Geçtiğimiz Ocak ayında Sinan Çetin’in oğlu Rüzgâr Çetin kullandığı araçla bir polis aracına çarpıp arabanın içindeki İsmet Fatih Alagöz adlı polisin ölmesine, bir polisin de yaralanmasına sebep olmuştu. 8 ay boyunca tutuklu kalan Çetin, serbest bırakıldı. Tutuklu olduğu zaman süresince kamuoyunda sık sık tartışılan olay, çeşitli kesimler tarafından eleştirilere konu oldu.
Rüzgâr Çetin’in geçtiğimiz günlerde serbest bırakılmasının ardından mahkeme süresince Çetin ailesinin “kan parası” adı altında polisin ailesine yüklü miktarda para verdiği açığa çıktı. Basına yansıyan bilgilere göre başlarda mahkemenin takipçisi olacağını ilan eden aile, Çetin ailesine 10 milyon lira “kan parası” istediğini söyledi. Çetin ailesi ise yaptıkları pazarlık sonucu 3 milyon lira vererek şikâyetin geri çekilmesini sağladı.
Rüzgâr Çetin’in serbest bırakılmasının ardından, pazarlığın iç yüzü daha fazla açığa çıkmaya başladı. Çetin’in tutuklu olduğu süre boyunca Çetin ailesi sadece “kan parası” teklif etmekle kalmamış, aynı zamanda ölen polisin adıyla okul, cami yapmayı da teklif etmiş. Alagöz ve Çetin ailesi arasındaki bu pazarlık sürerken bazı devlet görevlileri ve bürokratların da aileyi arayarak şikâyetlerini geri çekmeleri konusunda baskı yaptığı ortaya çıktı.
Mahkeme süresi boyunca burjuva medyanın tavrı da ortadaki hukuksuzluğu savunur nitelikteydi. En son Cengiz Semercioğlu Hürriyet gazetesindeki köşe yazısında Rüzgâr Çetin’i savundu. Yazıda kazanın tüm suçu ölen polise yıkıldı. Hâlbuki Rüzgâr Çetin’in onlarca trafik cezası aldığı biliniyor. Tüm bunların üzerine bir de Rüzgâr Çetin’in Sinan Çetin’in oğlu olduğu için hedef gösterilmesinden şikayet edilerek zengin olmanın “zorluklarından” dem vuruldu.
Burjuva medya bununla da kalmayarak polis ölümleri konusundaki ikiyüzlülüğünü gösterdi. Devrimci eylemler sırasında ölen polisleri kahramanlaştırıp, “yeni doğmuş çocuğu vardı”, “yeni nişanlanmıştı” gibi söylemlerle ajite ederken, Rüzgar Çetin gibilerinin zevk için hız yapması sonucu ölen bir polisin çocuklarını ve geride kalanlarını göz ardı etti.
Hukuksuzluğun daim olduğu TC devletinde yaşanan bu olay egemenlerin hukuk anlayışını bir kez daha gözler önüne serdi. Geçtiğimiz senelerde baklava çalan çocuğu uzun yıllar hapis cezasına çarptıran devlet, söz konusu Rüzgar Çetin ve benzerleri olunca bürokratları ve mahkemeleriyle birlikte zenginin yanında yer aldı. Aynı tipte hukuksuzluğa devrimci, demokrat kimliğiyle bilinen insanlara karşı açılan davalarda da şahit olundu.
22 yıldır tutuklu olan İlhan Çomak ve 17 yıldır tutuklu olan Küçük Hasan Çoban’ın mahkemeleri hala sürerken, Çoban davasında mahkeme heyeti acele karar vermek istemediğini, bu sebeple de kararın 1 hafta sonraya ertelenmesine karar verdi. Tüm bu koşullar altında eşitliğin olmadığı yerde, adaletin ve hukukun hiçbir zaman gerçek olamayacağı bir kez daha gözler önüne serildi.
(Bir ÖG okuru)