Mart ayında gıda fiyatları yine yükseldi. Gıda fiyatlarındaki bu artış yılın ilk üç ayında 11 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Fakat bunun tam tersi olarak dünya gıda fiyatları son 1 yıldır düşme eğiliminde. Mart ayında da 2,6 puanlık bir düşüş gerçekleşti. Konuya açıklık getirecek olanlardan yapılan açıklamaya göre fiyat artışının nedeni iklim şartları. Ocak ayında yağmayan kar, mart ayında çok yağan yağmur kapitalist ekonominin temel yasaları oldu! İklim şartlarıyla her şeyi açıklamak mümkün artık! Fakat buzdağının bir de görünmeyen kısmı olduğu da biliniyor ki her ne kadar saklanmaya çalışılsa da.
Yaşanan fiyat artışının neo-liberal tarım politikalarının bir sonucu olduğunu söylemeye gerek yok artık. Zira tarladaki küçük üreticiler, pazardaki emekçi yoksul halk bunu bizzat yaşayarak öğrenmiş durumda. Tarımsal alanı hızla emperyalist tekellerin ve komprador burjuvazinin kar alanına çevrilmesinin sonuçları bugün gıda fiyatları olarak yansıyor. Yarın gıda krizi olarak yansımasının da olasılığı yüksek.
Gıdalardaki fiyat artışı doğrudan tarımsal üretimle ilgilidir. Arz ve talep dengesini oluşturan şey üretimdir. Tarımda hemen her devlet önce kendi iç tüketimini karşılamakla yükümlüdür. Bu nedenle üretime ağırlık verilir. Fakat neo-liberal politikalarla durum tam tersine dönderildi. İhracata dönük üretim esas alındı. Bunun anlamı halkın ihtiyacı olanı değil de emperyalist tekellerin ve komprador burjuvazinin ulusal ve uluslar arası pazarda kar edeceği üretim yapmaktır. TC devleti 2000’li yıllardan sonra tarımsal üretimdeki faaliyeti tam anlamıyla büyük üreticilerin çıkarına göre yapılandırıldı. Harfiyen uygulanan emperyalist tarım politikalarıyla küçük üreticiler üretemez hale getirilip, üretim dışına sürüldü. Böylece iç tüketimi karşılamak tamamıyla büyük üreticilerin tekeline bırakıldı.
Tarımsal üretim sürecinin tüm aşamalarında söz sahibi olan tarım tekelleri, ürünün tarladan tüketiciye ulaşmasında da belirleyici konuma yerleşti. Aracı olarak adlandırılan tüccarların tüketim sürecinde oy6nadıkları rol, gıda fiyatlarını önemli oranda etkiliyor. Mart ayında domatesin tarladan çıkışı 1,5 TL iken pazarlarda 3,5–4 TL den satılıyor. Kar oranın yüzde 50’ye kadar çıkıyor. Lahanadaki kar oranı ise yüzde 250’den fazla.
Tarımsal yapıdaki değişimin önemli sonuçlarından biri de ithalat gerçeğidir. Tarım tekelleri üretim maliyetinin düşük olduğu ülkelerde üretim yaparak ve ucuz ithalat yaparak, Türkiye’deki üretim sürecini olumsuz etkiliyor. Azami kar peşinde koşan tarım tekellerinin bu faaliyetinin bir sonucu olarak TC devleti tahıldan baklagillere, meyve-sebzeden hayvan ürünlerine hemen hemen tüm kalemlerde ithalat yapan ülke konumuna geldi. Mart ayında kuru soğan ithalatı 21 kat, lahana ithalatı da 39 kat arttı. Üretimde dünya birincisi olunan fındık dahi ithal ediliyor. 2014 yılında gıda ithalatı 5,6 milyar dolara yükselerek 2013 yılına göre yüzde 3,2 oranında artış gösterdi.
Tarımsal üretimde büyük üreticilerin ihracata dönük üretimi, tüccar sınıfının tüketim sürecinde oynadığı rol ve tarım tekellerinin ithalat oyunu bugün gıda fiyatlarının artışının esas nedenidir. Neo-liberal tarım politikalarıyla üretim maliyetini dahi karşılayamaz hale getirilen esas üretici olan köylülerin tarlasından, toprağından dolayısıyla üretimden koparılmasının kaçınılmaz sonuçlarından biridir gıda fiyatlarındaki artış.
Her sorunda bir lobi gören AKP hükümetinin 13 yıllık hükümeti dönemindeki en büyük başarılarından biridir. Emekçi yoksul halkın temel besin maddelerine dahi ulaşmasını zorlaştıran, beslenmesini engelleyen, kuru ekmeğe, bir yudum suya muhtaç eden de AKP’nin gıda lobisidir.