GüncelManşet

Mağaralardan gelecek insanlık!

Ağustos 2013… Gerilla birliği olarak, çeşitli görevlerle yüklü faaliyetimize sıradan şekilde devam ediyoruz… Yaylalarında uğradığımız bir çadırda, ilk defa karşılaşıyorum onunla. Şimdi nerede ve ne yapmaktan acaba?

Polat.*

Amed, Erganili. Gerçek ismini bilmiyorum. Dizi karakteri Polat Alemdar’a özendiği için, böyle hitap edilmesini istiyor kendisine. Ergani’nin kaldırımlarından, köprü altlarından, bankamatik kabinlerinden çıkıp gelmiş Dersim’e; çobanlık yapmaya. Doğrusu, babası göndermiş. Düzenli olarak her ayın sonunda patronu olan köylüyü arayıp; Polat’ın -yani oğlunun- durumunu dahi sormaya gerek duymadan; Polat’ın aylık emeğinin karşılığını ister. Dokuz kardeşi ve iki annesi vardır Polat’ın. Babası çalışmaz; çocukların ve eşlerinin kazandıkları parayı da fuhuşa ve kumara yatırır.

Polat okula hiç gitmemiş. “On beş yaşındayım” diyor ama en fazla on üç gösteriyor. Esrar bağımlısı, ama yoldaşlara söz  verdiği için bir aydır kullanmıyor. Okuma yazma bilmiyor. Yoldaşlardan ona öğretmelerini ve kitap getirmelerini istiyor. Burada, yani yaylada, arkadaşlarından, ailesinden uzak olduğu bu dağ başında en büyük tutkusu, cep telefonu üzerinden internetten müzik dinlemek. Favorisi ise gerillanın söyledikleri. Ne kadar da sevmiştin, bizim yoldaşların söylediği marşı: “Li riya Kaypakkaya da, şer  bıkın u hevra herin…”

Yaz faaliyetinin sonuna doğru, yine gidiyoruz bu çadıra. Polat karar vermiş; gerillaya, bize katılmak istiyor… “Ne kadar şanslı” diye düşünüyorum; kendi çocukluğumu, gençliğimi anımsayarak. Benim yaşamıma kıyasla daha çekilmez, berbat bir yaşamı, çok daha bozuk aile ve arkadaş çevresi, sigara, alkol, esrar bağımlılığı var. Diğer yandan içinde bulunduğu bu durumu açıklayabilecek -hatta bunu kendine görev bilen- bu durumdan nasıl çıkabileceğini ısrarlı ve sabırlı şekilde anlatan gerilla çok yakınında. Aynı zamanda, sadece kendi varlıklarıyla dahi somut örnek olan gerilla… Ben ise henüz daha ilk gençlik yıllarımda bunu ne kendi başıma yapabilecektim ne de çevremde bana yardım edebilecek herhangi birisi vardı. Bu yönüyle kıskanmıyor değilim seni.

Polat, şimdi nerede ve ne yapmaktasın acaba?

O zamanlar, yani senin yaşındayken, özellikle yoksulluktan ama daha birçok şeyden rahatsız oluyor, hoşlanmıyordum. Doğru, senin gibi Kürt değildim belki. Anlıyordum ama. Kürtlere yapılan baskı ve zulmü yaşamasam da hissediyor, üzülüyordum. Aynı şekilde kadın da değildim. Ya da LGBTİ birey. Ya da alevi, Ermeni, Hıristiyan, Yahudi, siyahi, Hiroşimalı , Aborjin… Tüm bunlardan öte insandım, insan olmaya çalışıyordum. Görmeye başlayan göz, duymaya başlayan kulak, hissetmeye başlayan yürek bilebilir ancak bunu. Soruyordum kendi kendime: “NEDEN?” Aslında yaşamımın bu anından mücadele içinde örgütlenene kadar olan kesitini, bu sorunun cevabını arayarak geçirdiğimi söylesem yalan olmaz. Ne yazık ki; oldukça uzun bir süre (yaklaşık 6-7 yıl)  bu arayışım devam etti. Ne mutlu ki; aradığımı buldum.

“NEDEN?” sorusunun cevabını ararken, daha farklı sorular ve yanıtlarla karşılaştım. Bulduğumu sandığım her yanıt, başka başka sorular demekti aynı zamanda. İnsan, aile, arkadaşlık, kadın-erkek, ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik, ulusal, duygusal, cinsel, psikolojik vb. ilişkiler ve paylaşımlar böyle olmamalıydı. Ama nasıl olmalıydı? Nereye gitsem hep böyleydi. Liseyi bitirdim, üniversiteye girdim, ara dönemlerde çeşitli işlerde çalıştım, sevdim, sevildim, üzüldüm, sevindim… yaşadım kısacası. Bir türlü kurtulamıyor, kaçamıyordum çıplak gerçeklerden. Ki; kaçmak istemediğimi farkettim birden. Ve kavganın engin denizinde buldum kendimi.

İnsanın yalnız kalabileceği, benim açımdan kocaman bir yalan! Doğru, yanımda herhangi birileri olmadığı anlar çok. Ne ki; kendimle başbaşa kaldığımda, düşüncelerimde hayallerimde ya diğer insanlarla kurduğum/kuramadığım ilişkiler ya da ben olmasam da diğer insanlar var Mesela şu an, gecenin saat 11:30’u. Kışı geçirdiğimiz eğitim ve üslenim kampımızda, nöbetçi yoldaş ve benim dışımda herkes uyuyor. Aklımda sen varsın ve sanmıyorum ki çıkasın.

Ya da National Geographic dergisi için Afrika’nın Kamerun ülkesinde çekilen fotoğraf. Bu fotoğrafı görüp de unutmak mümkün müdür? Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocuk ve onun yanında onun ölümünü bekleyen, ölsün de karnımı doyurayım diye bekleyen akbaba… Akbabalar leşle beslenir. Biliyor, bu çocuk birkaç saat sonra açlıktan ölecek işte.

“Sesimi duyan var mı?” çığlığını duymamak mümkün mü gerçekten? Madenlerde “kaza”dan veya depremden sonra göçük altından çıkarılan cansız bedenlerin ölümlerinden hemen birkaç gün, saat, dakika önceki?

Wan’da köylerinin yolları karla kapandığı, hastaneye yetiştirmek için bir çuvala sığdırılan 3,5 yıllık bedeni… Yolda ölecektir Muharrem. Peki, bir ömür bir çuvala sığdırılır mı? Sığdırılsa da akla mantığa sığdırılır mı?

Bilmem biliyor musun; yalnızca 146 emperyalist şirket dünya servetinin yaklaşık yarısına sahipken, dünya nüfusunun yarısının dünya servetinin yalnızca % 1’ine sahip olduğu gerçeğini. Her geçen dakikada dünyada iki çocuğun yetersiz beslenme ve su kaynaklarına sahip olmadığı için öldüğünü. Ülkemizde hergün bir kişinin uyuşturucu madde bağımlılığından yaşamını yitirdiğini. Kadınların sokak ortasında kesildiğini. Haftada bir LGBTİ bireyin katledildiğini. Son on yılda 12.000’den fazla işçinin iş “kaza”larında “kader”e boyun eğdiğini… Kürt ulusuna uygulanan zulmü bildiğini biliyorum. Yalnız değiliz anlayacağın. Ama örgütsüzüz.

İnsan bir çok şey bakıp da görmeyebilir, dinleyip de duymayabilir, dokunup da hissetmeyebilir, yaşayıp da farketmeyebilir ama kendinden kaçamaz, saklanamaz Polat. Gerçekler acıdır, acıtır. İnsanlığımızdan vazgeçmemişsek; kaçacak, gizlenecek, görmeyecek, duymayacak, hissetmeyecek hiçbir yer yok dünyada. Eğer gerçeklerin bir nebze de olsa farkındaysak ya da doğrudan yaşıyor, görüyor, duyuyor, acıları hissediyorsak; bilmeliyiz ki “isyan etmek meşrudur”. Yaşamak çok zor ülkemizde. Eşitsizliklerin, haksızlıkların, adaletsizliklerin, sömürünün, baskının, zulmün yanında insan olmak, kalmak çok zor. İşte bunun için buradayım Polat.

Seni düşünüyorum Polat, neredesin ve ne yapmaktasın? Ben mi? Mağaradayım. Düşünebiliyor musun, insanlık mağaradan çıkalı yaklaşık 300.000 yıl geçmiş. Ateşi, yazıyı bulmuş… Alet yapmış… Dünyada birçok canlı ve cansız, ekosistemin öğütücü çarklarında tarih olmuş. Korkunç felaketler; yıllarca süren kuraklık, yağmurlar, buzul çağı, yıldırımlar, depremler, volkanik patlamalar, çetin kışlar… Kimler gelip geçmemiş ki bu sahneden. Dinazorlar, yırtıcı büyük kuşlar, devasa ağaçlar, akrabalarımız olan insansı hayvanlar, milyonlarca çiçek, milyonlarca böcek… Tüm bu felaketleri nasıl atlatmış atalarımız, diye soruyorsun şimdi. Çok basit: kolektif bir yaşamla. Sadece hayatta kalmamış, uzun yıllar boyunca adım adım kendini geliştirmiş, donatmış. İnsan yalnızca doğa üzerinde egemenlik kurmamış. Aynı zamanda insan, insan üzerinde de egemenlik kurmuş, bu süreç içinde. Ve şimdi, adeta insanlık yeniden mağaralara çekilmiş. Ancak bu sefer, insanın insan üzerindeki egemenliğini yenmek için.

Evet, insanlık mağaralardan yine inecek. Daha doğrusu, mağaralardan gelecek insanlık. Bu savaşımızı da mutlaka kazanacağız. Sınıf mücadelesinin öğütücü çarklarında tarih olacak, insanın insan üzerindeki egemenliği. Daha önce dünyanın birçok yerinde kazandık. Tekrar yenilgiler alsak da yine kazanacağız. Belki yine yenileceğiz ama eninde sonunda mutlaka biz kazanacağız! Hayal değil, gerçek. Olması gereken ve olmakta olan bu, inan bana. Bunu biliyorum artık Polat. Ve senin de bilmeni ne kadar isterdim, bilemezsin… Seni düşünüyorum ve kimin yazdığını bilmediğim bu şiir geliyor aklıma:

Tek insan nedir ki? Sadece bir damla

uçsuz bucaksız gökyüzünün boşluğuna savrulmuş bir yağmur damlacığı

tek insan neye yarar

azgınca uğuldayan fırtınalar artınca

dayanınca bağrına kanlı elleri yeryüzünün

tek insan ne yapabilir sinip gizlenmekten başka?

Belki de şimdi Kobane’de direniyorsun. Ya da Şengal’de insanlık nöbetindesin. Belki Türkiye Kürdistanı dağlarında savaşıyorsun. Belki de şehirde, serhıldanlardasın. Kim bilir…

* Polat gerillaya katılamadı. Gerek ailesinin durumu farkedip kaçırması, gerekse de yanında olduğu köylülerin güvenliği bu durumda etkili oldu. (Bir gerilla)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu