşmelerde bir uzlaşmaya varılamayınca -daha doğrusu Rusya tarafından TC heyetinin önüne konulan şartlar kabul edilmeyince– bir sonuç alınamadı.
Moskova ile pazarlıklar istenilen sonucu vermeyince RTE, kürsülerden feryat figan bağırmaya başladı. AKP’nin meclis grup toplantısında “Türkiye İdlib konusunda kendi harekat planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi bu konuda da bir gece ansızın gelebiliriz” açıklamasını yaptı. Daha açık bir ifadeyle ”İdlib harekatı artık bir an meselesidir” ifadelerini kullandı.
“Afrin ve Cerablus’a bir gece ansızın geliriz dedik, dediğimizi de yaptık” diyerek üst perdeden tehditler savurdu. Açıktır ki bu ifadelerin doğruluk payı bulunmaktadır. Ama unutulmamalı ki bu işgallerde ABD ve Rusya’nın oluru/onayı vardı. Onay alınarak El Bab’a, Cerablus’a girildi. Afrin işgal edildi. Afrin işgalinde hava sahasını TC’nin uçaklarına Rusya açtı-izin verdi.
Bugün açısından ise tam tersi bir durum söz konusu. Suriye hava sahasını kontrol eden Rusya, TC’nin yaralılarını almak için helikopterlerin Suriye hava sahasına girmesine bile izin vermemektedir. Üstüne üstlük Rus uçakları Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) TSK’nın desteğiyle başlattığı Neyrab kasabasına yönelik saldırısında, saldırıya ateş desteği veren TSK’nın topçu birliklerini havadan bombaladı ve kayıplar verdirdi. Yani Cerablus, Afrin işgallerindeki durumun tam tersi yaşanmaktadır. Rusya hava kuvvetleri Suriye topraklarını cihatçılardan temizleme savaşı veren Suriye ordusunun yanında, cihatçılara karşı savaşıyor.
Hatırlanan NATO, Göreve Davet Edilen ABD Emperyalizmi!
RTE’nin partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalardan ve özellikle de Moskova’da yapılan görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamamasının hemen ardından ABD Başkanı D. Trump, TSK’nın olası İdlib operasyonu için RTE’yi cesaretlendiren bir açıklama yaparak “İdlib konusunda neler yapılabileceği üzerinde birlikte çalışıyoruz” dedi. RTE de ”her an her türlü dayanışmamız olabilir” ifadelerini kullandı. Anlaşılan o ki sonradan basına sızdırılan -ABD tarafından- Hatay sınırına Patriot konuşlandırılması pazarlığı yapıldığıdır.
Rojava’da Kürtlerle ilgili politikada anlaşamayınca/ters düşünce Rusya’ya yanaşıp S-400’leri alan RTE şimdi de Moskova ile Suriye konusunda ters düşünce ABD’nin patriotlarını istemektedir.
TC, Rusya masasından hezimetle/yenilgiyle, istediğini alamadan kalkınca yeniden ABD’nin kolları altında kendine yer açmak istemektedir. TC özellikle de Rus hava savunma sistemine karşı ABD emperyalizmden, NATO’dan koruma sağlamak amacındadır. Bu amaçla bir yandan kısa süre önce çıkma tartışmalarını gündemleştirdiği NATO üyeliğini hatırlamakta, bir zamanların keskin anti ABD karşıtlığının yerini “müttefik, stratejik ortak ABD” almaktadır. TC, Moskova görüşmeleri sırasında kendilerine ”Hatay-İdlib hattında sınırlı bir alanı” teklif ettiklerine yönelik bir açıklama yaparak, kendilerinin ise Suriye rejim güçlerinin Soçi anlaşmasındaki gözlem noktalarının gerisine çekilmelerini istediklerini/dayattıklarını açıkladı. ”Bize Moskova’da bir harita dayattılar. Biz bu haritayı kabul etmedik” açıklamasını yaptı.
TC heyetinin Moskova görüşmelerinden bir sonuç alınamamasının hemen ardından RTE’nin yaptığı operasyon sinyali sonrası İdlib’de TSK ve beraberindeki cihatçı grupların Halep, Lazkiye ve İdlib kırsallarında Suriye ordusu kontrolündeki bölgeleri roket ve top atışlarıyla hedef almaya başladığı haber ajanslarına düştü. Öte yandan eş zamanlı olarak Rus hava üssü Hmeymim’e yönelik insansız hava araçlarıyla saldırı girişiminde bulunuldu. Ardından RTE’nin ”İdlib harekatı bir an meselesidir” çıkışı sonrası TSK ve beraberindeki cihatçı grupların İdlib’in güneydoğusundaki Neyrab köyüne yönelik bir operasyon başlattılar. SMO adı verilen cihatçı çetelerin karadan başlattıkları operasyona TSK da topçu ateşiyle destek sunuyor. Bölgeden gelen görüntülerde TC askerlerinin SMO ile birlikte Suriye ordusuna karşı savaştığı görülüyor.
TSK’nın ve cihatçı çetelerin her türlü hareketini hava araçlarıyla izleyebilen, bu olanaklara sahip olan Rusya, TC’yi uyararak “Türk tarafını teröristlerin faaliyetlerine destek vermeyi ve onlara silah sevk etmeyi durdurmaya çağırıyoruz” açıklamasını yaptı. TC rejimi bu açıklamaya rağmen cihatçı çetelere topçu desteği vermeyi sürdürdü. Rusya’nın bu duruma tavrı ise TSK’yı havadan vurmak oldu. Rus uçaklarının TC mevzilerini -gözlem noktalarını değil- bombalamasıyla resmi olarak 2 askerin öldüğü, 5 askerin de yaralandığı açıklandı. Bu saldırısıyla Rusya açıktan Suriye’nin arkasında olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldu. TC’nin havuz medyası bu saldırıyı “Suriye’de rejim güçlerinin saldırısı sonucu 2 askerimiz şehit oldu” haberleriyle verirken, Rusya basını “hava saldırısını Suriye’nin talebi üzerine biz düzenledik” haberlerini geçti.
İşgalci ve yayılmacı siyasetiyle sahada cihatçı çetelerle birlikte Neyrab’a kara harekatı başlatan TC’ye karşı Rusya açık bir şekilde TSK mevzilerini bombalayarak yanıt vermiş, bu durum TC’nin saldırısını durdurmuştur. Rusya’nın gücüyle tek başına baş edemeyeceğini bilen TC, NATO’yu Suriye ‘ye çekmek için adım atmış ve TC’nin “Savunma Bakanı” ABD’den iki adet patriotun Hatay sınırına yerleştirilmesi isteğinde bulunulduğunu açıklamış durumdadır. TC’nin bu taleplerine NATO’nun doğrudan operasyona katılmak anlamında yanıtı olumsuz olmakla birlikte, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, Batılı emperyalistlerin TC’nin sırtını sıvazladığı ve destek açıklamalarında bulundukları bir sır değil.
Suriye ordusu Rusya’nın desteğiyle M5 kara yolunu tamamen kontrol altına aldıktan sonra şimdi de M4 kara yolunu denetim altına alana kadar devam ediyor. TSK ise işlevsiz hale gelmiş, kuşatma altındaki gözlem noktalarını tahliye etmek, asker çekmek şöyle dursun İdlib’e askeri güç yığıyor. TSK’nın şu anda İdlib’de 7 binin üzerinde asker, 3 binden fazla askeri aracı 12 gözlem noktasında ve yeni oluşturulan 25 geçici mevzilenme çevresinde konuşlanmış durumda. Bunlar yetmezmiş gibi konvoy halinde yeni birlikler gönderiliyor İdlib’e. Havuz medyasında, haberlerde özellikle de tartışma programlarında, İdlib’de Suriye ordusuna karşı savaştan dem vurulmaktadır. Ankara’nın güvenliğinin İdlip’den geçtiği propaganda edilmektedir.
TC rejimi AKP iktidarının sonu yaklaştıkça hem içerde hem de dışarıda savaş politikalarına başvurmaktadır. RTE, partisinde yaşanan çözülmeyi engellemek, içte yaşanan ağır ekonomik krizin üstünü örtmek için Suriye’de ve Libya’da askeri işgal ve ilhak saldırılarına yönelmiş durumdadır. TC’nin bu politikası sürdürülebilir değildir. Nitekim Libya’da üst düzeyde yaşanan askeri kayıplar gizlenmiştir. Bu durum faşizmin içine düştüğü durumu da özetler niteliktedir.